Fevzi Efe Sekitmez // Türkiye’de tıp fakültelerinde kadavra teminindeki sıkıntılar, eğitim kalitesini tehdit ediyor. İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel, Sağlık-Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol ve Uzman Genel Cerrah Devrim Demirel, konunun hem sağlık hizmetleri hem de hekim yetiştirme süreci açısından ciddi riskler taşıdığına dikkat çekti. Uzmanlar, kadavra yetersizliğinin öğrencilerin pratik becerilerini sınırladığını, sağlıkta ucuz iş gücü politikasına zemin hazırladığını ve toplumsal bağış eksikliğinin sorunun derinleşmesine neden olduğunu vurguladı.
KADAVRA TEMİNİ ZORLAŞTI
İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Doktor Nuri Seha Yüksel, tıp öğrencilerinin eğitim kalitesinin ilerleyen süreçte halkın kaliteli sağlık hizmeti alma hakkını etkileyeceğini belirtti.
Kadavra temini için gerekli protokollerin yeniden hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Yüksel, şu şekilde konuştu:
“Kadavra konusu tıp eğitimi için önemli. Eğitimde kadavranın kullanımı, tıp öğrencilerinin eğitimini güçlendiriyor. Halk sağlığı için de önemli. Tıp eğitiminde anatomi dersi alırken kullanılıyor. Uzmanlık eğitimlerinde bazı özel cerrahi müdahalelerin uygulanmasındaki yeteneği geliştirmek için kullanılan bir alan aslında. Devletin diğer kurumları ile yapılan özel anlaşmalarla bu kadavra kullanılıyordu. Sağlık sisteminin değişmesiyle şu anda 128 tane tıp fakültesi var. Bir yılda 20 bine yakın tıp öğrencisi alınıyor. Önceki yıllarda nitelikli tıp eğitimi verirken, şu anda nicelik olarak büyümüş bir tıp eğitimi var. Eğitimin bütün şartlarını sağlamadıkça tıp fakültelerinde sorunlar yaşanabiliyor. Kadavra konusu biraz da bununla ilgili. Eskiden protokollerle işler yürütebilirken bu kadar tıp öğrencisinin olduğu yerde kadavra temininde sorun yaşanıyor. Bununla ilgili teknoloji çok gelişti; hem modeller var hem de özel programlar. Burada maliyet gündeme geliyor. O programların güncellenmesi gerekiyor. Mali sorunlar tıp fakültelerini hep vurdu. Maliyeti yüksek modeller bunlar. Dünya örneklerinde programlar ve modeller kullanılıyor. Bizim son dönemde yaşadığımız sorun, bunların maliyeti. Dünyanın uyguladığı protokoller var. Her zaman dünya örneklerini dikkate alarak biz de bunu ülkemizde sağlamalıyız. Toplumun hassasiyeti, geleceği ve sağlığı için bunun temini gerekiyor. 21 bin gencimizin eğitim aldığı süreçte sağlık eğitimi zorlaşıyor. Uzmanlıklar için özel eğitimler düzenleniyor.”
SAĞLIKTA UCUZ İŞ GÜCÜ DÖNEMİ
Yetişmekte olan hekimlerin, tıp öğrencilerinin özelleştirilmekte olan sağlık piyasasına ucuz iş gücü temini olabileceğini belirten Yüksel, “Özel beceri gerektiren operasyonlar için toplumun sağlığına çözüm üretmek gerek. Hekim başına düşen hasta sayımız yüksek. Eğitim kalitesini düşürmeden uzman sayımızı artırmamız lazım. Kadavra temini sağlanmadığı yerlerde teknik beceriler için kaynak oluşturulması gerekiyor. Hata, 128 tıp fakültesi olması. Dünyada tıp fakültesi çok olan ülke örneğin Brezilya. Kamu hizmeti vermek adına elbette hekime ihtiyacımız var. Ancak sağlıkta özelleştirme sürecinde daha çok iş yükü yaratarak, ucuz iş gücü yaratmak adına yapıldığını görüyorum. Daha çok tıp fakültesi, daha çok asistan alımı... Hekim çoğaldıkça daha ucuza mal edilen bir sağlık sistemi oluşuyor. Bunu dikkate almak gerekiyor. Nitelikli sağlık hizmetini ülkenin geneline yayabiliyor olsaydık, o zaman bu kadar tıp fakültesi öğrencisi alalım derdim. Ancak şu an özelleştirmenin hazırlıkları ve ucuz iş gücü olarak görüyorum. Tıp fakültesinde eğitim alan gençlerimiz ve eğitim veren hocalarımız hâlâ çok iyi niyetli ve idealistler. Niteliksiz demiyorum çünkü bizim hekimlerimiz, haklarını almamalarına rağmen bu işi gönülden yapıyorlar. Ancak bu ne kadar böyle sürecek, daha ne kadar öğrenci alacağız? İnsanlar daha ucuza çalışırsa nitelik o zaman düşer. Hal böyle olunca hekimler başını alıp gidiyorlar işte, ülkeden görüyorsunuz. Sadece maddi koşullar için gitmiyorlar, aynı zamanda huzurlu bir hayat için de gidiyorlar” dedi.
“ÜNİVERSİTE HASTANELERİNİN KALİTESİ DÜŞTÜ”
Ameliyatlarda can güvenliği riski oluşabileceği konusunun altını çizen Sağlık-Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, “Üniversite hastanelerimizin kalitesi maalesef son yıllarda düşüyor. Ege Üniversitesi tıp fakültesi sıralamadayken şu an itibariyle çok daha gerilere düştü. Bir tıp fakültesi öğrencisinin özellikle cerrahi anlamda kadavralara ihtiyacı var. O kadavraların bağışlanması lazım. Bu kadavra temini olmadan asistanlarımızın uzmanlığa geçerken ilk etapta normal bir ameliyat üzerinden bu denemeleri yapması karşıdaki vatandaşımızın da can güvenliğini riske atabilir. Bununla ilgili plastik üzerinde veya hayvanlar üzerinde dikiş atma şekillerini gösteriyorlar ama hiçbir şey gerçeği gibi olmaz. Plastik bir maketin üzerinde yapılan pratik ile gerçek ile yapılan arasında büyük fark var” ifadelerini kullandı.
‘KADAVRA BAĞIŞI YAPAN YOK
Eski Alsancak Devlet Hastanesi Genel Cerrahı ve Uzman Genel Cerrah Devrim Demirel ise şunları söyledi:
“Esas sorun şu an hiç kadavra bağışı yapan kişi yok. Bu idari bir sorun yok. Bizim memleketimizin sosyolojik bir sorunu. Ben kadavra bağışı yaptığını bildiğim son insan yine cerrah bir arkadaşımdı. Bu durumda devlet ne yapsın. Bir şekilde bulmak zorunda. Sahipsiz bir bedenin bile bir sürü hukuki prosedürü var. Adam kendisini bağışlamadıysa sorun sosyolojik yerlerde aramak lazım. Asıl sormanız gereken soru bu konunun dinen uygun olup olmadığıdır.”