Öfke ve Biz!..

Abone Ol

Yeni bir yıla giriyoruz.

“Hoş geldin 2026” konulu bir yazı yazmak istiyordum.

Ama dün sabah bilgisayarımın başına oturduğumda, internette yaptığım ufuk turunda gördüğüm bir haber, durumu değiştirdi.

“ÖFKE HARİTASI ve TÜRKİYE” başlıklı haber şuydu:

Dünya genelinde milyonlarca insan güne öfkeyle başlıyor. Gallup'un küresel araştırması, ekonomik baskıdan siyasi belirsizliğe kadar uzanan sorunların toplumların ruh halini sert biçimde etkilediğini ortaya koydu. Türkiye'nin listedeki yeri ise dikkat çekici.

Gallup'un küresel araştırması, dünyada günlük hayatında "öfke" hissettiğini söyleyenlerin oranının birçok ülkede alarm verici seviyelere ulaştığını ortaya koydu. Araştırmada, Türkiye’nin konumu da dikkat çekti. Türkiye tüm ülkeler arasında 6'ncı sırayı aldı.

ÖFKE ORANININ EN YÜKSEK OLDUĞU 10 ÜLKE

Araştırmaya göre günlük yaşamında öfke hissettiğini söyleyenlerin oranı en yüksek ülkeler şöyle sıralandı:

Kuzey Kıbrıs

Lübnan

Afganistan

Irak

Sierra Leone

Türkiye

Ermenistan

İran

Filistin

Ürdün

Türkiye, yüzde 38'lik oranla küresel ortalama olan yüzde 22'nin oldukça üzerinde yer alarak listenin üst sıralarında kendine yer buldu.

AVRUPA'DA TABLO DAHA SAKİN

Gallup verilerine göre, Avrupa ülkelerinin büyük bölümü öfke oranlarında orta ve alt sıralarda bulunuyor. Kıta genelinde öfke oranı görece daha yüksek olan ülkelerin, genellikle ekonomik baskı, siyasi kriz ya da toplumsal gerilimlerle gündeme gelen ülkeler olduğu görülüyor.

Avrupa'da öfke oranı görece yüksek seyreden ülkeler arasında Ermenistan, Ukrayna (savaşın etkisiyle), Bosna-Hersek, Sırbistan ve Yunanistan yer alıyor. Ancak bu ülkeler bile, listenin zirvesinde bulunan Kuzey Kıbrıs, Lübnan, Irak ve Afganistan seviyelerine ulaşmıyor.

BATI AVRUPA ALT SIRALARDA

Batı ve Kuzey Avrupa ülkeleri ise öfke oranlarında listenin alt sıralarında bulunuyor. Almanya, Fransa, Hollanda, İsveç, Norveç, Danimarka ve İsviçre gibi ülkelerde günlük hayatta öfke hissedenlerin oranı, küresel ortalamanın altında seyrediyor.

Uzmanlara göre tablo, bireysel öfkeden çok, “uzun süredir biriken ekonomik baskı, belirsizlik, çatışma ve güvenlik sorunlarının toplumsal ruh haline yansıması” olarak değerlendiriliyor.

Sizler ne düşünüyorsunuz, sevgili okurlarım?