Doğal denge çok önemli!

Ülkede çok sorun var. Ekonomik kriz, adaletsizlik, gıda güvenliği, suç oranlarındaki artış, denetimsiz ve başıboş bırakılmışlık falan derken resmen Allah’a emanet yaşadığımız günlerden geçiyoruz. Ama her ne hikmetse böyle bir ortamda bile yöneticilerin gündeminde sokak hayvanları olabiliyor. Mesela İstanbul Valisi Davut Gül, kedileri dert edinmiş!

Abone Ol

Valinin bu hafta yaptığı açıklama sosyal medyada çok konuşulan başlıklar arasında yerini aldı. Ne diyor Gül: “Doğanın dengesi ortadan kalkmış. Normalde kediler fare yakalar; İstanbul’da kediler fare yakalamıyor, kediler mamayla besleniyor, fareler de kedilerle birlikte mama yiyor. Dolayısıyla bunu ortadan kaldırmak lazım. Bu kedileri toplayalım anlamına gelmiyor. Her önüne gelenin kediye mama vermemesi lazım. Kedi beslemek istiyorsan evinde beslesin.”

Valla hayretler içerisindeyim.

Birincisi; kediler fare yakalıyor. Yakalamasalardı İstanbul, Paris, Londra, Hollanda gibi her yerinden fare fışkıran bir şehir olurdu. Bugün İstanbul her şeye rağmen fare cenneti değilse bunu sokak kedilerine borçluyuz. Ayrıca küçücük bir ek bilgi: Kediler çoğu zaman fareleri yemek için yakalamaz. Onlar için fare yakalamak bir içgüdü ve daha ziyade bir oyundur. Yani “kedi fare yakalasın yesin, siz mama vermeyin” diyemezsiniz.

İkincisi; doğanın dengesinin ortadan kalkmasının sorumlusu kediler veya onları besleyenler değildir. Kediler yüzlerce yıl önce evcilleşmiş bir hayvan türüdür. Vahşi doğada yaşamaz, avlanma içgüdüsüne sahip olsa da sadece avlanarak hayatta kalamaz. Kediler insanlarla birlikte yaşar. Evcilleştikleri için insan tarafından bakılmalıdır.

Dolayısıyla kedilerin beslenmesinin doğanın dengesiyle bir alakası yoktur.

Ama koca koca gökdelenlerin, rezidansların boş bulunan her alana dikilmesi doğal dengeyi bozuyor olabilir!

Veya zeytin ağaçlarının yüzlerce yıldır kök saldıkları topraklardan kepçelerle sökülmesi doğal dengeyi ortadan kaldırabilir!

Binlerce yılda oluşan Ege’nin, Akdeniz’in güzelim koylarına oteller yapılması doğal dengeye zarar verebilir. Sayın Valim, vaktiniz olursa Bodrum Cennet Koyu’nun son görüntüsüne bir bakıverin. Önceden neymiş, şimdi ne hale gelmiş. Salda Gölü’nün nasıl mahvedildiğini; Kaz Dağları’nın madenler tarafından nasıl delik deşik edildiğini bir görün lütfen.

*

Doğal dengeyi insanlar bozdu. Ama kedilere mama vererek yapmadı bunu. Ağaçları keserek, suyu kirleterek, toprağı zehirleyerek, betonlaşarak, fosil yakıtlar nedeniyle atmosfere aşırı miktarda sera gazı salarak yaptı.

Bence bizi yönetenler kedileri, köpekleri bir yana bırakıp ülkenin gerçek sorunlarını çözmeye odaklanmalı. Mesela insanlar yediğinden içtiğinden zehirlenmemeli. Doğru düzgün sağlık ve eğitim hizmeti alabilmeli. Anneler babalar çocuklarının öğününü dert etmemeli. Barınma ve beslenme diye bir sorun kalmamalı. Askerlerimiz eski püskü uçaklar yüzünden ölmemeli. Tatile gidenler “acaba bu otelde yangın çıksa ölür müyüz” diye düşünmemeli. Oturduğu binaya güvenemediği için sürekli deprem korkusu yaşamamalı. Suçsuz insanlar hapiste çürürken adam öldürenler, tecavüzcüler, mafya bozuntuları, dolandırıcılar sokaklarda gezmemeli…

Önce bu tip hayati sorunları çözelim de, sonra kedileri köpekleri düşünürüz!

Arkeologlar İsrail'in kuzeyindeki Celile Denizi'ne bakan tarih öncesi bir köyde 12 bin yıllık çok özel bir heykelciği gün yüzüne çıkardı. Sırtında bir kaz olan çömelmiş bir kadının tasvir edildiği heykel, bir insanın bir hayvanla etkileşimini betimleyen bilinen en eski eser olarak kayıtlara geçti.

PNAS'ta yayınlanan bir araştırmaya göre, eser, Neolitik Çağ'dan bin yıldan daha eski bir döneme ait ve erken dönem sembolik ifadede önemli bir anı işaret ediyor.

Araştırmanın baş yazarı Dr. Laurent Davin "Bu keşif birçok açıdan olağanüstü. Bu, insan-hayvan etkileşimini tasvir eden dünyanın en eski heykelciği olmasının yanı sıra, Güneybatı Asya'da bulunan en eski doğal kadın tasviridir" dedi.

Araştırmacılar, heykelciği Nahal Ein Gev II'deki kavisli bir taş yapının dolgusunda yapılan kazılar sırasında buldu. Bu yapı aynı zamanda mezarlar ve törensel kalıntıları da içeriyordu. Arkeologlar heykeli üç ayrı kil parçası halinde ele geçirdi ve bu parçalar daha sonra analiz sırasında yeniden birleştirildi. Araştırmacılara göre, parçaların bir ritüel yapı içindeki konumu, heykelciğin toplum için sembolik bir anlam taşıdığını güçlü bir şekilde gösteriyor.

Heykelciği önemli kılan unsurlardan biri de yaklaşık 15.000 ila 11.500 yıl önce aktif olan Natufian kültüründe kazların daha çok beslenme amaçlı kullanılması. Ancak heykelcik bir av sahnesini betimlemiyor; aksine kaz kadının sırtında dengeli ve canlı bir şekilde tasvir edilmiş. Araştırmacılar, kadın ve kaz kompozisyonunun bu nedenle insanların ve hayvanların birbirine bağlı olarak görüldüğü animistik inançlarla bağlantılı olabileceğini düşünüyor.

COP31 iklim zirvesine ev sahipliği yapacak ülke belli oldu. 2026 yılına düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi (COP31) için iki ülke adaydı. Türkiye ve Avustralya arasındaki adaylık yarışında gülen taraf Türkiye oldu. Avustralya Başbakanı Anthony Albanese önceki gün yaptığı açıklamada COP31'e Türkiye'nin başkanlık edeceğini kendi ülkesinin ise zirve öncesi hükümetler arası müzakerelere ev sahipliği yapacağını duyurdu.

Kasım 2026’da Türkiye’nin Antalya şehrinde gerçekleştirilecek olan COP31’de BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf ülkeler küresel ısınmayı durdurmak için projeleri ve yeni adımları konuşacak.

Türkiye’nin 2026 COP zirvesine ev sahipliği yapacak olmasını değerlendiren Greenpeace Türkiye de “COP31, Türkiye’nin iklim politikaları için bir dönüm noktası olsun” başlığıyla toplantının tarihi bir öneme sahip olduğunun altını çizdi. Yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Türkiye'nin 2026'da COP31'e ev sahipliği yapacak olması hem büyük bir fırsat hem de önemli sorumlulukları beraberinde getiriyor. Türkiye, iklim diplomasisinde aktif bir rol oynayarak küresel iklim eylemine öncülük etme fırsatına sahip olabilir. Zirve, Türkiye'nin kendi iklim hedeflerini yükseltmesi, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırması ve yeşil ekonomiye geçişi teşvik etmesi için güçlü bir ivme sağlayabilir. Sivil toplum kuruluşları için iklim gündemini daha geniş kitlelere ulaştırma ve politika yapım süreçlerine etki etme açısından önemli bir platform olabilir.”

KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN

  • Hz. Muhammed.