Dilbirin ACAR / Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) Yönetim Kurulu Başkanı

Türkiye’nin en büyük patron örgütü olan MESS (Metal Sanayicileri Sendikası) ile Türk-İş’e bağlı Türk Metal, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ve Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş sendikalarına üye 130 bini aşkın işçiyi kapsayan sözleşmede yetkili sendikalardan Türk Metal ve Birleşik Metal-İş geçtiğimiz günlerde sözleşme taleplerini içeren taslaklarını açıkladı. Sözleşme ile metal işçilerinin ücretleri, ikramiyeleri, sosyal hakları, çalışma koşulları vb. belirleniyor. İşçi sınıfının öncü kesimi olan metal işçilerinin sözleşme sürecindeki kazanımları ve kayıpları ise sendikalı işçiler başta olmak üzere milyonlarca işçiyi etkiliyor.

Pandemiye denk gelen bir önceki dönemde yaşananlar, yeni döneme de ışık tutuyor. MESS kapsamındaki şirketler yüksek kârlar elde etti. Cumhuriyet tarihinin ihracat rekorları kırıldı. Türkiye’nin en büyük 500 sanayi şirketi pandemi yılı olan 2020'de kârını toplam yüzde 55 artırdı. İSO 500’de, en çok kâr elde eden 500 şirketin 201’i metal işkolunda yer alıyor.

İşçi sınıfının yaşam ve çalışma koşulları ise akıl almaz düzeyde ağırlaştı. Ücretsiz izin, Kısa Çalışma Ödeneği vb. uygulamalar ile işçiler sefalete mahkum edildi. Sefalete ses çıkaran, insanca yaşama hakkına sahip çıkan işçiler ahlaksızca Kod-29 ile işten çıkarıldı. Pandemi sürecini kayıpsız geçiren patronların cebinden tek kuruş çıkmazken, metal işçileri borç, kredi batağına bir adım daha sürüklendi, sürüklenmeye devam ediyor. Pandemi döneminde birçok arkadaşımızı kaybettik. Sonuç, zafer diye ilan edilen bir önceki sözleşmenin ne de çabuk bir hiç olduğu anlaşıldı.

2021-2023 dönemini kapsayacak sözleşmede tüm bu kayıpların giderilmesi, insanca yaşama ve çalışma koşullarına sahip olmak, her bir metal işçisinin hakkıdır.

Ancak görüyoruz ki, yetkili sendikaların tepesindeki sendika ağaları, sefaleti dayatan taslaklar açıklamışlardır. Taleplerin tamamı dahi alınsa metal işçisini yeni bir kölelik düzeni beklemektedir. Metal işçilerinin ihtiyaçları, talepleri, hatta düşünceleri ile ilgisi olmayan taslaklar ile boyunlardaki prangalar kalınlaşacak, patron örgütü MESS' in sermayesi büyümeye devam edecek. Metal işçisinin ekmeği ise küçülmeye devam edecek.

Taslakta yer alan, saat ücretleri 20.50 olan işçilere yüzde 27’lik zam, açık bir sefaletin sinyallerini şimdiden vermiştir. Metal işçisinin mücadele tarihini sahiplendiğini, grevlerle, işgallerle dolu tarihini her defasında dilinden düşürmeyenlerin saat ücretlerine yüzde 30'luk zam talebi ise sefalet sözleşmesine ortak imza atılacağını ispat etmiştir.

Saat ücreti 20.50 olan bir metal işçisi, taslaklarda yer alan en yüksek zammı aldığında dahi, çıplak maaşı 4 bin 187 TL olmaktadır. Yoksulluk sınırı, bizzat her iki sendikanın kendi araştırmalarına göre 10 bin TL 'ye dayanmıştır.

Sormadan geçemiyoruz.

Sendikaların her ay açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırı ile amaçlanan nedir?

İşçilerin yoksulluğunu ispat etmek midir? Laf kalabalıklığı yapmak mıdır?

Yoksa işçilerin yoksul kalmaması için mücadeleyi örgütlemek midir?

Sözleşme taslağını, metal işçisinin ihtiyaçlarına, taleplerine göre hazırlamak yerine, MESS'in vereceği oranlara göre taslak hazırlamak alışkanlık haline gelmiştir. Esnek çalışma, sözleşmeli işçilik gibi metal işçileri dahil milyonlarca işçiyi ilgilendirecek sorunlar ise ne konuşulmakta ne de gündeme getirilmektedir.

MESS, tarihi boyunca hiçbir hakkı metal işçisine vermedi. Ne kazanıldıysa metal işçisinin dişe diş mücadelesi ile kazanıldı. Fabrikalar işgal edildi, grevler yapıldı. Türkiye işçi sınıfının zengin mücadele tarihini unutturmaya çalışan patron örgütlerinin yardımına koşan sarı sendikaların ağızlarına tek bir defa grev lafını almaması ise şaşırtıcı değildir. Hükümetin grev yasaklarına, MESS’in baskı ve tehditlerine karşı ne yapılacağına dair tek bir kelime söylenmemektedir. Herhangi bir mücadele hazırlığı yoktur.

2015 Metal Fırtına ile yolunu açan metal işçileri için yeni mücadele günleri yaklaşıyor. MESS 'in istediği açık bir köleliktir. Yetkili sendikaların istediği, koltuklarını kaybetmemektir. Metal işçisinin istediği ise insanca çalışıp, insanca yaşayabileceği koşullara sahip olmaktır. Metal işçisi için iki yol var. Ya bu oyuna seyirci kalıp köleliğe razı gelecek ya da haklı olduğu bir davanın neferleri olarak mücadele edecek. Çünkü, hak mücadele ile kazanılır. Hiçbir baskıya, zorbalığa boyun eğmeden üretimden gelen gücü olan grev hakkını kullanabilmektir.

Sendikamız, metal işçisinin insanca yaşama ve insanca çalışma mücadelesini vermeye hazırdır. Metal işçisinin kazanması için dur durak bilmeden mücadelesini sürdürecektir. Mücadele ile kurulduk, mücadele ile devam edeceğiz. Çağrımız şudur ki: "Gelin metal işçileri bir olalım, bu kavgayı beraber verelim. Hep birlikte sesimiz daha gür çıksın."