Torba kanunda Alevi inancını, Alevi toplumunun ibadetini düzenleyen maddelerin Anayasa'ya aykırı olduğunu, Aleviliğin bir inanç yerine kültürel alan, cemevlerinin de ibadethane yerine kültür merkezi olarak tanımlamaya çalışıldığını ifade eden Sındır, Alevi toplumunun inanç sınırlarının kanun ya da kararnamelerle belirlenmeye çalışılmasının Alevi yurttaşların inançlarına saygısızlık olduğunu söyledi. Alevilerin eşitlik temelinde demokratik, laik ortak bir geleceği talep ettiğinin altını çizdi.

 

“YİNE BİR TORBA KANUN!”

Torba kanunu hem usul hem de içerik yönünden eleştirerek sözlerine başlayan Sındır, “İç Tüzük'ün 91'inci maddesinde tanımlanmış bulunan temel kanun niteliğinde kabul edilen, fakat içerisine konulmuş birçok farklı düzenleme ile aslında yine bir torba kanunu görüşüyoruz. Temel kanun düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunmasını zorunlu tutuyor. Bu torba kanun teklifinde ne alan yönünden bir bütünlük var ne de maddeler arasında bağlantıların korunması zorunluluğu yerine getirilmiş.  Birbiriyle tamamen alakasız 14 ayrı kanunda değişiklik var, esas itibariyle Anayasa'ya aykırılık içeriyor ve maalesef bu bağlamda Plan ve Bütçe Komisyonumuzda da her hangi bir anayasal denetimden geçmedi” dedi. Torba kanunun birbirinden alakasız 14 ayrı kanun üzerinde düzenleme yaptığını eleştirerek sözlerine devam eden Sındır, “torba yasaya baktığımızda maden kazalarında hayatını kaybedenlerin SGK'ye olan prim borçlarının, motorlu araç ticareti yapanlardan vergi yükümlülüklerine karşı teminat istenmesinin, İstanbul Finans Merkezi'nde faaliyette bulunan firmalara kurumlar vergisi indiriminin, Anayasa Mahkemesinin, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulduğu için Anayasa'ya aykırı bularak iptal ettiği Finansal İstikrar Komitesi'nin, il özel idareleri ve belediyelerin kanun ve KHK hükümlerine aykırı olarak ödedikleri sosyal denge tazminatlarının, Kamu İhale Kurumunun Kıbrıs Barajı'nın yapımıyla ilgili Antalya Kaş, Kemer mahallelerinde yaşayan ailelerin iskân sorunlarının, TMSF tarafından kayyum atanan şirketlerin haklarına yönelik düzenlemelerin teklifte yer aldığını görüyoruz. Hepsinden önemlisi, bir inanç toplumu olan alevilerin beklentileri başlı başına bir temel kanun olarak karşılanması gerekirken, aleviliği bir inanç, cemevlerini de ibadethane dahi görmeyen ve konunun önemini küçümseyen bir anlayışla torba teklifte yer verildiğini görüyoruz.” dedi.

 

“ALEVİLER; OCAKLARINA, İNANÇLARINA DOKUNULMAMASINI İSTİYOR!”

Alevi toplumunun inançlarının sınırlarını kanun ya da kararnamelerle belirleme çabasını bir saygısızlık olarak gördüğünü ifade eden Sındır, “Alevi toplumu, eşit yurttaş olarak tanınmayı ve yasalarla gereğinin yapılmasını talep ediyor. Bu kanun teklifi ile, iktidar zihniyetinin ibadetleri olan cem’in ve ibadethaneleri olan cemevlerinin bir sorun olarak görüldüğünün bariz bir şekilde ortaya konmuş olduğunu ifade ediyor. Bu teklif ile esasen, Alevi inancının yok sayıldığını, tanınmamaya devam edildiğini, sünni geleneğin altında kültürel bir öge olarak gösterilmeye çalışıldığını düşünüyor. Bu kanun teklifiyle sorunlarının betonla, demirle, su parası, elektrik parası gibi birtakım ulufelerle çözülmeye çalışılmasını kendilerine hakaret olarak görüyor ve reddediyor. Varoluşlarının, haklarının ve inançlarının tanınmasını talep ediyor. Alevi toplumunun inançlarının sınırlarını kanun ya da kararnamelerle belirleme çabanız Alevi yurttaşlarımızın inançlarına saygısızlıktır. Aleviler, ocaklarına, inançlarına dokunulmamasını istiyor. Bin yılların inanç geleneklerinin bir torba yasayla yok sayılmasını şiddetle reddediyor. Kendilerinin sünni-hanefi inancına eklemlenmesini de kabul etmiyorlar. Alevi toplumu eşitlik temelinde demokratik, laik bir ortak geleceği talep ediyor” dedi.

 

“ANAYASA'YA AYKIRI!”

Sözlerinin kanun teklifini getiren AKP Milletvekillerine sorular yönelterek devam eden Sındır, “kanun teklifini getiren, teklif üzerinde görüşlerini ortaya koyan tüm arkadaşlarımıza soruyorum; Siz Aleviliği gerçekten bir inanç olarak görüyor musunuz, düşünüyor musunuz? İnançlarını özgürce ve yurttaşlık hakları temelinde, gelenekleri, ritüelleri uyarınca yerine getirebilmelerini bir temel hak ve özgürlük olarak görebiliyor musunuz? Oysa bu kanun teklifi bunun böyle olmadığını, böyle görülmediğini açıkça ortaya koyuyor. Kanun teklifinin birçok maddesi, Alevi inancını, Alevi toplumunun ibadetini, cemevlerini düzenleyen maddeleri Anayasa'ya ve özellikle de “din ve vicdan özgürlüğü”nü tanımlayan 24'üncü maddesine aykırı. Kanun koyucunun Alevi inancının kendini tanımladığı şekliyle inanç ve dinsel niteliğini yok sayma ya da reddetme ya da kendine göre tanımlama yetkisi olabilir mi? Anayasa'nın din ve vicdan hürriyetine ilişkin 24'üncü maddesine uygun mu görüyorsunuz bu kanun teklifini? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konudaki içtihatları ortada" dedi.

 

“MÜLKİ İDARE AMİRİ LÜTFEDERSE CEMEVİ YAPILABİLECEKMİŞ!”

Kanun teklifindeki 8. maddeye özellikle dikkat çeken ve bu maddeyi sert sözlerle eleştiren Sındır, “Bu maddede açık ve net bir şekilde ‘İmar planlarının tanziminde planlanan beldenin ve bölgenin şartlarıyla müstakbel ihtiyaçları göz önünde tutularak lüzumlu cemevi yerleri ayrılır, il ve ilçelerde mülki idare amirinin izni alınmak ve imar mevzuatına uygun olmak şartıyla cemevleri yapılabilir’ diyor. Yani, mülki idare amiri lütfederlerse böyle bir ibadethane yapılabilecekmiş. Beyefendi lütfetmezse yapılamayacak. Bir inanca böyle bir yaklaşım, böyle bir tavır kabul edilebilir mi?” dedi.

 

“MEMURLARIMIZIN ÜZERİNDEN BİR YÜK KALKTI”

Belediye ve il özel idarelerinde çalışan memurları ilgilendiren sosyal denge tazminatı düzenlemesiyle ilgili açıklamalarda da bulunan ve ısrarcı oldukları düzenlemeyle ilgili sonuç alınmasının kendilerini mutlu ettiğini ifade eden Sındır, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Sosyal Denge Tazminatlarıyla ilgili konuyu, bir önceki Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nde görüşmüş, önerge vermiştik. Belediyelerde ve il özel idarelerinde sosyal denge tazminatıyla ilgili yapılan fazla ödemelerin belediyelerde çalışan memurlara, emekçilerimize bir yük olarak geleceği ve bunun da düzenlenmesi gerektiğini ifade etmiştik. Bu konuda daha önce bir düzenleme yapılmış olsa da kapsamı oldukça sınırlıydı. Toplam personel giderleri bütçenin yüzde 30'u aşan belediyeler için bu konuda bir muafiyet getirilmiş, terkin yapılmıştı. Ancak, yüzde 30'unu aşmayan, mali disipline uyan belediyeler kapsam dışında kaldığı için, bununla ilgili teklifimize de olumlu bakılarak, bu kanun teklifine konulmuş olmasını kıymetli buluyorum. Bu madde ile memurlarımızın üzerinden büyük bir yük kalktı. Tüm bunlar bir torba yasa olarak önümüze geldiği için böyle bir olumlu-olumsuz, evet-hayır ikilemi içerisinde bırakılıyoruz. Böyle giderse daha çok böylesi ikilemler içerisinde bırakılacağız diyorum.”