Melda ÇETİNER - İzmir’de yaşayan 46 yaşındaki F.H. isimli kadın, üniversiteden mezun olduktan sonra uzun yıllar aile şirketinde çalıştı. İlk eşini tanıma imkanı bulamayan F.H., baba baskısı yüzünden kendisiyle evlenmek isteyen erkekle bir kez bile parkta buluşamadığını ifade etti. İş dünyasında duayen, etrafında sevilen ve saygı gören, evde otoriter, sert, şiddet eğilimli bir babanın hayatına damga vurduğunu belirten F.H., nasıl evlendiğini şöyle anlattı: “Üniversiteden yeni mezun olmuştum, bana ilgi duyan biri vardı ve onunla parkta buluşacaktım. Hiç unutmuyorum hala; yemek saatiydi, masa kurulmuş. Babam benim bir erkekle görüşeceğimi duyunca sinirle, ağıza alınmayacak küfürlerle masayı devirdi; bütün tabak çanak, yemekler yere döküldü. Elbette buluşmaya gidemedim. Arkadaşımla kendisine haber gönderdim, gelemeyeceğimi ertesi gün dişimden ameliyat olacağımı ilettim. Hiç tanımadığım, görüşüp konuşamadığım ama beni isteyen bu erkekle evlendim. Hiç sevmedim, saygı duymadım kendisini. O da beni sevmedi. Çocuğum olduktan kısa süre sonra boşandım. Babam, ben şirkette çalışmaya başlayınca kendisini işlerden çekti. Tüm iş, sorumluluk bana kaldı. Erkek egemen iş ortamında hep dik durarak, dışarıya karşı iyi görünerek çalıştım. Evde bir yandan çocuğumla ilgilenirken, diğer yandan hasta annem ve otoriter babamla yıllarca gözüm bir şey görmeden, hayatıma kimse girmeden yaşadım.’’

'YERDE SÜRÜKLEDİ'
Aile şirketini tasfiye edip kendi işini kuran F.H., önemli firmaların bayiliklerini yaptığını, bu süreçte ikinci eşiyle tanıştığını belirterek, “Benden 10 yaş büyüktü. Başkalarına benim ne kadar güzel olduğumu anlatırken, ’görseniz 39 yaşında demezsiniz’ derdi. Bana aşıktı. İlişkimiz 2.5 yıl sürdü. Sonra evlendik. Bana sevgisini, tutkusunu, ‘seni elimden kaçıramam’ diye ifade ederdi’’ diye konuştu. Evlendikten sonra balayına, eşinin akademisyen olan erkek kardeşi ve onun eşi ve iki çocuğu ile gittiklerini anlatan F.H., yıllar sonra bile yaşananların kendisine ağır geldiğini kaydetti. Bodrum’da adını hatırlayamadığı tatil köyünde gecenin ilerleyen saatlerinde yaşananları gözyaşları içinde vurgulayan F.H., sözlerini şöyle sürdürdü: “Evlendiğimizin 17'nci gününde balayına çıktık, eşimin kardeşi ve ailesiyle birlikte. Bodrum’da bir tatil köyünde yan yana odalarda kaldık. Akşam hep birlikte restoranda yemeğe gittik. Eltim yeni doğum yapmıştı ve bebek sürekli ağlıyordu. Bir kaç kez kendi hassasiyetimle yardımcı olmak istedim ama eltim bebeği vermek istemedi. Çok normal bir durumdu. Ancak eşim benim onlarla ilgilenmediğimi düşündü. Yemekten önce onlar, sonra biz kalktık. Odamıza yürürken ağaçların arasında beni dövmeye başladı, yere yatırıp boğazımı sıktı, beni nefessiz bıraktı. Ne olduğunu anlamadım.”

'ÜÇ YIL EVLİ KALDIM'
F.H., şiddet gördükten sonra evliliğini üç yıl sürdürmek zorunda kaldığını belirterek, hem annesi hem de çocuğundan yaşadıklarını sakladığını anlattı. Evliliğinde şiddetin ara ara devam ettiğini ve eşi hakkında şikayette bulunduğunu, iki kez uzaklaştırma kararı verildiğini kaydeden F.H., “İki ayrı psikiyatrist kendisine ‘aşırı narsist’ teşhisi koydu. Hatalarını kabul etmez, kendisi ve ailesinin iyi eğitimli olmasıyla övünürdü. Resmi olarak boşandıktan bir hafta sonra başkasıyla evlendi’’ dedi. Boşanma sürecinin de yıpratıcı olduğunu ve bu nedenle profesyonel destek aldığını anlatan F.H., başvurduğu kurumların tümünde olmasa bile işini çok iyi yapan uzmanların varlığını hala unutamadığını kaydetti.

'Ailemde başladı'
Tüm hayatının şiddetle geçtiğini ifade eden F.H., ailesinde kendisinden başka kadınların da erkek şiddetine maruz kaldığını vurguladı. F.H., tanık olduğu şiddet ortamını şöyle anlattı: “Annem yıllarca babasının annesine uyguladığı şiddeti hiç unutmadı. Ben de babamın anneme şiddetine tanık oldum. Şiddete başvurduğunda babama karşı çıkar, isyan ederdim. Hep ikisinin arasında kalırdım. Babam bana ‘Sen annenin avukatı mısın?’ derdi. Babam bana da şiddet uygulardı. Bir defasında babamın şiddetine maruz kalıp kafamı kapı pervazına çarpınca, gidip nasıl rapor alacağımı öğrendim. Babama, ‘Bir daha bana şiddet uyguladığında ne yapacağımı biliyorum’ dedim, sonrasında bana dokunmadı. Bütün çocukluğum titreyerek geçti, kimsenin yanında tepsi taşıyamazdım. Hem itiraz ediyor, hem de korkuyordum. Babam yüzünden asi oldum. Ne zaman, nerede olursa olsun haksızlığa tanık olduğumda tepkisiz kalamam.”

Hala ilaç kullanıyor
Yaşadığı olayların kendisinde travma yaratığını, hala ilaç kullandığını anlatan F.H., toplumda her kesimde kadınların şiddete maruz kaldığını, ancak bunu sakladığına işaret etti. Şiddete uğrayan kadınların haklarını bilmesinin önemli olduğuna işaret eden F.H., bir yandan travma yaşarken diğer yandan da yasal prosedürleri yerine getirerek mücadele etmek zorunda kaldıklarına hatırlattı. Boşandıktan sonra kendisini daha iyi hissettiğini belirten F.H., ’’Utanacak olan kadınlar değil. Şiddet ancak biz sesimizi çıkardıkça, ifşa ettikçe bitecek. Erkekleri alttan almakla olmuyor. Onların dışardaki görüntüsünü yıkacak gücü kendimizde görürsek şiddeti durdurabiliriz” ifadelerini kullandı.