Akla Sığmayanlar... En acı gün

Abone Ol

10 KASIM MATEM VE SAYGI DURUŞU

Dünya milletleri, “Ya istiklal ya ölüm” parolası ile vücut bulmadıkları, böyle bir mücadele ile yeni bir vatan kurmadıkları için, bir milletin kalbinin, her yıl aynı saatte, aynı anda, sokaklarda, meydanlarda, fabrikalarda, okullarda, evlerde durması, her yerde derin bir sessizliğin hakim olması dünyada eşi benzeri olmayan bir eylemdir. Bu, derin üzüntünün ve engin saygının tezahürüdür.

10 Kasımlarda rüzgâr bile esmekten vazgeçer. Çünkü bilinir ki; bu sessizlik bir yitirişin değil, bir şükran duygusunun ülkeyi saran sesidir. Bir ulusun kurtarıcısına, kurucusuna, yol gösteren ışığına, Atasına duyduğu sonsuz minnetin sessiz yankısıdır.

O gün, takvim yaprakları 10 Kasım’ı gösterir. Saat dokuzu beş geçer. Bir millet gözyaşlarını tutar, ama başını eğmez. Çünkü Atatürk’ün fani bedeni ebedi aleme göçmüştür, lakin ebediyen muhafaza edilecek ilkeleri hayattadır. O, yüreklerde, akıllarda, duruştadır. O, bir tarih değil; bir diriliştir. Bir varoluşun, bir yeniden doğuşun, bir adın, bir umudun özetidir: Adı da Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Bugün, ulusuna bıraktığı miras olan Cumhuriyet’in gölgesinde, onun gösterdiği çağdaşlık yolunda yürünürken, her nefeste biraz daha hissedilir yokluğunun ağırlığı ve fikirlerinin büyüklüğü. O’nu anlamak, sadece özlemek değildir; O’nu yaşatmak, her sabah “Ben ne yapıyorum onun emanetine layık olmak için?” diye sormaktır.

Ve sonra sessizce, o derin özlemle, o tarifsiz minnetle fısıldarız kendi içimizden: “Keşke bir kez daha o ses yankılansa bu topraklarda… Keşke bir kez daha göz göze gelebilsek, ‘Atam rahat uyu’ diyebilsek tüm kalbimizle…”

Ve işte o duygunun adı, o tarifsiz hüznün şiiri, benim şiirimde:

EN ACI GÜN
10 Kasım…
En acı gün —
Bugün.

Yağmur yok,
Ama Türkiyem
Gözyaşlarıyla sel.

Ateş aldı yine
Yüreğim,
Hüzünle doldu benliğim.

Özlem içinde
Ben de dökerim gözyaşı,
Sessizce…

Onun ilkeleriyle geldik
Bugünlere.
Biz de faniyiz,
Ama herkes bilsin ki:

Miras olarak kalacak
Yalnız onun ilkeleri,
Ebediyen,
Gelecek nesillere.

Ö.HN

O’nun gidişinden bu yana 87 yıl geçti… Ama hâlâ bir ses çınlıyor bu ülkenin dağlarında, ovalarında, kalplerinde:

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

Ve biz biliyoruz ki: Atatürk kalplerde, çünkü Cumhuriyet yaşıyor. Yaşıyor çünkü biz onun izindeyiz, sonsuza dek izinde olunacaktır. Onun fikirleriyle nefes alıyoruz. Ebediyen böyle alınacak. Yaşıyor çünkü her 10 Kasım’da milyonlarca kalp aynı anda, aynı ritimle onu anıyor. Evet, dünya durdukça aynen anılacak.

Bugün yine aynı yerden başlıyoruz; gözyaşlarımızın içinden, minnetimizin derininden, onun gösterdiği o aydınlık yoldan…

Ve şimdi geleceğe bir ses bırakmak istiyorum; henüz doğmamış ama bu topraklarda nefes alacak çocuklara… Biliniz ki bu vatan, bir adamın önderliğinde bir milletin uyanışıyla kurulmuştur.

O adamın adı Mustafa Kemal’di — ve o size yalnızca bir ülke değil, bir düşünce bıraktı: Sorgulayan, çalışan, üreten, özgür düşünen bir millet olma düşüncesi.

Bir gün sizler de bu satırları okurken 10 Kasım sabahına uyanacaksınız; rüzgâr yine duracak, kalpler yine Atatürk’le dolacak. O an anlayacaksınız ki; bir ulusun büyüklüğü, yas tutarken bile umut taşıyabilmesindedir.

Unutmayın: Atatürk sadece geçmişin değil, geleceğin de ışığıdır. Onun emaneti sizdedir artık — ve siz yaşattıkça, Atatürk hep var olacaktır.

Cumhuriyet’in ışığında, Atatürk’ün gösterdiği yolda daima gururla yürümeniz dileğiyle.

Saygıyla, minnetle, özlemle.