Futbol Yok Nefret Var!

Abone Ol

Geçtiğimiz haftaki köşe yazımda Süper Lig ile ilgili tahminlerde bulunmuştum.

Şampiyon ve küme düşme adaylarımı sıralamış sonunda da hakemlerle ilgili şu satırları yazmıştım:

"Her ne kadar ilk karşılaşmalarda sesler yükselmese de gördüğüm kadarıyla 3-5 haftaya kalmaz hakem tartışmaları yaşanmaya başlar..."

Bırakın 3-5'i, daha üzerinden bir hafta geçti, 'çarşı karıştı' bile.

Zaten bir gün önce Eyüp - Galatasaray maçında ilk emareleri almıştık.

Ama dedim ya küçük sinyallerdi bunlar, fazla güçlü sesler yükselmedi.

Bir gün sonraki Fenerbahçe-Trabzon karşılaşmasında ise kıyamet koptu.

Nasıl kopmasın arkadaş, konuk takımın golü iptal ediliyor.

Ev sahibi takımın topu çizgiyi geçtiği halde golü verilmiyor..

İki tane kırmızı kart çıkmıyor..

Gerisini saymıyorum bile..

Durum böyle olunca da 3 gün önce oyunun bütün paydaşlarının ortak mesajı 'Nefret Yok, Futbol Var' bir maçta ‘Futbol Yok, Nefret Var’a dönüverdi!

Burada nefret söylemlerini aklı başında spor insanları olarak kesinlikle ve kesinlikle reddediyoruz.

Üstelik bu söylemlerde bulunanların herhangi bir şekilde cezalandırılmayacağı konusunda da hemfikiriz sanırım.

Ancak hakemler üzerinden yürütülen ve tek amacı kendi taraftarlarını konsolide edip, gelecek haftalara yatırım olan bu çıkışlara zemin hazırlayanların hiç mi günahı yok?..

Fenerbahçe-Trabzonspor randevusu gibi sadece ligin değil, ülkenin tansiyonunu yükselten bir maça böylesine tecrübeden yoksun bir hakem ve VAR ekibini atayanların 'sütten çıkmış ak kaşık' olma ihtimali sizce ne kadar?

Bu gelişmeler ışığında geçtiğimiz hafta Süper Lige yönelik yaptığım tahminlere bir ekleme yapmak istiyorum.

Sadece söz konusu karşılaşma değil, bu haftaki tüm hakem atamalarını dikkate alarak söylüyorum;

"Bu Merkez Hakem Komitesi için deniz bitmiştir."

İşin daha üzücü ve düşündürücü tarafı da ne biliyor musunuz?

Biz son haftalarda Avrupa ve Dünya şampiyonalarında ulaşılması güç başarılara imza atan, 'Filenin Sultanları', '12 Dev Adam' ve rakiplere ringleri dar eden kadın boksörlerimizin zaferlerini konuşmak yerine yine futboldaki kısır döngü içinde sıkışıp kaldık.

Kendi adıma şunu söyleyerek bitireyim;

Böyle bir dönemde yine 'futbol' konuşarak başarılarının hakkını veremediğim, voleybolculardan, basketbolculardan, boksörlerimizden özür diliyorum.