EKONOMİ

Anadolu’nun kadim reçeteleri kozmetik dünyasını fethetti

Türk kozmetik sektörü, yönünü Anadolu’nun binlerce yıllık güzellik sırlarına çevirdi. Kozmetik Üreticileri ve Araştırmacıları Derneği (KÜAD) Başkanı Levent Kahrıman, Osmanlı hamam ritüellerinden şifalı bitki karışımlarına kadar uzanan "etnokozmetik" hazinesinin dünya pazarında yoğun ilgi gördüğünü açıkladı. Geleneksel yöntemlerle üretilen kil maskeleri, zeytinyağlı sabunlar ve saray formülleri, sektörün 1,7 milyar dolarlık ihracat hedefini yakalamasında kilit rol oynuyor.

Abone Ol

Kozmetik dünyasında trendler hızla değişirken, tüketici tercihleri son dönemde “öz’e dönüş” akımıyla şekilleniyor. Endüstriyel ürünlerin tekdüzeliğinden sıkılan küresel pazar, hikayesi olan ve geleneksel köklere dayanan ürünlere yöneliyor. Bu noktada Anadolu’nun zengin kültürel mirası, Türk kozmetik üreticileri için eşsiz bir fırsat kapısı aralıyor. KÜAD Başkanı Levent Kahrıman, Göbeklitepe’den Afrodisias’a uzanan coğrafyada yüzyıllardır uygulanan güzellik ritüellerinin, modern teknolojiyle harmanlanarak dünya vitrinine çıktığını belirtti.

Kahrıman, özellikle Osmanlı saraylarında kullanılan koku ve krem formüllerinin yeniden hayata geçirilmesinin, tüketicide “özel hissetme” duygusunu tetiklediğini vurguladı. "Bir kraliçenin kullandığı kremi ya da saray kokusunu bugün deneyimleyebilmek, ürünü sıradan bir kozmetik malzemesi olmaktan çıkarıp bir kültür objesine dönüştürüyor" diyen Kahrıman, bu katma değerin ihracat rakamlarına doğrudan yansıdığını ifade etti.

Sabun ve kilde Anadolu imzası

Anadolu’nun bitki çeşitliliği, kozmetik sektörü için adeta bir açık hava laboratuvarı niteliğinde. Defne, kekik, adaçayı, sarısabır, at kestanesi ve kalendula gibi şifalı bitkilerin zeytinyağı ile buluştuğu geleneksel tarifler, bugün fabrikaların Ar-Ge merkezlerinde bilimsel metotlarla işleniyor. Kahrıman, "Şu an Türk kozmetik sektöründe özellikle sabun konusunda çok ciddi yatırımlar var. Geleneksel metotları modern üretimle birleştiren firmalarımız, Osmanlı hamamı, spa ve kil ürünleriyle global pazarda kendine yer buluyor. Kil bakımı üzerine markalaşan ve bu alanda söz sahibi olan yerli firmalarımızın sayısı her geçen gün artıyor" değerlendirmesinde bulundu.

Bu ürünlerin, standart kozmetiklere göre çok daha yüksek fiyatlarla alıcı bulabildiğine dikkat çeken Kahrıman, Anadolu’nun "etnokozmetik" verilerinin Türkiye’nin kozmetik stratejisinin merkezine oturduğunu söyledi. Dünyada benzeri olmayan bu kültürel mirasın, sadece bir ticari ürün değil, aynı zamanda bir tanıtım aracı olarak da ele alınması gerektiğini savundu.

Pandemiden sonra firma sayısı dörde katlandı

Sektörün son yıllardaki büyüme ivmesi de dikkat çekici boyutlara ulaştı. Pandemi öncesinde 3 bin 600 civarında olan firma sayısının bugün 13 bin seviyesine ulaştığını açıklayan Kahrıman, bu firmaların beşte birinin kendi üretim tesisine sahip olduğunu belirtti. Türk kozmetik sektörünün her yıl ortalama yüzde 10 büyüdüğünü kaydeden Kahrıman, saç ve vücut bakım ürünleri ile renkli kozmetiklerde ciddi bir talep artışı yaşandığını dile getirdi.

İhracatta ise rota çeşitliliği göze çarpıyor. En büyük pazarların Irak ve Rusya olduğunu belirten Kahrıman, Amerika Birleşik Devletleri’ne yönelik ihracatın da hızla arttığını söyledi. Sektörün bu yılı 1,7 milyar dolar ihracatla kapatmayı hedeflediğini belirten Kahrıman, "Anadolu’nun tarif ve reçeteleriyle bu rakamları çok daha yukarılara taşıyacağımıza inanıyorum" dedi.

Bilim ve gelenek aynı potada eriyor

KÜAD olarak düzenledikleri Uluslararası Kozmetik Kongresi’nde de ana gündem maddesinin bu kültürel miras olduğunu belirten Kahrıman, geleneksel tariflerin bilimsel süzgeçten geçirilerek dünyaya sunulmasının önemine değindi. Etnokozmetik verilerinin akademik çalışmalarla desteklenmesi, Türk kozmetik ürünlerinin güvenilirliğini ve prestijini artırıyor. Endüstriyel geçişin getirdiği dezavantajlardan kaçan tüketicilerin, doğallığı ve geleneği bilimle buluşturan Türk ürünlerine ilgisinin artarak devam etmesi bekleniyor.