İZMİR GÜNCEL

Sığınacak yer yok: Kadınlar şiddetle yüz yüze

İzmir’de sığınma evlerinin yetersizliği kadınların hayatını tehlikeye atıyor. 2,3 milyon kadının yaşadığı kentteki 6 sığınma evinin kapasitesi sadece 180 kişi. Şiddetten kaçan kadınlar, yetersiz kapasitenin yanında sığındıkları evlerdeki olumsuz şartlar nedeniyle korumasız ve mutsuz kalıyor, şiddet gördükleri evlerin kapısına geri dönmeyi bile göze alıyor. Kadın sığınma evinde kalan bir öğretmen, içerisinde bulunduğu olumsuz koşullardan dolayı travma yaşadığını belirtti.

Abone Ol

ROJDA DOLGUN/İzmir’de şiddet mağduru kadınlar için kentteki sığınma evlerinin yetersizliği kaçacak başka yeri olmayan kadınların mecburen şiddet gördükleri evlere geri dönmesine sebep oluyor. Kadın dernekleri bu tabloyu “kadınları ölüme terk etmek” olarak nitelendiriyor. Kadın sığınma evinde yaşamak zorunda olan M.D. “Atanmadan önce kadın sığınma evinde çok zor şartlarda hayatta kalmaya çalıştım. Bende travmatik etkileri oldu” dedi.

Sığınma evlerine giden kadınların sağlıksız koşullar nedeniyle şiddet gördükleri evlere tekrar döndüğünü belirten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları şu ifadeleri kullandı:

“Her gün üç kadının öldürüldüğü ve kadına şiddetin arttığı bir ülkede kesinlikle kadın sığınma evlerinin sayısı yetersiz. Çok yoğun, çok kalabalık, içler acısı olmak olmakla birlikte aynı zamanda kadın sığınma evleri çok niteliksiz. Uyuşturucu bağımlılığı kişilerle küçük çocuklarıyla sığınma evine girmek zorunda kalan kadınlar bir arada tutuluyor. Bu durumların kadınların travma yaşamasına sebep oluyor. Personeller yetkin olmamasıyla beraber bu işin sosyolojik ve psikolojik ve eğitimini almamış olmaları kadınlar üzerinde psikolojik travma yaratıyor. Bağımlılarla, kronik ve bulaşıcı hastalıkları olan kişilerle hiçbir ayrım yapılmadan kadınlar çocuklar birlikte yaşamak zorunda bırakılıyor. Sığınma evlerini giden kadınlar çocuklarıyla birlikte o sağlıksız koşulları gördüğünde, o sığınma evine ikinci kez gitmiyor. Şiddet gördükleri evlere geri döndükleri için kadın cinayetleri artıyor.”

SIĞINMA EVLERİ DEŞİFRE OLUYOR

Sığınma evlerinin olumsuz koşullar nedeniyle deşifre olduğunun altını çizen Osmanoğulları “Sığınma evleri nitelikli bir biçimde ve yeterli sayıda oraya gelen her kadının can güvenliğinin olduğu bir şekilde oluşturulmalı. Kadınların meslek edinmesi sağlanmalı. Devlet, kadınların oradan çıkıp iş bularak hayata tutunması ile mükellef. Bizim ülkemizde yerel yönetimler ve siyasi iktidar tasarruf olacaksa ilk kadınları ve çocukları gözden çıkartıyorlar. İzmir’deki sığınma evlerinin yataklarının altları küf olduğu için astıma yakalananları, kronik rahatsızlıkları olanların hastalığının burada tekrarladığını biliyoruz. Bununla birlikte yine İzmir’de kadın sığınma evinde pastacılık kursuna gidip sonrasında iş bulan iki kadın olduğunu da biliyoruz. Olumlu örneklerin arttırılmasını istiyoruz. Nitelikli sığınma evlerinin artması, kadınların ve çocukların barınma sorunlarının giderilmesi, güvenliklerinin sağlanması , istihdam edilmesi gerekir. Sığınma evleri uzun süre orada kalmak zorunda olan kadınların can güvenliğini sağlayamamakla ve olumsuz koşulları nedeniyle deşifre oluyor” dedi.

HAPİSHANE GİBİ BİR YERE KAPATIYORUZ


Sığınma evindeki kadınların hapishane gibi bir yere kapatıldığının altını çizen Kadın Haklarını Koruma Derneği İzmir Şube Başkanı Hülya Çağlayan Gültekin şu değerlendirmelerde bulundu:

“Kanunda sığınma evleri, geçici barınma merkezi olarak geçiyor. Bu yüzden sosyal hizmet uzmanları, psikolojik danışmanlar gibi yeterli kadrolar yok. Şiddet mağduru kadınlar için yatak kapasitesi yetersiz. Oradaki şartlar çok kötü. Bize gelen şikayetlerden çok kalabalık olduğunu, özellikle çocuklu kadınların rahat edemediklerini ve on iki yaşından büyük erkek çocuğu olan kadınların oraya alınmadığını biliyoruz. Psikolojik bozukluğu olan kadınlarla aynı yerde yaşamak zorunda kalındığına dair gelen şikayetler var. Mevcut kapasite kadınların güvenliği ve yeniden hayata tutunması için yeterli değil. Biz şiddete uğrayan kadınları hapishane gibi bir yere kapatıyoruz. Telefonları ellerinden alınıyor, dışardan haber almaları imkansız. Belirli şartlarda izin alınarak dışarı ile bağlantı kuruluyor. Bazı kadınlar sırf oraya gitmemek için şiddete maruz kalarak evde oturmayı tercih ediyorlar. Kanunda sığınma evi açma zorunluluğu olsa da yerel yönetimler ve devlet bundan kaçınıyor. Özellikle ilçe belediyeleri kadın sığınma evi açmamakla beraber mevcut olanları da kapatmaya gidiyorlar. Mümkün olduğunca fazla sığınma evi açılarak, yaşam şartları düzelirse şiddete uğrayan kadınlar sığınma evini tercih edecektir. Kadınlara iş bulma, kurs imkanları, çocukların kreşe bırakılması , kendi yaşamlarını kurma olanakları sağlıklı bir şekilde sağlanmalı.”

CİMER'E ŞİKAYET FURYASI

Kolu kırıldığı halde şiddet gördüğü eşinin evine dönen kadına tanık olduğunun altını çizen M.D. yaşadıklarını şöyle aktardı:

“Sığınma evlerinin şartları çok ağır. Rutubetli, su damlayan bir binada kaldım. Sabah ve akşam yemekleri yenilebilir gibi değil. İnsan haklarının devreye girmediği , psikolojik olarak kaldırılamayacak bir yer olduğunu söyleyebilirim. Şiddet mağduriyetinden dolayı bir araya gelen insanlarla yaşamak çok zor. Nasıl davrandıklarını hep CİMER’e yazdık. Atanmadan önce kadın sığınma evinde çok zor şartlarda hayatta kalmaya çalıştım. Bende travmatik etkileri oldu. Bence örneğin madde bağımlıları ile psikolojik bozuk insanlarla çocuklu kadınlar bir arada yaşamamalı. İntihara meyilli insanlara tanık oldum. Kadınlara hukuki ve psikolojik destek sağlanmalı. Kadınlara okuma yazma eğitimi verilmesi gerekiyor. Danışmanların insanlara yardımcı olması gerekiyor. Ben ilk gittiğimde oradaki devlet memurunun eşimin evini mumla arayacağını söylediği bir ortamdaydım. Şiddet mağduru kadınlar şiddet gördüğü eve geri gidiyor. Kolu kırıldığı ve büyük darbeler aldığı halde geri dönen bir kadına şahit oldum. Benim kronik hastalığım vardı. Ateşim düşmüyorken hastaneye gitmem gerekirdi ama ilaç bile vermediler. En son kusmalarım artınca suçluymuşçasına, polis arabasıyla hastaneye gidebildim. Hastalığımın gerçekliğinin sorgulandığı bir ortamda durdum. Sığınma evlerinin kapasitesi yetersiz ve niteliksiz. İyileştirilmesi gerekiyor. Oradan çıkacak bir kadının güçlü çıkması lazım. Sığınma evlerinden çıkan kadınların, güçlenerek şiddet gördüğü eşine dönmeyen kadınlara dönüşmesi lazım.”

"PSİKOLOJİK ŞİDDETİ SAYMIYORUM"

"PATATES VERİLMEMESİ BÜYÜK HAKSIZLIK"

"İLAÇLARI ÖFLEYEREK VERİYORLAR"

"ESKİ REVİR BANA ODA OLMASIN"

"ÖLMEM Mİ GEREKİYOR?"