Sizin işten atıldı dediğiniz insanlar mahkemede haklarını arayabilir
Tugay, işten çıkartılan belediye şirketi çalışanlarının haklarını mahkemede arayabileceğini söyleyerek, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sahibi kimdir? İzmir halkı. Bütçesi de İzmir halkının vergilerinden gelir. Sanki biz buranın sahibiymiş gibi kafamıza göre ne adam çıkartma ne de cezalandırma hakkımız yok.
Sizin işten atıldı dediğiniz insanlar mahkemede haklarını arayabilir. Benim ve benimle birlikte çaba gösteren arkadaşlarımızın tek amacı belediyenin hizmet edebilmesini sağlamak. Bunun için de bütçesini aşacak personel gideri varsa, bu gider personel fazlalığından da yüksek maaştan da olabilir. Bunu herkes biliyor. Bizler şu an ödeme yapamıyoruz, bütçe yetmiyor” dedi.
Hiçbirine karşı art niyetimiz yok
İşten çıkartılanlara karşı bir art niyet beslemediğini ifade eden Tugay, “Ben inanın kimin işten çıktığını bilmiyorum. Yöneticiler birkaç saik üzerinden kimin işten çıkartılacağına karar veriyor. Biz bu parayı ödeyemiyoruz, mecburen bazı personellerimizi çıkarttık. Çıkardığımızda tazminatları ödüyoruz. Bu arkadaşlarımızı buraya toplayıp bağırtan sendika bu işin baş sorumlusudur. Türkiye’deki bütün belediyeler arasında en yüksek ücreti seçimden birkaç gün önce dayatma ile yapılan sözleşmeye imza atıldı. Memurlardan da diğer işçilerden de yüksek rakamda. Onlardan şunu rica ettik, ücreti verelim ama işe devam primini ve rapor almama primini konuşalım dedik. Bu iki prim hukuken ve ahlaken açıklanamayacak şekilde ama ödeniyor. Genelde çıplak maaşı söylüyorlar ama diğer primleri söylemiyorlar.
Ama bu arkadaşlarımıza sendik ‘Eylül ayında zam yapılacak’ deniyor. Rica ettik, bunları ek protokol ile düzeltelim dedik. Biz de bunu yapmazsak bütçemiz için birtakım arkadaşlarımızla yolları ayıracağız dedik. Nasıl çıkartıyoruz? Performans açısından düşük performans ama aynı zamanda çalışmadıklarında yeri doldurabilecek ya da emekliliği gelen insanlar. Hiçbirine karşı asla art niyetimiz yok. Bu kurum yürümezse burada durmamızın hiçbir anlamı yok.
O hizmeti sendikanın haris tavrı engelleyemez. Bu bağırmakla çağırmakla olacak iş değil. Bağırılacak yer sendikanın önüdür. İşçilere sorsak haklı olduğumuz yönde oy kullanır. Bunu teklif ettiğim halde işçilerin önüne sandık koymadılar. Sendika yöneticileri; kişisel iktidarları ve diğer sendikalarla yarış üzerine bu kötü tablonun oluşmasına sebep oldu” diye konuştu.
İzmir tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadık
Geçtiğimiz günlerde çıkan yangınlara dair değerlendirmelerde bulunan Tugay, “Şehrimizde herkesi üzen yangınlarla ve hayatını kaybettiğimiz iki orman görevlimizle birlikte bir yurttaşımız için üzüntümü dile getirmek istiyorum. Yaşadığımız felaket İzmir tarihinin en büyük felaketlerinden birisiydi.
Maalesef şehrimizin pek çok yerinde yanmış ağaç ve doğal alanlarla birlikte köyler gözümüzün önünde. Elbette çok üzüntülüyüz, şehrimize geçmiş olsun.
Ancak bu vesile ile hem vatandaşlara hem de kamu hizmeti veren kurumlara önemli görevler düştüğünü hatırlamalıyız. Tüm vatandaşlarımız bu yangınların çıkmaması için azami dikkat göstermeli. Yaşadığımız dönem çok açık ve net bir şekilde iklim krizinin hayatımıza doğrudan zarar vermesi. Sıcaklık, yağmursuz ve kurak günler rekorları kırılıyor. Sıcak ve kuru havayla birlikte rüzgâr eserken küçücük bir alev kocaman durdurulamaz yangınlara dönüşebiliyor.
Şehrimiz bundan sonraki yıllarda da yangın tehdidi altında olmaya devam edecek. Hepimiz yerleşim birimlerimizi, evlerimizi bu yangına dirençli hale getirmek için çalışmak zorundayız. Yangın konusunda hem çıkmaması hem de en kısa zamanda söndürülmesiyle ilgili üzerimize düşeni yapmak zorundayız” şeklinde konuştu.
Ödemiş’teki köyler ağır hasar aldı
Ödemiş’in yangınlardan ağır etkilendiğini belirten Tugay, “Menderes ve Seferihisar ile Ödemiş’teki köylerimiz ve ormanlık alanlar ne yazık ki ağır hasar aldı. Geçtiğimiz hafta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımızın bir ziyaretinde ben de eşlik ettim. Hepimiz bakanlığımızla, AFAD’ımızla, ilçe belediyelerimizle ve büyükşehir belediyemizin bütün birimleriyle halkımızın yaralarını sarmak için çalışacağız. Bunun için dayanışma çağrısında da bulunmak istiyorum. Yaraların sarılmasında, kaybedilen evlerin yeniden yapılması, ağaçlandırma için İzmir olarak dayanışma içinde olmalıyız. Buna şehrimizin ihtiyacı var. Önümüzdeki dönemde yaşayabileceğimiz iklim kaynaklı sorunlar için şehrimizin 2030 yılına kadar karbon nötr şehir olma taahhüdümüz var. Bunun gereğini yerine getirmeliyiz. İklim kriziyle ilgili kendi payımıza düşen doğaya verdiğimiz hasarı durdurmak zorundayız. Bu çerçevede önümüzdeki günlerde farklı çağrılarımız olacak. Biraz karbon emisyonumuzu düşürmek, enerjiyi dikkatli kullanmak, ulaşımda düşük emisyonu tercih etmek durumundayız. Biz de İzBB olarak bazı kararlar alacağız. Bu kararlar için kamuoyu desteği bekliyoruz” dedi.
Su israfı konusunda dikkatli olmalıyız
Tugay ayrıca, İzmir’de devam eden su kıtlığı hakkında da “Biz susuzluk krizi yaşıyoruz. İklim krizinin, gıda ve su krizine neden olacağını senelerdir söylüyoruz. Aşama aşama da bu sorunları yaşamaya başladık. İzmir’in yer üstü ve yer altı kaynaklarının tamamına yakınını kullanıyoruz. Su tüketimimiz önemli ölçüde tarım için kullanılıyor, bir miktar saniyede var. Aslında oransal olarak daha düşük miktarlarda kentsel su tüketimimiz var ama ne olursa olsun her birimiz su israfıyla ilgili dikkatli olmalıyız. Bu sene biz çok daha fazla yağmur ummuştuk ama beklediğimizden çok azı gerçekleşti. Normalde kasım ayına kadar bir yağmur beklemiyoruz. Ama o döneme kadar mevcut su rezervlerini yetirebilmek için gayret gösteriyoruz. En son aldığımız kararlarda park bahçeler için kullanılan suyu zorunlu alanlar hariç kestik” açıklamasını yaptı.