GENEL

31 Mart 2024'ten beri kaç belediye başkanı tutuklandı?

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde elde ettiği başarının ardından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), son 17 ayda benzeri görülmemiş bir adli operasyon dalgasıyla karşı karşıya kaldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da dahil olmak üzere toplam 15 CHP'li belediye başkanı, "yolsuzluk", "ihaleye fesat karıştırma", "rüşvet" ve "terör örgütü üyeliği" gibi ağır suçlamalarla tutuklandı.

Abone Ol

31 Mart 2024 yerel seçimlerinin üzerinden geçen yaklaşık 17 aylık sürede, Türkiye siyaseti, muhalefetin kazandığı belediyelere yönelik art arda gelen yargı operasyonlarına sahne oldu. Seçimlerde başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok büyükşehirde ve ilçede önemli başarılar elde eden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bu zaferin ardından kendini adeta bir "adli kuşatma" altında buldu. Bu süreçte, aralarında büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda seçilmiş isim, bürokrat ve belediye çalışanı, sabahın erken saatlerinde yapılan baskınlarla gözaltına alındı ve bir kısmı tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu operasyonlar, bir yandan iktidar tarafından "yolsuzlukla ve terörle mücadele" olarak sunulurken, CHP ve muhalefet kanadı tarafından ise "millet iradesine darbe" ve "siyasi intikam" olarak yorumlandı.

Siyasi depremin bilançosu: 15 başkan tutuklu, 1 başkan ev hapsinde

Son 17 ayın bilançosu, operasyonların boyutunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu zaman diliminde, farklı soruşturmalar kapsamında toplam 15 CHP'li belediye başkanı tutuklandı, 1 başkan ise ev hapsi kararıyla serbest bırakıldı. Başkanlara yöneltilen suçlamalar, "ihaleye fesat karıştırma", "rüşvet", "çıkar amaçlı suç örgütü kurma", "nitelikli dolandırıcılık" gibi mali suçlardan, "silahlı terör örgütü üyeliği" gibi son derece ağır politik suçlamalara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Bu tutuklamalar, sadece kişisel özgürlükleri kısıtlamakla kalmadı, aynı zamanda milyonlarca seçmenin oy verdiği belediyelerin yönetimini de doğrudan etkiledi. Görevden uzaklaştırılan başkanların yerlerine, bazı belediyelerde İçişleri Bakanlığı tarafından kayyum atanırken, bazılarında ise belediye meclislerinde yapılan oylamalarla başkanvekilleri seçildi.

Operasyonların merkez üssü: İstanbul ve büyükşehirler

Operasyon dalgasının en şiddetli hissedildiği yer, hiç şüphesiz Türkiye'nin en büyük metropolü İstanbul oldu. Bu süreçteki en sarsıcı gelişme, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasıydı. 18 Mart'ta lisans diplomasının iptal edilmesinin hemen ardından, 19 Mart'ta "yolsuzluk" ve "terör" bağlantılı iki ayrı soruşturma kapsamında çok sayıda İBB bürokratıyla birlikte gözaltına alınan İmamoğlu, 23 Mart'ta tutuklandı. İmamoğlu'nun tutuklanması, sadece yerel değil, ulusal ve uluslararası kamuoyunda da büyük bir yankı uyandırdı. İçişleri Bakanlığı kararıyla görevden uzaklaştırılan İmamoğlu'nun yerine, İBB Meclisi'nde yapılan seçimle CHP'li Nuri Aslan başkanvekili olarak seçildi.

İstanbul'daki operasyonlar İmamoğlu ile sınırlı kalmadı.

  • Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, "suç örgütü kurmak ve yönetmek, rüşvet verme, ihaleye fesat karıştırma" gibi iddialarla tutuklandı.

  • Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler, "ihaleye fesat karıştırma" ve "görevi kötüye kullanma" suçlamalarıyla tutuklanan bir diğer isim oldu.

  • Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, İmamoğlu ile aynı operasyon dalgasında gözaltına alınıp tutuklandılar. Şişli Belediyesi'ne ise kaymakam kayyum olarak atandı.

  • Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, "PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçlamasıyla tutuklandı ve yerine İstanbul Vali Yardımcısı kayyum olarak görevlendirildi. Özer, daha sonra bu davadan tahliye edilse de, başka bir yolsuzluk soruşturması kapsamında tutukluluğu devam etti.

  • Son olarak Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney, "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık" suçlamasıyla tutuklandı.

Dalga dalga Anadolu'ya yayıldı

Operasyonlar, İstanbul ile sınırlı kalmayarak kısa sürede Anadolu'ya da yayıldı. 31 Mayıs 2025 sabahı gerçekleştirilen beşinci dalga operasyonda, aralarında Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara ve Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe'nin de bulunduğu İstanbul ilçelerinin yanı sıra, Adana'dan Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar ve Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin de tutuklandı. Bu operasyonda en dikkat çekici sonuçlardan biri, Gaziosmanpaşa Belediyesi'nde yaşandı. Belediye meclisindeki aritmetik nedeniyle yapılan başkanvekilliği seçimini AK Parti adayı kazandı ve ilçe belediyesi fiilen AK Parti yönetimine geçti.

Anadolu'daki operasyon dalgası bununla da kalmadı:

  • Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Manavgat Belediye Başkanı Niyazi Nefi Kara tutuklandı.

  • Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar tutuklanırken, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere hakkında ev hapsi kararı verildi.

  • Tunceli'nin Ovacık ilçesinde görevden alınan CHP'li belediye başkanının yerine ise kaymakam kayyum olarak atandı.

  • Ayrıca, bir önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüten Tunç Soyer de, İZBETON A.Ş.'deki yolsuzluk iddiaları üzerine başlatılan bir soruşturma kapsamında tutuklandı.

Suçlamaların röntgeni: Terör mü, yolsuzluk mu?

Başkanlara yöneltilen suçlamaların niteliği, operasyonların ardındaki motivasyona dair önemli ipuçları sunuyor. Bir yanda, neredeyse tüm belediyelere yönelik operasyonların ortak paydası olan "rüşvet", "ihaleye fesat karıştırma" ve "görevi kötüye kullanma" gibi mali suç iddiaları yer alıyor. İktidar kanadı, bu suçlamaları "kamu kaynaklarının korunması" ve "yolsuzlukla mücadele" olarak gerekçelendiriyor.

Ancak diğer yanda, özellikle Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'e yöneltilen "silahlı terör örgütü üyeliği" suçlaması gibi, doğrudan politik sonuçlar doğuran iddialar da bulunuyor. Muhalefet, bu tür suçlamaların, seçilmiş belediye başkanlarını itibarsızlaştırmak ve yerlerine kayyum atanmasının önünü açmak için bir araç olarak kullanıldığını savunuyor. Bu durum, adli süreçlerin siyasi bir mücadele alanına dönüştüğü ve yargı bağımsızlığının sorgulandığı bir tartışmayı da beraberinde getiriyor.

İradenin geleceği: Kayyum mu, meclis seçimi mi?

Tutuklanan belediye başkanlarının ardından, belediyelerin nasıl yönetileceği sorusu gündeme geldi. Mevcut yasalara göre, görevden uzaklaştırılan bir başkanın yerine iki farklı mekanizma işliyor. Eğer başkana yöneltilen suçlama "terör" ile ilgiliyse, İçişleri Bakanlığı doğrudan o belediyeye bir kayyum atayabiliyor. Esenyurt, Ovacık ve Şişli belediyelerinde bu yöntem uygulandı ve seçilmiş başkanların yerine mülki idare amirleri görevlendirildi.

Ancak suçlamalar yolsuzluk, rüşvet gibi adli konuları içeriyorsa, belediye meclisi kendi içinden bir üyeyi "başkanvekili" olarak seçiyor. Beşiktaş, Beykoz, Avcılar gibi birçok belediyede bu yöntemle, yine CHP'li meclis üyeleri başkanvekili olarak seçilerek belediye yönetiminin partide kalması sağlandı. Ancak Gaziosmanpaşa örneğinde olduğu gibi, meclis aritmetiğinin hassas olduğu yerlerde bu seçim, belediyenin fiilen el değiştirmesiyle de sonuçlanabiliyor. Bu durum, önümüzdeki süreçte siyasi mücadelenin sadece sandıkta değil, aynı zamanda belediye meclislerinde ve adliye koridorlarında da devam edeceğini gösteriyor. CHP, bir yandan hukuki süreçleri takip ederken, diğer yandan da seçmen iradesinin gasp edildiği yönündeki siyasi söylemini daha da yükselteceğinin sinyallerini veriyor.