Cumhuriyet nefestir

Abone Ol

İzmirli Tarihçi Yazar Ahmet Gürel’in bir yazısından….

Erzurum Kongresi sırasında Mustafa Kemal’in Selanik’ten arkadaşı Süreyya Yiğit ve Eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit Bey ile yaptığı özel konuşma.

Süreyya Bey; “Başarıya ulaştıktan sonra dahi iş bitmiyor Paşam, memleketin sonu gelmez çalışmaya ve devrimler yapmaya ihtiyacı var” deyince Mustafa Kemal Paşa soruyor:

“Mazhar, not defterin yanında mı?”

- “Hayır, Paşam”

- Zahmet olacak ama bir merdiveni inip çıkacaksın. Al gel. Ama bu defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir de sen bileceksin. Şartım bu…

- “Buna emin olabilirsiniz Paşam”

- “Öyleyse önce tarih koy”

- Koydum: 7–8 Temmuz 1919, sabaha karşı...

- Bir “Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır.

- İki: Padişah ve Hanedan hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır.

- Üç: Örtünmek kalkacaktır.

- Dört: Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir.”

Bu anda gayri ihtiyari kalem elinden düşüyor Mazhar Bey’in.

- “Darılma ama Paşam, sizin de hayal peşinde koşan taraflarınız var.

- “Bunu zaman gösterir. Sen yaz”

- “Beş: Latin harfleri kabul edilecek.”

- “Paşam yeter… Yeter…”

En yakın arkadaşları dahi bu kadarına inanmıyor. Bir ulusun yeniden var oluşunun adım adım planlanması, yanındakilere bile ‘bu kadar olmaz’ dedirten dönüşüm; ancak büyük bir idealle olur.

***

Ülkemizde yaşadığımız günlerde kuşkusuz en zorlu mesleklerden biri gazetecilik. Her gücün gerçekleri kendine göre kurguladığı bugünlerde biz gazeteciler ‘hakikatin peşinde koşmaya’ çalışırız.

Siyasetin temelinin pazarlık gücüne göre oluştuğu bir çarkta bizler belge, bilgi, dayanak bulmak için didiniriz.

Güçlü olanın hakkı, hukuku, gerçeği vampir gibi emdiği günümüzde ‘Halk adına’ yanlışların üstünü aralamaya çalışırız.

Ve en sık şu cümleyi duyarız;

“Boşuna çabalıyorsunuz, başınıza iş açacaksınız. Gazetecilik öldü”

Biz de anlatmaya çalışırız.

Bir; Türk Cumhuriyeti’nin temeli sağlamdır. Cumhuriyet ve Atatürk devrimlerinden bu ülkeyi hiç bir güç döndüremez.

İki; Evet kamu gücünü eline geçiren siyasi süreçlere hükmeder gibi görünür ama o gücü çekin ellerinden bir anda kule gibi yıkılırlar.

Üç; Bu ülkenin genlerinde yoktan var olmak vardır. Daralır, zorlanır, kırılır sanırsınız ancak başını kaldırmayı öğrenmiştir bir kez.

Dört; Eğitim hakkının bile paramparça olduğu, gelir düzeyi yüksek olanların yüksek eğitime kavuştuğu, halkın her geçen gün enflasyona ezdirildiği, her yeni günün mutsuzluk, adaletsizlik getirdiği günler biter kadının erkeğin tüm bireylerin eşitlik-adalet temelinde umudu çoğalttığı günler elbette gelir.

Beş; ‘Hakikatin peşinde koşan’ biz gazetecilerin cezalandırılmadığı, gözaltı ve cezaevleriyle korkutulmadığı, ulusal ya da yerel kamu parasının özgür basının üzerinde sopa gibi tutulmadığı günler de biter, saraylarda, lüks villalarda, kendi güruhunu zengin etmenin peşinde koşanlar değil halkın mutluluğu, onuru için çalışanlar öne geçer.

Nasıl ? İnanmıyor musunuz, ‘Yeter, yeter bu kadar da olmaz mı’ diyorsunuz.

Özetle söyleyelim o zaman; üstü yıkılabilir ama temeli sarsılamaz çünkü cumhuriyet artık milyonlar için NEFES’tir.