Tarihte iz bırakan kadınlar: Coco Chanel

Coco Chanel… Moda tarihinin en güçlü isimlerinden biri. Sadece kıyafet tasarlamakla kalmadı, kadınların giyim anlayışını baştan aşağı değiştirdi. Onun sayesinde kadınlar korseyi çıkarıp özgürlüğü, rahatlığı ve aynı zamanda zarafeti keşfetti. “Moda geçer, stil kalır” diyerek yalnızca dönemin değil, geleceğin de rotasını çizdi.

Abone Ol

1883 yılında Fransa’nın Saumur kentinde dünyaya gelen Gabrielle Chanel, hayatına şatafatlı salonlarda değil, bir yetimhanede başladı. Annesini küçük yaşta kaybetti, babası da onu ve kardeşlerini terk etti. Siyah-beyaz üniformalar giyerek büyüdüğü yetimhane, aslında onun modaya bakışında büyük rol oynadı. O sade, keskin çizgiler Chanel’in tasarımlarına yıllar sonra ilham verdi. “Coco” ismi ise, gençlik yıllarında şarkıcılık yaptığı bir kabarede takıldığı lakaptı.

20.yüzyılın başlarında kadınlar sıkı korseler, kat kat elbiseler içinde hareket edemez hale gelmişti. Chanel ise bu zinciri kırdı. Jersey kumaştan tasarladığı rahat elbiseler, düz kesimler, fonksiyonel parçalar… Kadınların kıyafetten özgürlüğe uzanan yolculuğu böyle başladı. Onun tasarımlarıyla kadınlar daha rahat nefes aldı, daha hızlı yürüdü, daha güçlü hissetti. Bugün klasikleşmiş “küçük siyah elbise” onun devrim niteliğindeki fikirlerinden biriydi. Bir kadının siyahı sadece yas için değil, zarafet için de giyebileceğini kanıtladı.

1921 yılında çıkan Chanel No. 5, bir parfümden çok daha fazlası oldu. Dönemin ilk “soyut” kokularından biri olarak tasarlanan bu parfüm, kısa sürede ikon haline geldi. Marilyn Monroe’nun “Yatağa sadece birkaç damla Chanel No. 5 ile giriyorum” sözü ise, onu efsaneler arasına taşıdı.Chanel, modadan parfüme uzanan bu adımıyla kadınlara sadece giyim değil, koku yoluyla da kendilerini ifade etme gücü verdi. Coco Chanel, “kadınsı” olmanın narinlikten ibaret olmadığını gösterdi. Pantolonu kadınlara sevdirdi, kısa saç modellerini popülerleştirdi, inci kolyeleri modanın vazgeçilmez aksesuarına dönüştürdü. Onun stili, bir kadının hem zarif hem de güçlü olabileceğinin en net ifadesiydi. Elbette Coco Chanel’in hayatı sadece başarılarla dolu değildi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi subayıyla yaşadığı aşk, onun hayatındaki en tartışmalı sayfalardan biri olarak kaldı. Ancak, savaş sonrası markasını yeniden ayağa kaldırarak gücünü bir kez daha kanıtladı.

Chanel 1971’de hayatını kaybetti. Bugün hâlâ Chanel markası, sadelikle zarafetin birleştiği bir estetik anlayışını temsil ediyor. Her bir tasarım, onun “lüks rahat olmalı, yoksa lüks değildir” sözünü yansıtıyor.