GENEL

İliç'in bitmeyen acısı... 9 emekçinin can verdiği facianın davası yarın

Erzincan'ın İliç ilçesinde 9 işçinin siyanürlü toprağın altında kalarak can verdiği Anagold Madencilik faciasına ilişkin davanın dördüncü duruşması yarın (11 Kasım) görülecek. 5'i tutuklu 43 sanığın yargılandığı davada, faciaya giden yoldaki ihmaller zincirini ve asıl sorumluları ortaya çıkarması beklenen yeni bilirkişi raporu ve şirketin organizasyon şeması dosyaya sunulacak.

Abone Ol

Türkiye'yi yasa boğan ve bir çevre felaketine yol açan İliç maden faciasına ilişkin adalet arayışı sürüyor. 13 Şubat 2024'te, Anagold Madencilik'e ait Çöpler Altın Madeni'nde yaşanan ve 9 maden işçisinin tonlarca siyanürlü toprağın altında kalarak hayatını kaybettiği faciayla ilgili davanın dördüncü duruşması, yarın Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek. Kamuoyunun vicdanında derin yaralar açan olayla ilgili olarak, aralarında şirketin üst düzey yabancı yöneticilerinin de bulunduğu 5'i tutuklu toplam 43 sanık, "taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" ve "çevreyi taksirle kirletme" suçlamalarıyla hakim karşısına çıkacak. Bu duruşma, özellikle mahkemenin talep ettiği yeni ve kapsamlı bilirkişi raporunun dosyaya girmesi beklentisi nedeniyle kritik bir önem taşıyor.

Beklentiler ve kilit rapor

Davanın 2 Eylül'de görülen üçüncü duruşmasında mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların kaçma ve saklanma şüpheleri bulunduğu gerekçesiyle tutukluluk hallerinin devamına karar vermişti. Ancak davanın seyrini değiştirebilecek en önemli gelişmenin bu duruşmada yaşanması bekleniyor. Mahkeme, faciaya giden süreçteki sorumluluk zincirini net bir şekilde ortaya koyması için şirketin detaylı organizasyon şemasını ve ilk rapora ek olarak yeni bir bilirkişi raporunun hazırlanmasını istemişti. Yarınki duruşmada, bu iki kritik belgenin dosyaya sunulması ve faciaya giden yoldaki ihmallerin kim ya da kimler tarafından yapıldığının netleşmesi umuluyor.

İhmaller zinciri: 'Göz göre göre geldi'

Dava sürecinde ortaya çıkan ifadeler ve deliller, facianın adeta "göz göre göre" geldiğini kanıtlar nitelikte. Sanıkların kendi savunmalarında dahi, facianın yaşandığı devasa liç yığını alanındaki çatlakların, olaydan aylar önce tespit edildiği ancak bu tehlikeye rağmen madende yükleme ve çalışma faaliyetlerinin durdurulmadığı ortaya çıkmıştı. Davanın tutuklu sanıklarından, şirketin eski kıdemli jeoteknik mühendisi Ali Rıza Kalender, ifadesinde olması gereken radar cihazlarının sonradan getirildiğini, mevcut cihazın ise yetersiz kaldığını söylemişti. Kalender, tespit edilen çatlakların alarm seviyesini çoktan aştığını, fakat zamanında gerekli önlemler alınmadığı için 9 insanın hayatını kaybettiğini itiraf etmişti. Acılı aileler ve avukatları, bu ifadeler ışığında sorumluluğun sadece birkaç çalışana yüklenemeyeceğini, en üst düzey yöneticilere kadar uzanan bir ihmaller zinciri olduğunu savunuyor.

Sorumluluk kime ait? sanıklar suçu birbirine atıyor

Duruşmalar boyunca sanıkların savunmalarında gözlemlenen en belirgin durum, sorumluluğu birbirlerine atmaları oldu. Tutuklu sanıklar ve alt düzey çalışanlar, genellikle kendi görev tanımlarının dışına çıkmadıklarını, projede bir hata olmadığını ve hukuka aykırı bir davranışta bulunmadıklarını savunarak beraat ve tahliye talebinde bulundu. Şirketin üst düzey yetkilileri ise sorumluluğu alt kademe çalışanlara, taşeron firmalara ve projenin tasarımındaki eksikliklere yıkarak kendilerini aklamaya çalıştı. Bu durum, mahkemeye sunulacak olan organizasyon şemasının önemini bir kat daha artırıyor. Şema, kimin kime bağlı olduğunu ve nihai kararları kimin verdiğini net bir şekilde ortaya koyacak.

Asıl sorumlular nerede? kamu görevlileri yargı perdesinin arkasında

Davanın en çok tartışılan yönü ise faciaya yol açan süreçte onayı ve imzası bulunan kamu görevlilerinin yargılanmaması oldu. 23 Mayıs 2024'te hazırlanan ilk bilirkişi raporunda, madenin kapasite artırımına olanak tanıyan ve dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un da imzasının bulunduğu "Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Olumlu Kararı"nı veren yetkililer, "asli kusurlu" olarak gösterilmişti. Ancak bu rapora rağmen savcılık, bu yetkililer hakkında "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verdi ve mahkeme de bu kararı onayladı. Faciada hayatını kaybeden işçilerden Uğur Yıldız'ın ailesi, kamu görevlileri hakkında verilen bu kararı Anayasa Mahkemesine (AYM) taşıdı. Müşteki avukatları, her duruşmada, madencilik faaliyetine izin veren, denetim görevini yerine getirmeyen ve kapasite artırımına onay veren tüm kamu görevlilerinin de sanık sandalyesine oturtulması gerektiğini ısrarla dile getiriyor.

Faciadan sonra faaliyeti durdurulan madeni işleten Anagold şirketinin, bir yandan dava sürerken diğer yandan yeniden üretime geçmek için ÇED başvurusunda bulunması ise kamuoyu vicdanında ayrı bir yara açmaya devam ediyor.