Cuma akşam İzban’a bindiğimizde inanılmaz bir kalabalık vardı. Mesai çıkış saati, iftara yetişmeye çalışıyor herkes falan diye düşündük fakat bir süre sonra öğrendik ki İzban’da arıza varmış.

Normal. Zor bir operasyon süreci. Şehrin ortasından, demiryolu hattını kullanarak tren yürütmek öyle dışarıdan göründüğü gibi kolay bir iş değil. Operasyonun her ayağı sorumluluk, ağır fiziksel ve zihinsel efor isteyen bir süreç. Öyle her arızada arıza yapmamak lazım yani.
Ama sık sık gerçekleşmesi, özellikle günümüz koşullarında çalışan ve bu ekonomik buhranda boğulan bizler için bazen tahammül edilemez noktaya geliyor. Bir an önce evimize gitme derdindeyken saatlerce bir istasyonda ayakta beklemek, nefes almadan gelen terene binip 40 dakika yolculuk yapmak inanın çok zor. 
Bu bir tek İzban için de geçerli değil. Saatlerce otobüs beklemek, metroda özellikle yerin altında olan istasyonlarda sıkışıp kalmak, tramvaya binip trafiğe takılmak kendimize kalan birkaç saatin verimsiz geçmesine sebep oluyor. Yaşam enerjimizi düşürüyor. Ama bunların sorumluları elbette ki çalışanlar değil.  Bu yazıda hiçbir kurumu hedef göstermiyorum. Her kurum iç işleyişinde yaşanan aksaklıkları çözmek ve vatandaşa en sağlıklı şekilde hizmet ulaştırmakla mükellef. O kurumların asıl var olma sebebi bu. İnanıyorum ki ilerleyen günlerde, kurumlar bu aksaklıkları gidermek için çalışma yapacaklardır ve yansımalarını bizler de görürüz. 
Ama yukarıda bahsettiğim Cuma günü gerçekleşen olayda bir şey çok kötü ve tehlikeliydi.  Yaşanan arıza sırasında, grev olduğu ve bu yüzden gidilemediği gibi bir söylenti atıldı ortaya. Ardından İzmir ile ilgili güncel yayın yapan sosyal medya hesaplarına bir video düştü. O söylenti öyle çabuk yayıldı ki, insanlar ilk önce markizin (treni kullanan makinistin olduğu kabin) kapılarını açamaya çalıştılar, sonra tren kapılarını, camlar yumrukladılar, en sonunda da imdat freni çekildi. Öfkeli bir kalabalık raylara inip en yakın istasyona yürüdü. Aslında herhangi bir grev yokmuş. Arıza olduğu için tüm operasyon aksamış. O sırada yaptığım araştırmalardan bu bilgiyi ben doğrulayabildim. Fakat benim gibi doğrulayamayan herkes bu yalana inandı. 
Grev yapmak yasal bir haktır. Çalışanlar grevde de olabilirlerdi.  Evet her kurum grev hakkına sahip değil fakat sahip olanlara da engel olmamak gerek diye düşünüyorum. Ve kimse kimseye grev yapıyor diye saldıramaz. Demokratik ve sosyal devletlerde böyle olur. Bizler gibi çalışan insanlara gidip saldıramayız. Muasır medeniyet seviyesinde olabilmek bunu gerektirir.  
Günün sonunda aynı gemideyiz hepimiz. Kimse bulunduğu ortamda, darp edilme korkusuyla olmak istemez. Zor şartlar, zor zamanlar geçirdiğimiz şu günlerde biraz daha anlayışlı olmak hiçbirimize bir şey kaybettirmez. Aksine hiç tanımadığımız hayatlara biraz katkımız olur.