Rojda DOLGUN/ Alsancak Nevvar Salih İşgören Devlet Hastanesi’nin önünde bir araya gelen CHP Konak İlçe Başkanlığı yöneticileri, partililer ve yurttaşlar, piyasada bulunamayan ilaçlar nedeniyle yaşanan mağduriyetlere karşı ses yükseltti. Basın açıklamasını CHP Konak İlçe Başkanı Serkan Kalmaz okudu. Açıklamada son yıllarda giderek derinleşen ilaç yokluğunun artık geçici bir aksama değil, sistemsel bir krize dönüştüğü vurgulandı. Kalmaz, yaşanan tablonun doğrudan insan hayatını etkilediğini, sağlık sisteminin en temel halkasının işlevsiz bırakıldığını söyledi.
Güncellenmeyen kur, derinleşen kriz
Açıklamada, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun ilaç fiyatlandırmasında esas alınan euro kurunun hâlâ 21,67 TL seviyesinde olduğunu hatırlatan Kalmaz, serbest piyasadaki güncel kurun 49 TL’yi aşmasına dikkat çekti. Aradaki uçurumun, ilaç tedarikinde kırılmalara yol açtığını vurgulayan Kalmaz, mevcut sistemin hem eczacıları hem de hastaları çıkmaza sürüklediğini ifade etti. Kur farkı nedeniyle firmaların Türkiye’ye ilaç getirmekte isteksiz davrandığını, mevcut stokların ise hızla tükendiğini söyledi. Bu tablonun önümüzdeki aylarda daha da ağırlaşacağı uyarısı yapıldı.
Raflar boş, reçeteler yarım kalıyor
Basın açıklamasında vurgulardan biri, eczane raflarındaki görünmez boşluklar oldu. Yapılan tespitlere göre bugün eczanelerde her 5 ilaçtan 1’inin bulunamadığı ifade edildi. Kalp, tansiyon ve şeker hastalarının kullandığı kronik ilaçlardan çocuklar için hayati önemde olan antibiyotiklere, ruh sağlığı ilaçlarından kanser tedavisinde kullanılan kritik ürünlere kadar geniş bir yelpazede ciddi tedarik sorunları yaşandığı aktarıldı. Kronik hastalıklar için ilaç temin edememenin, yalnızca yaşam kalitesini düşürmediği; doğrudan hayati risk yarattığı vurgulandı.
Bir haftalık gecikmenin bedeli ağır
Açıklamada, ilaçlara erişimde yaşanan gecikmelerin zincirleme şekilde sağlık sorunlarını derinleştirdiği belirtildi. Basit görünen bir tansiyon ilacına bir hafta geç ulaşmanın bile felç, kalp krizi ve ciddi komplikasyonlara yol açabileceğine dikkat çekildi. Tedavilerin yarım kalmasıyla birlikte hastalıkların ilerlediği, acil servis başvurularının arttığı ve daha ağır, daha maliyetli tedavilere ihtiyaç duyulduğu kaydedildi. Bu durumun hem sağlık sistemine ek yük bindirdiği hem de vatandaşı ekonomik açıdan daha da zorladığı ifade edildi.
Kapı kapı dolaşan hastalar
CHP Konak İlçe Başkanı Serkan Kalmaz, birçok yurttaşın elinde reçeteyle eczane eczane dolaştığını, kimi zaman ilaçlarını parça parça temin etmek zorunda kaldığını söyledi. Özellikle yaşlılar, emekliler ve dar gelirli hastalar için bu tablonun hem fiziksel hem de psikolojik yıpranmaya dönüştüğü vurgulandı. “Bugün insanlar pazardan meyve alamıyor, doğal gaz yakamıyor, reçetesini aldığında da ilacına ulaşamıyor” sözleriyle tablo özetlendi. Halk sağlığının yalnızca hastanelerde değil, eczane raflarında da savunulması gerektiği dile getirildi.
Ekonomik yük giderek ağırlaşıyor
Basın açıklamasında ilaç krizinin yalnızca sağlıkla sınırlı kalmadığı, doğrudan hane bütçelerini de sarstığı ifade edildi. İlacını bulamayan hastaların daha pahalı muadil ürünlere yönelmek zorunda kaldığı, bu ürünlerin ise çoğu zaman geri ödeme kapsamında olmadığı belirtildi. Özel hastanelere gitmek zorunda kalan yurttaşların cepten yaptığı harcamaların katlandığı vurgulandı. Özellikle asgari ücretle geçinen aileler için bu tablonun sürdürülemez hale geldiği aktarıldı. Ekonomik krizin ilaç yokluğunu derinleştirdiği, ilaç yokluğunun ise yoksulluğu daha da ağırlaştırdığı ifade edildi.
Dışa bağımlılığın ağır faturası
CHP Konak İlçe Başkanlığı’nın açıklamasında, bugün yaşanan ilaç krizinin temel nedenlerinden birinin yerli ilaç sanayisinin zayıflatılması olduğu vurgulandı. Son 20 yılda uygulanan yanlış politikalar sonucu sektördeki dışa bağımlılık oranının yüzde 60-65 bandına ulaştığı belirtildi. Türkiye’nin hem ilaç hammaddesinde hem de mamul ilaçta büyük oranda ithalata bağımlı hale geldiği ifade edildi. Bu durumun, döviz kurundaki her dalgalanmanın doğrudan eczane raflarına yansımasına neden olduğu vurgulandı.
Açıklamada, ilacın birçok ülkede stratejik ürün olarak kabul edildiği hatırlatılarak Singapur, İrlanda ve Güney Kore örnekleri verildi. Bu ülkelerin yerli üretimi destekleyerek hem halk sağlığını güvence altına aldığı hem de ekonomik kazanç sağladığı ifade edildi. Türkiye’nin coğrafi konumu itibarıyla Afrika, Asya ve Rusya pazarına da hitap edebilecek potansiyele sahip olduğu, buna rağmen bir ilaç üretim merkezi haline getirilemediği vurgulandı. Hükümete, yerli ilaç üretimini stratejik öncelik olarak belirleme çağrısı yapıldı.
Tek kişinin reçetesiyle iyileşmeyen ekonomi
Serkan Kalmaz, mevcut ekonomik modelin halk sağlığı üzerindeki yıkıcı etkilerine de dikkat çekti. Türk lirasındaki değer kaybının ilaç tedarikini doğrudan vurduğunu, uygulanan ekonomi politikalarının bu tabloyu daha da ağırlaştırdığını söyledi. Ekonomide yaşanan tıkanıklığın tek merkezden yazılan “reçetelerle” çözülemediğini dile getiren Kalmaz, bedelin her gün eczanelerde, hastanelerde ve hanelerde ödendiğini ifade etti. Sağlık sisteminin, ekonomi politikalarının en kırılgan alanı haline geldiğini vurguladı.
"En pahalı ilaç bulunamayan ilaçtır"
Basın açıklamasında “Hayatta en pahalı ilaç bulunamayan ilaçtır” ifadeleri yer aldı. İlaç yokluğunun, yalnızca sayılardan ve bütçelerden ibaret olmadığı; her eksik ilacın arkasında ertelenen bir tedavi, uzayan bir hastalık ve risk altına giren bir yaşam olduğu vurgulandı. İnsan hayatı söz konusu olduğunda hiçbir ekonomik gerekçenin kabul edilebilir olmadığı ifade edildi. İlaç yokluğunun artık istatistiksel bir veri değil, sokakta hissedilen bir gerçekliğe dönüştüğü belirtildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bugün bu ilaç yokluğunun aslında ana sebebi AKP iktidarında tüm yerli üretimlerde olduğu gibi yerli ilaç sanayimizin de yıllar içinde neredeyse bitirilmiş olması ve dışa bağımlılığımızın çok artmış olmasıdır. Hatalı ilaç politikaları sonucu son 20 yılda İlaç sektörümüz, giderek dışa bağımlı hale getirilmiştir. Şu anda dışa bağımlılığımız yüzde 60-65 bandına ulaşmıştır. Üstelik, ilaç sektöründeki ithalat daha detaylı incelendiğinde görülmektedir ki, ülkemiz hem ilaç hammaddesinde hem de mamul ilaçta dışa bağımlıdır. Bu nedenle yerli ilaç üretimi konusunda mutlaka ulusal bir ilaç politikasının hızla oluşturulması ve uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Bunu uygulayan ülkeler yani ilacı stratejik ürün olarak belirleyip yerli ilaç üretimi ile ekonomilerini düzelten ülke örnekleri çoktur.
Sonuç olarak; ülkemizde ki ilaç sıkıntısını kısa vadede rahatlatmak için yapılması gereken şey acilen 15 yıldır güncellenmeyen ilaç fiyat kararnamesinin güncellenmesi, ilaçtaki sabit kur güncellemesinin düzenleme ile yılda birkaç kez yapılmasıdır. Böylelikle sanki kanun hükmüymüş gibi her yıl şubat ayında zam miktarının belirlenmesine bağlı olarak yaşanılan ilaç krizinin de önüne geçilmiş olacaktır. Kalıcı çözüm ise yanlış ilaç politikalarından bir an önce vazgeçerek ilaçta dışa bağımlılığı azaltacak yerli ve milli ilaç politikamız için yol haritasını belirlemek ve uygulamaktır. Bu da yirmi üç yıldır denenmişi tekrar deneyerek değil; sözde değil özde yerli ve milli bir iktidarla mümkün olacağından, halk sağlığı için, kamu yararı için, halkın refahı için Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı bu ülke için olmazsa olmaz duruma gelmiştir.
Unutmayalım ki hayatta en pahalı ilaç bulunamayan ilaçtır.
Çünkü insan hayatı söz konusudur!”