Çok konuşulan Pati Swiss olayının sonunda şirketin CEO’su istifa etmek zorunda kaldı. Sosyal medyada günlerdir konuşulan olay, bir tüketicinin satın aldığı ürününün küflü çıkmasını paylaşmasıyla başladı.

Sosyal medyada paylaşım yapan tüketiciye, şirket CEO’sundan gelen alaycı ve tehdit içeren cevap ortalığı birbirine kattı. Tüketiciye gönderilecek olan hediye ürün ve kurumsal olarak verilecek nazik bir özür mesajı konuyu kapatacakken işler en başta bulunan kişinin istifa etmesine kadar gitti. Gider. Gitmeli. 
Koskoca şirketler var, zaman zaman hepimiz sosyal medyada yazıyoruz, çiziyoruz. Sonucunda kimse hakaret etmiyor. Etmemeli de. Zaten konuya cevabı şirketim Kurumsal İletişim Direktörleri vermeli. 

Mesela aldığım peynir bozuk çıktı bir defasında. Yazdık X (Twitter) üzerinden, hemen bilgilerimiz istendi. Ve şirketin o bölgeye bakan temsilcisi bize ulaşarak yeni ürünleri teslim etti. Satış Şefi geldiğinde üzgünlüğünü belirtti ve firma adına özür diledi. Gayet ilgili ve mutlu edici bir diyalog geçti aramızda. Aklımda bile kalmadı aldığım ürünün kusurlu çıkması. 

Tüketicinin ürünler üzerinde hak iddia ettiği ve bunları da sosyal medya yoluyla çözebildiği bir dönemdeyiz. Bu iletişim yolu artık var olan, kabul görmüş, okullarda ders olarak verilen yeni bir sistem Bir CEO’nun kalkıp o üslupla cevap vermesi olası bile değil. 

Şirket CEO’luğunu kaybetmenin ardından, 1905 yılında İsviçre'de kurulan Patiswiss AG, Türkiye'deki Patiswiss'le hiçbir ilgilerinin bulunmadığını açıkladı. Şirketin LinkedIn hesabından İngilizce ve Almanca olarak yapılan duyuruda, Türkiye'deki Patiswiss markasına karşı geçmişte marka ihlali gerekçesiyle yasal işlem başlatıldığı bilgisi de verildi.
Ayrıca anlaşmalı olduğu marketlerin raflarından kaldırıldı ürünler, muhtemelen anlaşmada feshi edilecek. 

Ardından sosyal medya hesaplarını da kapatan CEO, bir tek hareketiyle tüm markayı ve kariyerini hatta sahip olduğu huzuru da mahvetti. 
Demek ki neymiş; markayı oluşturmak yıllar alır ama onu bitirmek tek bir cümleye bakarmış. 
Demek ki neymiş; ne zaman, nerede, nasıl konuşmamız gerektiğini bin defa düşünmemiz lazımmış, öyle arkadaşınla kavga eder gibi müşteriyle konuşmamak gerekirmiş.