Hatırladınız mı Çilem'i?
Kocası tarafından fuhuşa zorlanan ve şiddete uğrayan, kendisini korumak için 33 yaşındaki kocası Hasan Karabulut’u tabancayla vurup öldüren Çilem...
“Yakın akrabayı öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılandı, yaptığı meşru müdafaa kabul edilmedi ve 15 yıl hapisle cezalandırıldı.
Pişmanlık, üzüntü yoktu.
Hatta sanki biraz tebessüm bile ediyordu.
Hikayeyi tam öğrenmeden 'acaba mı?' bile demiştim.
Acaba kocasına garezi vardı da, bir şeyleri bahane mi etmişti?
Değilmiş.
Dava ilerledikçe hem Çilem'in hem de kocasının ailesinin ifadeleri geldikçe anladık ki öldürülen koca tam bir belaymış.
Karısını döven, hamileyken tekmeleyen, doğurduktan sonra 'bu çocuk benim değil' deyip öldürmekle tehdit eden ve tek ama tek amacı Çilem'i fuhuş batağına sürüklemek olan bir bela adam.
Artık dayananamış Çilem ve tetiğe basmış.
***
Bir insanın canını almak kimsenin hakkı değil... Ama'sı falan da yok tamam ...
Ve hiç kimsenin ölümü için hak etmiş, iyi olmuş demek insan olanın ağzına yakışmaz, buna da eyvallah...
Gel gör ki Evrensel Gazetesi'nden Ayşen Aksakal'ın Çilem Doğan'la ilgili o yazısı kafalarımızı fena karıştırdı. Buyurun, yazının bir bölümünü okuyun:
"... Bir de ne yalan söyleyeyim, hayatta kalmış olmanın saklayamadığım bir sevinci var içimde. O ölmese ben ölecektim.
O size, beni pazarlamaya karar verdiğini söylemeyecekti, başka adamların koynuna beni sokma planlarını anlatmayacaktı, benim patlıcan fazla pişti diye, perdeler azıcık kirlendi diye, masada kırıntı kaldı diye yediğim dayakları söylemeyecekti. Kaç kere hastanelik olduğumdan bahsetmeyecekti.
Çay bahçesinde çekilmiş bir fotoğrafım var. Biraz yan gülmüşüm. Belki de o fotoğrafı gösterip 'namussuz karılar gibi çıkmış' filan diyecekti.
Karısını başka adamlara satan o değilmiş gibi 'namusumu temizledim' diyecekti.
Siz onu 3-5 yılla yargılayıp, namusu kirlendi diye mazur görüp, yandan gülüşümü tahrik sayıp bir de üzülecektiniz adama.
Oysa namus benimdir Hakim Bey, bir kağıda imza attık diye kimselere bırakmam.”
* * *
Çilem'den sonra bir teyze kendisini sürekli döven 30 yıllık kocasını öldürdü.
Ve adliye'ye giderken o da aynı cümleyi kurdu: "Hep kadınlar mı ölecek? Biraz da erkekler ölsün."
Nereye gidiyoruz biz böyle?
Kanun, hukuk, adalet hak yerse, mağdurun değil zalimin yanında olmaya devam ederse iş bu noktaya mı varacak yani?
Herkes kendi adaletini kendisi mi uygulayacak?
Kadınla erkek, birbirini öldürme yarışına mı girecek?
Bu ülkenin başına kadın düşmanları, kadını aşağılamaya doymayanlar, kadını erkeğin kölesi sayanlar daha ne kadar tebelleş olmaya devam edecek?
Kadına şiddet konusunda kanunlar değişsin dedikçe evet değişiyor ama kadının aleyhine.
Kadına şiddete buldukları en güzel(!) çözüm "Otursun evinde, erkeğe boyun eğsin ve tavşan gibi doğursun da doğursun."
Ama işte biz de sonuna kadar mücadele edip, susmayacağız. Muhatabımız kimlerse, bunu böyle duysun.