Türkiye siyasetinin ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP), yargı üzerinden yürütüldüğü iddia edilen yeni bir kriz patlak verdi. Partinin değişim ve yenilenme sürecinin en önemli adımları olan 38. Olağan Kurultay ve 21. Olağanüstü Kurultay'ın iptali talebiyle açılan davanın yankıları sürüyor. Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davanın beşinci duruşması sonrasında, parti adına en yetkili isimlerden biri olan Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yücel, kameraların karşısına geçerek hem dava sürecine hem de siyasi gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Partisinin Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının ardından konuşan Yücel, davayı "hukuki dayanaktan yoksun" ve "siyasi bir operasyon" olarak tanımladı. Yücel, bu davanın, 31 Mart yerel seçimlerinde hezimete uğrayan iktidarın, sandıkta baş edemediği CHP'yi adliye koridorlarında yıpratma ve bir iç karışıklık varmış gibi gösterme çabasının bir parçası olduğunu savundu.
"Davayı açanlar chp'li değil, iktidarın aparatları"
CHP Sözcüsü Deniz Yücel, konuşmasının en can alıcı bölümünü, davanın kimler tarafından ve ne amaçla açıldığına ayırdı. Kamuoyunda ve iktidara yakın medyada "CHP'deki iç çekişme mahkemeye taşındı" veya "şikayet eden de, edilen de CHP'li" şeklinde yaratılan algıya sert bir dille karşı çıkan Yücel, davanın hukuki temelinin olmadığını iddia etti. Yücel, kurultayların iptali için mahkemeye başvuran kilit ismin, Hatay eski Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaş olduğunu belirterek, "Bu davayı açan kişi, yani Hatay eski Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaş, davayı açmadan çok önce, işlediği bir parti suçu nedeniyle partimizden ihraç edilmiştir. Davayı açtığı tarihte CHP üyesi değil. Dolayısıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre taraf sıfatı, husumet ehliyeti, yani bu davayı açma hakkı dahi yoktur. Bu gerçek, davanın en başından reddedilmesini gerektirir," ifadelerini kullandı. Yücel, bu hukuki gerçeğe rağmen davanın sürdürülmesinin, yargının siyasi bir araç olarak kullanıldığının en net göstergesi olduğunu vurgulayarak, "Bu davaları açanlar CHP'li değil, üyemiz değil. Karşımızda CHP'liler yok, 31 Mart'ın hazımsızlığını yaşayan, halk iradesini gasp etmeye çalışan iktidarın aparatları var," dedi.
Mahkemeden 10. kez ret: tedbir talepleri yine kabul görmedi
Deniz Yücel, davanın içeriği ve mahkemenin ara kararları hakkında da önemli bilgiler paylaştı. Davacıların asıl amacının, CHP'nin ilerleyişini durdurmak olduğunu belirten Yücel, bu kapsamda yapılan tüm "engelleme" taleplerinin mahkeme tarafından bir kez daha reddedildiğinin altını çizdi. Yücel, "Bildiğiniz gibi bugün Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 38. Olağan Kurultayımızın iptal edilmesi istemiyle açılmış bir dava görüldü. Bir hukukçu olarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, bugünkü dava reddedilmeye mahkum bir davadır. Mahkeme, davacıların kurultayımızı erteleme talebini reddetmiştir. Davacıların tedbir talepleri, daha önce 9 kez reddedildiği gibi bugün 10. kez reddedilmiştir," diyerek hukuki bir zafer kazandıklarını ima etti. Duruşmanın, bazı usulü eksikliklerin giderilmesi için 24 Ekim 2025 tarihine ertelendiğini belirten Yücel, mahkemenin hem 21 Eylül'de gerçekleştirilecek olağanüstü kurultay hem de 24 Eylül'de yapılacak olağanüstü İstanbul İl Kongresi'nin gerçekleştirilmesine yönelik bir engel görmediğini, sadece bu kongre ve kurultaylar yapıldıktan sonra delege listelerinin ve tutanakların ilgili seçim kurullarından istenmesine karar verdiğini açıkladı.
"İmamoğlu korkusuyla yüzleşmeliler"
CHP Sözcüsü, konuşmasında sadece kurultay davasına değil, ülkenin genel siyasi atmosferine ve iktidarın muhalefete yönelik baskılarına da geniş yer ayırdı. Özellikle 31 Mart yerel seçimlerinden sonra milli iradeye yönelik sistematik bir saldırı olduğunu savunan Yücel, bu saldırıların merkezinde İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun olduğunu belirtti. Yücel, "Bu tek adam ve onun talimatlı yargısı yüzünden milli irade 178 gündür tutuklu ve ortada hala iddianame yok. 15 buçuk milyon oyla bu ülkenin Cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu, sandıkta karşısına çıkmaya cesaret edemeyenlerin talimatıyla tutuklandı ve 178 gündür haksız ve hukuksuz bir şekilde hapiste. AKP iktidarı artık İmamoğlu korkularıyla yüzleşmeli ve bir an önce hukuk çizgisine geri dönmelidir," diyerek iktidara çağrıda bulundu. Yücel ayrıca, Özgür Çelik'in İstanbul İl Başkanı seçildiği kongrenin üzerinden iki yıl geçtikten sonra "yetkisiz bir mahkemeden" kayyum kararı çıkarılarak il başkanlığına polis marifetiyle girilmesinin, Türkiye demokrasi tarihinde bir utanç lekesi olduğunu ifade etti.
"Chp'de kavga yok, partisine sahip çıkan chp'liler var"
Yücel, iktidar medyasının sürekli olarak "CHP'de kavga var" algısı yaratmaya çalıştığını ancak bunun gerçeği yansıtmadığını söyledi. Parti içinde geçmişte yaşanan rekabetlerin, bugün partiye yönelen dış saldırılar karşısında bir kenara bırakıldığını ve tam bir kenetlenme yaşandığını vurgulayan Sözcü, "CHP’de kavga var diyenlere cevabımızdır: CHP’de kavga yok. CHP’de geçmişin yarışan tarafları bugün partimize yönelen saldırılara karşı, partimize yapılmak istenen organize kötülüğe karşı bir olmuşlardır. CHP’nin önlenemez, engellenemez yükselişini sekteye uğratmak için 'CHP’de kavga var' görüntüsü vermeye çalışan bir iktidar ve o iktidarın işbirlikçileri ve aparatları var," dedi. Yücel, partilerine yapılan tüm bu saldırıların, CHP'lileri partisine daha da sıkı sahip çıkmaya sevk ettiğini ve vicdan sahibi tüm vatandaşları CHP'ye yapılan haksızlığa karşı tepki vermeye yönelttiğini belirterek sözlerini tamamladı.