Ege'nin incisi İzmir, tarihinin en ciddi kuraklık sınavlarından biriyle karşı karşıya. Kavurucu yaz sıcaklarının sonuna yaklaşılırken, milyonlarca İzmirli'nin musluklarına hayat veren barajlardan gelen veriler, endişe verici bir tabloyu gözler önüne serdi. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) tarafından açıklanan 26 Ağustos 2025 tarihli baraj doluluk oranları, kentte yakın bir su kıtlığı riskinin ne denli büyüdüğünü rakamlarla ortaya koydu. Geçtiğimiz kış ve ilkbahar aylarında beklenen yağışların yetersiz kalması ve artan buharlaşma, kentin su rezervlerini adeta eritti. Geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında ortaya çıkan fark, durumun ciddiyetini anlamak için yeterli. Neredeyse tüm barajlarda doluluk oranları yarı yarıya azalırken, kentin en stratejik su kaynakları alarm veriyor. Bu tablo, hem vatandaşları hem de yerel yönetimleri acil önlemler almaya zorlayacak gibi görünüyor.
Rakamlarla korkutan tablo: Geçen yıla göre yarı yarıya boşaldı
İZSU'nun verileri, kelimenin tam anlamıyla bir çöküşü işaret ediyor. Kente su sağlayan 6 ana barajın tamamında, 2024 yılının Ağustos ayına kıyasla dehşet verici bir düşüş yaşanıyor. Geçen yıl bu zamanlar %71,68'lik aktif doluluk oranıyla en güvenilir kaynaklardan biri olan Güzelhisar Barajı, bu yıl %54,11'e gerilemiş durumda. Bu, görece en iyi durumdaki baraj olmasına rağmen endişe yaratıyor. Şehrin merkezine yakınlığıyla bilinen Balçova Barajı'nda ise tablo çok daha vahim. Geçen sene %37,19 olan doluluk oranı, bu yıl adeta buharlaşarak %18,43'e düştü. Manisa sınırları içinde yer alan ve İzmir'e su takviyesi yapan devasa Gördes Barajı ise geçen yıl %5,25 olan kullanılabilir su seviyesini bu yıl tamamen yitirerek %0,00'a indi. Seferihisar'daki Ürkmez Barajı'nda geçen yıl %19,15 olan doluluk, bu yıl %7,02'ye gerilerken, en dramatik düşüşlerden biri de turizm cenneti Çeşme'nin su kaynağı olan Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı'nda yaşandı. Geçen sene %17,06 olan doluluk oranı, bu yıl %0,92 gibi yok denecek kadar az bir seviyeye indi.
Kentin can damarı tahtalı sos veriyor
İzmir'in su tablosundaki en büyük ve en korkutucu kırmızı alarm, kentin içme suyu ihtiyacının yarısından fazlasını tek başına karşılayan Tahtalı Barajı'ndan geliyor. Geçen yıl Ağustos ayında aktif doluluk oranı %19,96 olan ve yaklaşık 57,2 milyon metreküp kullanılabilir suyu bulunan baraj, bu yıl tam anlamıyla bir çöküş yaşadı. İZSU verilerine göre, Tahtalı Barajı'ndaki aktif doluluk oranı %6,17'ye kadar geriledi. Bu, barajda kalan kullanılabilir su hacminin sadece 17,7 milyon metreküpe düştüğü anlamına geliyor. Barajın toplamda 287 milyon metreküp kullanılabilir su kapasitesi olduğu düşünüldüğünde, bu rakamın ne kadar kritik bir seviyede olduğu daha net anlaşılıyor. Kentin ana damarı olan Tahtalı'daki bu tarihi düşüş, önümüzdeki sonbahar ve kış aylarında beklenen yağışlar gelene kadar İzmir'in çok zorlu bir süreçten geçeceğinin en net göstergesi. Yetkililer, Tahtalı'nın suyunun en verimli şekilde kullanılması ve israfın önlenmesi için acil durum senaryoları üzerinde çalışıyor.
Gördes'te su bitti, Alaçatı can çekişiyor
Bazı barajlardaki durum, "kritik" kelimesinin ötesinde, tam bir tükenişi ifade ediyor. İzmir'e su sağlaması için büyük umutlarla inşa edilen Gördes Barajı'nda, an itibarıyla "kullanılabilir su hacmi" sıfırlandı. Barajın göl su yükseltisi, suyun alınabileceği minimum kot olan 204 metreye inmiş durumda. Bu, teknik olarak barajdan artık su çekilemeyeceği anlamına geliyor. Geçen yıl aynı dönemde 25,9 milyon metreküp kullanılabilir suyu bulunan barajın bu hale gelmesi, kuraklığın boyutunu gözler önüne seriyor. Benzer bir felaket senaryosu, özellikle yaz aylarında nüfusu milyonları bulan Çeşme ve Alaçatı'yı besleyen Kutlu Aktaş Barajı'nda yaşanıyor. Aktif doluluk oranının %1'in bile altına düştüğü baraj, adeta can çekişiyor. Toplamda 16 milyon metreküp kullanılabilir su kapasitesi olan barajda, şu anda sadece 147 bin metreküp su kalmış durumda. Bu miktar, bölgenin ihtiyacını karşılamaktan çok uzak. Bu durum, bölgedeki su ihtiyacının tamamen alternatif kaynaklar ve tankerlerle karşılanması zorunluluğunu doğuruyor.
Kuraklık, iklim krizi ve artan tüketim: Tehlike çanları neden çalıyor?
Uzmanlar, İzmir'in karşı karşıya olduğu bu su krizinin tek bir nedene bağlanamayacağını, bir dizi olumsuz faktörün bir araya gelmesiyle oluştuğunu belirtiyor. Bu faktörlerin başında, küresel iklim krizi geliyor. Değişen yağış rejimleri, kış aylarında barajları besleyecek kar yağışının azalması ve yaz aylarında rekor seviyelere ulaşan sıcaklıkların buharlaşmayı artırması, su dengesini altüst ediyor. İkinci önemli faktör, son yıllarda yaşanan meteorolojik kuraklık. İzmir havzası, son birkaç yıldır yeterli ve düzenli yağış alamıyor, bu da yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kendini yenilemesini engelliyor. Üçüncü ve en önemli etkenlerden biri ise sürekli artan su tüketimi. İzmir'in hızla artan nüfusu, sanayi ve tarımsal faaliyetler, mevcut su kaynakları üzerindeki baskıyı her geçen gün daha da artırıyor. Bu üç ana neden birleştiğinde, barajlardaki mevcut tablo kaçınılmaz bir son olarak karşımıza çıkıyor.
Gözler yetkililerde: Tasarruf ve yeni kaynaklar acil gündem
Barajlardaki bu kırmızı alarm, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU'yu acil eylem planlarını devreye sokmaya itiyor. Önümüzdeki günlerde, kent genelinde kademeli ve planlı su kesintilerinin başlaması kuvvetle muhtemel görünüyor. Yetkililerin ilk önceliği, kamuoyunu bilinçlendirerek topyekûn bir su tasarrufu seferberliği başlatmak olacak. Park ve bahçe sulamalarının durdurulması, sanayi kuruluşlarına yönelik kısıtlamalar ve vatandaşlara yönelik "suyu idareli kullanın" çağrılarının sıklaşması bekleniyor. Kısa vadede tasarruf ve mevcut suyun en verimli şekilde yönetimi hedeflenirken, orta ve uzun vadede İzmir'in yeni ve sürdürülebilir su kaynaklarına olan ihtiyacı bir kez daha acı bir şekilde ortaya çıkıyor. Deniz suyundan içme suyu elde etme (desalinasyon) tesisleri, atık suların ileri arıtmayla yeniden kullanımı ve yağmur suyu hasadı gibi projelerin artık birer tercih değil, zorunluluk olduğu bu tabloyla bir kez daha kanıtlanmış oluyor.