ROJDA DOLGUN/CHP önceki dönem İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, basın mensuplarıyla bir araya geldi, önce tutuklu ardından ev hapsiyle yargılandığı, kamuoyunda kooperatif davası olarak bilinen süreçle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Aslanoğlu, CHP İl Başkanlığı döneminde, bulunduğu mevkiyi ne kendinin ne de bir başkasının menfaati için kullanmadığını ifade ederek “Şuranın imarını Şenol Aslanaoğlu çıkarmış gibi bir durum siz gördünüz mü? Hiç ilgilenmedim bu işlerle, çünkü ben son 3 yıldır hiç ticaret yapmadım. Anlatılan hikayede Heval doğru söylüyordu; İl başkanı partinin en üstü. Biz hep beraber dolandırıcılık yapmışız peki neden biz emekli hemşire teyzenin payına göz dikmişiz. İhaleler var, banların her biri milyar rakamlar. İZBETON ile başlayan sürece kamuoyunun ilgisini çekecek bir konu” değerlendirmesinde bulundu.
“Şuranın imarını Şenol Aslanaoğlu çıkarmış gibi bir durum siz gördünüz mü? Mesela sizce müdahil olan il başkanının yeri iyi yere konmaz mı? Hiç ilgilenmedim bu işlerle, çünkü ben son 3 yıldır hiç ticaret yapmadım. Anlatılan hikayede Heval doğru söylüyordu. Biz niye dolandırıcılık yaparak emekli hemşire teyzenin maaşına göz dikelim? Son yapılan işlerin her biri milyar rakamlar. Ama İzbeton kamunun ilgisini çeken bir durum. Ben de bu sürece böyle dahil oldum. Ne ben ne de Tunç Soyer bunlarla ilgili yargılanmıyor. Oradan kamu zararına varmaya başladı konu. Bir kamu zararı oluştu mu? Memlekette tuttuklarını aldılar.
Neden ikinci sırada oturuyorum?
Delil karartacaksak, niye dört yıl bekledikten sonra bunu yapalım. Karartılacak bir şey varsa bugüne kadar karartan kararttı. Kaçma şüphesi olmadığı halde böyle davranılmasını şunu gösteriyor. Maalesef ülkede var olan durumu anlayabiliyorum. Ama bizim çektiğimiz zulüm yetmez mi? Bu işlerin hepsine normal mi diyelim? Yüz kişi alınmış, 99una tutuklanma talebi bulunmuş. Elli tanesi salınmış. Bu kararı veren iki hakim sürülmüş. 24 hakim atadılar. Bize atanan hakim daha hiç duruşma yüzü görmeden yeni bir heyet başkanı geldi. Çok sanıklı milyonlarca dava var. İzmir'de siz Şakran’da kaç ceza davası gördünüz? Bu ise basit bir ceza değil miydi? Gazetecilerin içeri girerken telefon, bilgisayar getirememesi normal mi? Biri sürü suç örgütü var, bizden daha ünlü olan. Ama hiç böyle davranıldığı yok. Ben niye ikinci sırada oturuyorum mahkemede. Önce Tunç Bey’i sonra beni aldılar. Kooperatif başkanları ise en arkada. Eğer ben kooperatiften yargılanıyorsam neden ikinci sırada oturuyorum? Bu savcılara, hakimlere, adalet sistemine güvenmek zorundayız. Bunları gördüğümüz halde inancımızı korumak zorundayız. Bir şekilde hep birlikte adaletin doğru kararları alması, bir yerlerden baskının gelmemesi lazım.”
Yargılamanın şekline yönelik eleştirilerini sert bir dille dile getiren Aslanoğlu, süreçte yaşanan uygulamaların hukuki olmaktan çok siyasi bir tabloyu andırdığını söyledi. Delil karartma iddiasıyla yapılan işlemlerin inandırıcılıktan uzak olduğunu belirten Aslanoğlu, “Eğer karartılacak bir delil varsa, dört yıl boyunca neden beklendi? Bu süre içinde karartılmadıysa, bugün yapılanın mantığı nedir?” ifadelerini kullandı.
Yüzlerce sanıklı davalarda bile görülmeyen uygulamaların bu dosyada hayata geçirildiğini savunan Aslanoğlu, tutuklama talepleri, hakim değişiklikleri ve mahkeme salonundaki oturma düzenine kadar pek çok ayrıntının adalet duygusunu zedelediğini söyledi. “Bir davada 99 kişi için tutuklama talep ediliyor, yarısı serbest bırakılıyor. Bu kararı veren hakimler sürülüyor. Ardından yeni bir heyet atanıyor. Bunlar sıradan uygulamalar değil” dedi.
Adalet duygusu sarsıldı
Aslanoğlu, yaşananların sadece sanıkları değil, toplumun tamamını etkilediğini belirterek adalet sistemine duyulan güvenin hızla aşındığını vurguladı. Bugün vatandaşların en basit hukuki süreçlerde bile sonuçlara inanamadığını söyleyen Aslanoğlu, “Ev sahibi-kiracı davasında bile insanlar ‘acaba adil karar çıkar mı’ diye düşünüyor” değerlendirmesinde bulundu.
Tüm eleştirilere rağmen yargıya güvenmekten başka çare olmadığını dile getiren Aslanoğlu, “Bu ülkenin başka bir çıkış yolu yok. Adalet mülkün temelidir ve biz bu temeli ayakta tutmak zorundayız” dedi.
Kooperatif dosyalarında yer alan rakamların gerçeği yansıtmadığını savunan Aslanoğlu, kamuoyuna yansıyan mağdur iddialarına dikkat çekti. “Tüm kooperatifleri toplasanız üye sayısı bin beş yüzü geçmez. Sekiz bin mağdur rakamı nereden çıktı?” sorusunu yöneltti.
“Bu nasıl bir kindir?”
Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in kooperatif meselesindeki yaklaşımını “ahlaki ve devrimci” olarak tanımlayan Aslanoğlu, bu modelin neden savunulduğunun da açıkça anlatıldığını söyledi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün resmi raporlarına dikkat çeken Aslanoğlu, “Benim gördüğüm Tunç Soyer ahlaki ve devrimci bir tavırla kooperatif meselesini savunuyor. Bununla birlikte neden böyle yaptığını da anlatıyor. Çevre Şehircilik il Müdürlüğü'nün resmi raporu var. Herkes için söylemem. Ama bazıları bu mesele olmasın dedi. Müteahhitlerle olmuyordu. Cumhurbaşkanı doğru söylüyor. Biz elimize yüzümüze bulaştırdık. Ama bunda siyaseti rakip modeliyle görmenin payı ne kadardı? Bittikten sonra her prototip gibi eleştirilecek çok yönü olabilirdi. Belki bir regülasyonla yürüyebilecek bir prototipti. Biz bu kadar olmaması için çırpınıldığı bir yerde, insanlar 4 ay sonra tapu alacak. İlginç bir şekilde süreci baltalamak isteyenlerin yani yana geldiğini de görüyoruz. Bu mahkemede gördüğüm şey, müthiş bir düşmanlık. Bana mı, hayır. Muhtemelen belediyenin kendi içerisinde, bürokratik. Biz ayak oyunlarına az şahit olmadık. Ama bu nasıl bir kindir?” dedi.
Uzundere örneği
Uzundere üzerinden yürüyen tartışmalara da değinen Aslanoğlu, İzmir’de kentsel dönüşümün önündeki içsel ve dışsal engellere dikkat çekti. Aslanoğlu, hâlâ bölgede inşaat ruhsatı bile olmadığını hatırlatarak şöyle konuştu:
“Projeyi kim geciktirdiyse ortaya çıksın. İnsanların maddi kaybı olabilir, ortaya çıksın. Benim verdiğim kararlar nedeniyle bir gecikme olduysa bunu karşılarım. Yedi ayda benim hangi kararım inşaatın gecikmesine neden olmuş? Mahkemede soruyorum. Uzundere'de mezar var mı? Oraya toplu konut yapacaksanız dört yıldır hatta bırakalım dört yılı, yirmi yıldır neden yapmadınız? Biz Uzundere'de zorunlu bir etap dışında kentsel dönüşüm yapamadık. CHP olarak bunu söylemeyelim mi? İçsel ve dışsal engellemeler ortada. Bugün bile Uzundere'de inşaat ruhsatı yok. Madem yapacaksınız niye almadınız diye sordum mahkemede. Ben bu davaların zamanla adaletle sonuçlanacağını inanıyorum. Burada dönemsel olarak er ya da geç adalet sağlanacak.
Suçlandığımız herhangi bir iddiayı anlatmaktan çekinmiyorum. Ama işin geldiği noktada usulsüzlükten, etik değerlere kadar cezaevinde olanlara çok üzülüyorum. Bu cezaların bugün itibariyle yatarı yok. Bu iş bir cezalandırma dönüşüyor. Ekrem Bey ile ilgili kaç dava var? Ben de gazeteciler de kaç dava açıldığını bilmiyoruz. Bu durumdan utanıyoruz. Derse gittiğiniz, sınava girdiğiniz belliyken diploma nasıl iptal edilir. Yurt dışında olup mezun olan var.
Bu tabloya rağmen davaların zamanla adalet temelinde sonuçlanacağına inandığını belirtti.
Ekonomik tablo uyarısı
Konuşmasında ülke ekonomisine de geniş yer ayıran Aslanoğlu, yoksulluk, asgari ücret, emekli maaşları ve artan sosyal sorunlara dikkat çekti. Emekli bir öğretmen olan babasının maaşının temel ihtiyaçlara bile yetmediğini söyleyen Aslanoğlu şu ifadelerini kullandı:
“Yandaş kanallar bile ekonominin kötü olduğunu söylüyor. Tüm yükü asgari ücretli mi çekecek? Emekliler çok kötü durumda. Örneğin benim babam emekli öğretmen. Aldığı maaş bakıcı ücretine bile yetmiyor. Devlet yardımda bulunmuyor. Milyonlarca insanın aç kaldığı, ailesine bakamadığı bir yerde hiçbirimiz huzurlu olamayız. Doktorların maaşlarından çok kesiliyor. Adalet olmadan bu işler de düzelmeyecek. Haberlerin dörtte üçü adliye haberi. Bu yoksulluğun sonuçları var. Uyuşturucu batağının en çok olduğu yerler, gecekonduların olduğu yerler. Bu işe dair önlem noktasında bataklığın kurtulması lazım. Bizim davalar yönünden içerisinde bulunduğumuz durum zor. Ama ülkedeki gençliği kaybediyoruz. Elli kere eğitim sistemini değiştirdik. Gençleri eğitimsel olarak da kaybediyoruz. İzmir'de şu yok, biz aslında sabun koyduk diyorlar. Devlet okullarında hijyen konusuna biri çözüm bulmalı. Kafamızı kuma gömerek olacak iş değil.”
Uyuşturucu, eğitim sistemindeki sürekli değişiklikler ve gençliğin geleceğe dair umutsuzluğu konularında da uyarılarda bulunan Aslanoğlu, “Gençleri hem ekonomik hem de eğitimsel olarak kaybediyoruz” dedi.
İzmir’in temsili
İzmir’in siyasi temsili konusunda mesajlar veren Aslanoğlu,“İzmir bir amiral gemisi. Daha güçlü temsil edilmeyi hak ediyor” diyerek, İzmirli siyasetçilerin de sorumluluk alması gerektiğini vurguladı.
Yaklaşık 20 yıllık parti geçmişine atıfta bulunan Aslanoğlu, CHP’nin yüz yıllık bir siyasi gelenek olduğunu hatırlatarak, parti içi tartışmaların toplumu yaralayacak bir dile dönüşmemesi gerektiğini söyledi.
Vatandaşın beklentisi
Aslanoğlu, sözlerini CHP’nin toplum nezdindeki sorumluluğuna dikkat çekerek tamamladı. Vatandaşın partiden beklentisinin yüksek olduğunu belirten Aslanoğlu, “Ben yaklaşık 20 yıldır partiliyim. İzmir'in İzmirliler tarafından temsil edilmesi çok önemli. Ak Parti, MHP, milletvekillerinin de İzmirli olmasını isterim. Buraların tamamını ve memleket meselelerini bilmelerini isterim. Biz yüz yıllık partiyiz. Aile gibi düşünün. Oturmuş kurallar kaideler var. Ben de yirmi yıllık bir partili olarak şunu söyleyebilirim. Vatandaşın bizden bir beklentisi var. CHP içerisinde bir tartışma olduğunda vatandaşı üzebilecek işlerden hep beraber uzak durursak daha doğru olur.”