GENEL

AYM'den milyonları ilgilendiren karar: Enflasyon farkı ödensin, yeni yasa yapılsın

Anayasa Mahkemesi, uzun süren davalar nedeniyle alacakların enflasyon karşısında erimesine "dur" diyen tarihi bir karara imza attı. Yasal faizin, alacağın değer kaybını karşılamadığını belirten Yüksek Mahkeme, bu durumun "mülkiyet hakkı ihlali" olduğuna hükmetti. Pilot karar niteliğindeki bu karar, benzer durumdaki binlerce dava için emsal teşkil ederken, AYM, TBMM'ye de "alacaklıyı koruyacak yeni bir yasa yapın" çağrısında bulundu.

Abone Ol

Milyonlarca vatandaşı ve çalışanı yakından ilgilendiren hukuki süreç, Caner Şafak isimli bir vatandaşın yaşadığı mağduriyetle başladı. Şafak, 2010 yılında özel bir bankaya karşı başlattığı icra takibiyle haklı bulunmuş ve 48.854 TL'lik alacağı olduğu tespit edilmişti. Ancak, borçlunun itirazları ve yıllarca süren yargılama süreçleri nedeniyle, bu alacağını ancak 10 yıl sonra, 2020 yılında, yasal faiziyle birlikte 119.114 TL olarak tahsil edebildi. Kağıt üzerinde alacağı iki katından fazla artmış gibi görünse de, aradan geçen 10 yıllık sürede yaşanan yüksek enflasyon, paranın alım gücünü eritmişti. Şafak, yasal faizin, alacağının gerçek değer kaybını karşılamadığını belirterek, enflasyon farkından doğan zararının tazmini için 100 bin TL'lik ek bir "munzam zarar" davası açtı. Ancak bu davası, önce tüketici mahkemesi, ardından da istinaf ve temyiz mercileri tarafından reddedildi. Hukukun tüm yollarını tüketen Şafak, son çare olarak Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu.

Mülkiyet hakkı ihlal edildi, etkili başvuru yolu yok

Anayasa Mahkemesi, Şafak'ın başvurusunu temel hak ve hürriyetler açısından inceleyerek, emsal niteliğinde bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme, uzun süren yargılamalar neticesinde alacağın enflasyon karşısında değer kaybetmesinin ve bu kaybın yasal faiz oranlarıyla telafi edilememesinin, Anayasa ile güvence altına alınan "mülkiyet hakkının ihlali" olduğuna hükmetti. Kararda, devletin sadece kamudan olan alacaklarda değil, özel hukuk kişileri arasındaki borç ilişkilerinde de taraflar arasında adil bir denge kurma ve alacaklının mülkiyet hakkını koruma yükümlülüğü bulunduğu vurgulandı.

AYM, kararında bir adım daha ileri giderek, mevcut hukuk sisteminde bu tür bir zararı giderecek etkili bir başvuru yolunun da bulunmadığına dikkat çekti. Bu durumun, Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen "etkili başvuru hakkı"nı da ihlal ettiğine karar verdi. Bu tespit, Türkiye'deki mevcut yasal düzenlemelerin, yüksek enflasyonist ortamlarda alacaklıları korumakta yetersiz kaldığının en üst yargı organı tarafından tescil edilmesi anlamına geliyordu.

'Munzam zarar' davaları belirsiz ve istikrarsız

AYM, kararında, alacaklıların enflasyon kayıplarını telafi etmek için başvurduğu Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesine dayalı "munzam zarar" (aşkın zarar) davalarının da etkin bir çözüm sunmadığını belirtti. Mahkeme, bu tür davalarda yüksek mahkemelerce geliştirilen içtihatların "istikrarsız" ve "belirsiz" olduğunu vurguladı. Özellikle, Yargıtay'ın "enflasyonun tek başına zararı ispat için yeterli görülmediği" yönündeki kararlarının, alacaklıyı somut ispat külfeti altına sokarak korumasız bıraktığına dikkat çekildi. Bu durum, benzer davaların farklı mahkemelerde farklı sonuçlanmasına yol açıyor ve hukuk güvenliğini zedeliyordu.

Tbmm'ye tarihi çağrı: yeni yasa çıkarın

Anayasa Mahkemesi, verdiği bu "pilot karar" ile sadece bireysel bir başvuruyu sonuçlandırmakla kalmadı, aynı zamanda yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) de tarihi bir çağrıda bulundu. Kararda, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un, mevcut ekonomik koşullarda alacakların gerçek değerini koruma konusunda yetersiz kaldığı net bir dille ifade edildi. Mevzuattaki yasal faiz oranlarının, yıllık enflasyon oranlarının çok altında kalması nedeniyle "değer kaybını telafi etme kapasitesine sahip olmadığı" belirtildi. Bu gerekçelerle AYM, TBMM'ye, bu yapısal sorunu çözecek, alacaklıların enflasyon karşısındaki mağduriyetini giderecek ve mülkiyet hakkını etkin bir şekilde koruyacak yeni bir yasal düzenleme yapması yönünde tavsiyede bulundu. Bu tavsiye, önümüzdeki dönemde işçi alacaklarından ticari alacaklara kadar milyonlarca kişiyi etkileyecek yeni bir kanunun habercisi olarak yorumlandı.