ÖZEL/ Didar DEMİRCİ Koronavirüs pandemisi döneminde Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde çalışan hekimler çalışma şartlarındaki sıkıntılar nedeniyle ya emeklilik haklarını kullanmışlardı ya da istifa etmişlerdi. Hal böyle olunca hem hekim açığı ile karşı karşıya kalındığı hem de Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nden (MHRS) randevu almanın mümkün olmadığı bir sürece girildiğini söyleyen İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, genel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte durumun düzeltilmeye çalışıldığını belirterek, Sağlık Bakanlığı’nın hekim açığını kapatmak için bir takım çabalar içerisinde olduğunu ifade etti.

HEKİM EKSİKLİĞİNİ HİSSETTİLER

Koronavirüs döneminde yaklaşık 10 bin hekimin istifa ve emeklilik yoluyla kamudan ayrıldığını dile getiren Kaynak, ayrılan hekimlerin bir kısmının muayenehane açtığını, bir kısmı da özel hastanelerde ve özel tıp merkezlerinde çalışmaya başladığını hatırlattı. Prof. Dr. Kaynak, “Bunun sonucunda Sağlık Bakanlığı’nda hekim eksikliği ortaya çıktı. Bu hekim eksikliği nedeniyle özellikle MHRS’den randevu alınamamasına neden oldu. Bu sorun giderek büyüdü. Kovid süreci sonrasında böyle bir tablo çıktı. Zaten çok uzamış olan elektronik sıra bekleme süresi çok uzadı. Bu durum kamu yöneticilerini rahatsız etti. Herkesi rahatsız etti ama en sonunda onları da rahatsız etti. Bunun üzerinde de özellikle muhtemel bir seçim düzlemine de girildiği için ‘randevu alınamamasına bağlı çöküş görüntüsünü’ gidermek için tedbirler almayı düşündüler” sözlerini kaydetti. Randevularda yaşanan sorunları gidermek amacıyla hekimlerin daha fazla hasta bakılması için zorlandığını dile getiren Kaynak, hekimlerin günlük hasta bakma sayısının ortalama yüz civarında olduğunu kaydetti.

ÖZELDEN DE HAYIR GELMEDİ

Hastaların hekim talebinin karşılanması için öncelikle hekim açığının kapatılması gerektiğini ve bu nedenle de Bakanlığın bir takım özendirici tedbirler koyarak hekimlerin dikkatini çektiğini aktaran Kaynak, hekimlere kamunun cazip görünmesindeki bir diğer yanın da özeldeki ağır sömürü düzeni olduğunu söyledi. Kaynak, “Özel sektör aslında hekimleri çalıştırırken, gerçekten çok ağır bir sömürü düzeni üzerinden gitti. Hekimlerle bir takım sözleşmeler yapıldı. Çalışma koşulları ağırlaştırıldı. Bu sözleşmelerde hekim hakkı çok gözetilmedi ve hekimlerin tüm mali yükümlülükleri kendi açtıkları şirketler üzerinden yüklendi. Bu nedenle hekimler hiç değilse bir takım avantajlar elde ederiz diye devlet sektörüne geçmeyi düşündüler” diye konuştu. Tüm bunların sonucunda hekimlerin özelden kamuya geçişi uygun gördüğünü belirten Kaynak, “Tüm bunlar aslında seçim süreci ile ilgili. Seçimden sonra sonuç ne olur bilemiyoruz. Ama bu sistem bu şekilde devam edecek olursa sürdürülebilir bir şey olmadığı için devlet sektöründen tekrar kaçışlar başlayabilir” dedi.

“OLAY TAMAMEN SİSTEM SORUNUDUR”

Önceki dönem İzmir Tabip Odası Başkanı ve Türk Tabipleri Birliği Genel Merkez Delegesi Lütfi Çamlı, 2000’li yıllardan itibaren uygulamaya geçen sağlıkta dönüşüm politikalarının bugün sağlık sistemindeki yıkımın temelini oluşturduğuna dikkat çekerek, hekimlerin özel ve kamu arasındaki göçünü değerlendirdi. Sağlıkta dönüşüm politikaları ile sağlığın ticarileştiğini aktaran Çamlı, sağlıkta ticarileşmenin bir getirisi olarak hekim açığının oluştuğunu söyledi. OECD Ülkelerine göre yüzde 50’ye yakın hekim açığı ile sağlık sistemini döndürmeye çalıştığımızı ve devam eden süreçte bu açığın artmasıyla sistemin iflas ettiğini dile getiren Çamlı, “Yaklaşan seçimler ve sağlıktaki başarı iddialarıyla vatandaştan oy talebi olan iktidarın bu süreçte ciddi bir çözüm getirmeyen, iyileştirme girişimleri oldu. Bunlardan bir tanesi de hekimlerin ekonomik durumlarının düzeltildiği algısı gündeme getirildi. Oysa süreçte tekrar eskiye doğru bir gidişatın olduğunu görmekteyiz. İlk ay yüksek bir ek ödeme verildi ama sonraki aylarda bu ödemelerin düştüğünü görüyoruz. Hekimler, ‘durum düzeliyor mu?’ diye düşündüler. Hemen arkasından kamuya tekrar hekim alımı için kadro açıldı. Bunun üzerine özel sektörde çalışan ya da durumları çok da iyi olmayan hekimlerin kamuya tekrar geri dönüşü sağlanmaya çalışıldı. Ama süreçte bakıyoruz ki ek ödemeler o ilk andaki şeyin çok çok altına indi. Şimdi tabi bu sistem değişmedikçe, kaçınılmaz olarak tekrar bu alınan palyatif tedbirlerin bir işe yaramadığını tekrar patladığını göreceğiz. Buradaki sağlıkta dönüşün politikalarından vazgeçip. Toplum sağlığını önceleyen, birinci basamağın öncelendiği basamaklı sevk sisteminin hayata geçirildiği bir sisteme ihtiyaç var” açıklamalarını yaptı.