Bağlayıcılığı olmayan Paris Anlaşması ile 2100’e kadar küresel ısınmayı 1,5-2 derece arasında tutmak mümkün mü? Anlaşmanın Kyoto’dan farkı ne? Olumlu, olumsuz yanları neler?
14-15 Nisan’da İstanbul’da düzenlenen 3. İstanbul Karbon Zirvesi’nde en çok konuşulan-tartışılan konular bunlar oldu!
Paris Anlaşması’nın çok büyük bir başarı olduğu söylemi yanıltıcı olabilir, fakat çok önemli bir dönüm noktası olduğu doğru.
Paris Anlaşması’nda Kyoto’dan farklı olarak sıcaklık hedefi kondu. Sıcaklığın 2 derecenin altı ve mümkünse 1,5 derecede sınırlandırılması gereğinde uzlaşıldı. 1,5 derecede küresel ısınmadan en çok etkilenecek olan Afrika ve Ada ülkeleri ısrarcı oldu. Çünkü Ada ülkeleri ve kıyı ülkeleri fırtınalar, tsunamiler, seller gibi iklim değişikliğinin sonucu doğal afetlerle kayboluyor, bunun için 1,5 derecede ısrarcılar; ülkelerini koruyacak önlemleri gelişmiş ülkelerden talep ediyorlar!
Bu anlaşmanın imzalanması ile ülkeler üstten bir dayatma ile değil, emisyon azaltım yükümlülüklerini kendileri şeffaf bir şekilde ortaya koyacak! Bu çerçevede sera gazı azaltımı için ulusal katkı hedeflerini (INDC) belirleyecekler. 195 ülke her 5 senede bir şeffaf açık bir raporlama yaparak hedefleri tutturup tutturamadığının değerlendirmesini yapacak. Kyoto’da hedeflerin tutmaması halinde uygulanacak olan ceza, Paris Anlaşması ile ortadan kaldırılmış oldu. Anlaşmanın en önemli kısmını oluşturan ulusal katkı hedefleri tutturulamazsa bir yaptırım yok yani! Kyoto'ya göre tamamen farklı bir yaklaşım var. Kyoto’da süreler vardı ve bu sürelerde emisyon azaltımını gerçekleştirmeyen ülkelere cezai yaptırım uygulanıyordu. Kyoto’da yaptırım “Commitment” olarak daha katı bir ifade varken Paris’te ise, bu ifade “Contribution” yani katkı, paylaşım olarak yumuşatıldı. Paris’te mekanizma var. O mekanizmada Sürdürülebilir Kalkınma!Ülkelerin birbirlerine desteği var. Şeffaflık ilkesi var.
Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere bugüne kadar kullandıkları fosil yakıtlar nedeniyle iklim borcu var! Tüketim adil değil! Bu nedenle her yıl gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkeler 100 milyar dolar iklim finansmanı sağlaması talep ediliyor. Gelişmiş ülkeler başı çekmeli, gelişmekte olan ülkelerin çabaları desteklenmeli deniyor anlaşmada; ayrıca iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı hazırlıklı olunması ve sera gazları emisyonunu azaltan çevreci ve sürdürülebilir ekonomilerin desteklenmesi gibi maddeler ön plana çıkıyor.
Kyoto’daki ülke kategorilerini gösteren ekler kalktı, ülkeler gelişmiş ve gelişmekte olan şeklinde kategorize edildi. Ancak bu durumda Türkiye yine arafta kaldı! Gelişmiş mi gelişmekte olan ülke miyiz? Biz tabii ki 100 milyar dolarlık destekten faydalanabilmek için gelişmekte olan ülke grubuna dahil olmak istiyoruz, aksi takdirde bizde fona katkı koymak durumunda kalacağız. Anlayacağınız Kyoto da yerimiz sıkıntılıydı şimdi de!
Önümüzdeki yıl Marakeş’te yapılacak toplantıda tüm bu hususları izleyip göreceğiz!
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızda çocuklarımıza temiz yarınlar bırakabilmek dileğiyle!