BİYOGRAFİ

Türk düşünce hayatının duayeni Mete Tunçay hayatını kaybetti: Mete Tunçay kimdir, neden öldü?

Türkiye'de siyaset bilimi, tarih yazımı ve sol düşünce üzerine yaptığı çığır açan çalışmalarla tanınan duayen profesör Mete Tunçay, 89 yaşında hayata veda etti. Uzun süredir sağlık sorunları yaşayan ve entelektüel cesaretiyle tanınan Tunçay'ın vefatı, akademik ve siyasi camiada derin bir üzüntü yarattı. "Türkiye'de Sol Akımlar" gibi başyapıtlarıyla bir nesle yön veren Tunçay, geride büyük bir entelektüel miras bıraktı.

Abone Ol

Türkiye'de siyasal düşünceler tarihi ve tarih yazımı denince akla gelen ilk isimlerden, Cumhuriyet tarihinin en üretken ve cesur kalemlerinden biri olan Profesör Mete Tunçay, 89 yaşında aramızdan ayrıldı. Uzun bir süredir sağlık sorunlarıyla mücadele eden ve son zamanlarını Etiler Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'nde geçiren Tunçay'ın vefat haberi, sevenlerini, öğrencilerini ve tüm akademik camiayı yasa boğdu. Onun kaybı, sadece bir akademisyenin değil, aynı zamanda tabulara meydan okuyan, dogmaları sorgulayan ve eleştirel düşüncenin bayraktarlığını yapan bir aydının da kaybı anlamına geliyor.

Yaptığı derinlikli araştırmalarla Türkiye'nin sol tarihine ışık tutan, Tek Parti döneminin kurulma süreçlerini cesurca analiz eden ve tarih yazımına yeni bir soluk getiren Tunçay, geride bıraktığı eserlerle yaşamaya devam edecek. Vefatının ardından, "Mete Tunçay kimdir?" sorusu, onu tanımayan yeni nesiller için bir merak konusu olurken, onu tanıyanlar için ise büyük bir entelektüel mirası yeniden hatırlama vesilesi oldu.

Mete Tunçay kimdir?

Mete Tunçay, 1936 yılında İstanbul'da dünyaya gözlerini açtı. Akademik yolculuğunun ilk ve en önemli durağı, Türkiye'de siyaset biliminin kalesi olarak kabul edilen Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) oldu. Bu köklü kurumda sadece öğrenci olmakla kalmadı, aynı zamanda doktorasını ve doçentliğini de burada alarak Mülkiye geleneğinin bir parçası haline geldi.

Ancak Tunçay'ın entelektüel ufku, Ankara ile sınırlı kalmadı. 1960'lı yıllarda yolu, dünya sol düşüncesinin önemli merkezlerinden biri olan Londra İktisat ve Siyasal Bilimler Okulu'na (London School of Economics) düştü. Burada geçirdiği zaman, onun düşünsel dünyasında derin izler bıraktı. Daha sonraki yıllarda Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yaptığı araştırmalar, karşılaştırmalı bir perspektif kazanmasını sağladı ve onu Türkiye'deki sol hareketlerin kökenlerini, gelişimini ve kırılma noktalarını incelemeye yöneltti. Bu uluslararası deneyim, onun çalışmalarına evrensel bir boyut kazandırarak, Türkiye'deki sosyal bilimler literatürüne eşsiz bir katkı sunmasının temelini oluşturdu.

Tabuları yıkan tarihçi: sol akımlar ve tek parti dönemi

Mete Tunçay'ı Türk sosyal bilimler tarihinde ölümsüz kılan en önemli özelliği, hiç şüphesiz yazdığı eserler ve bu eserlerde ele aldığı konulardır. O, resmi tarihin gri alanlarına girmekten, tartışmalı konuları masaya yatırmaktan ve egemen anlatılara meydan okumaktan asla çekinmedi.

En bilinen ve belki de en etkili eseri olan "Türkiye'de Sol Akımlar", ülkedeki sol hareketlerin tarihini akademik bir titizlikle ele alan ilk kapsamlı çalışmalardan biridir. Bu eser, o güne kadar daha çok anılar ve polemikler üzerinden yürüyen sol tarih tartışmalarını, belgeler ve analizlerle bilimsel bir zemine taşıdı. Bir diğer başyapıtı olan "TC'nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması" ise, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarındaki siyasi dinamikleri, otoriterleşme eğilimlerini ve muhalefetin tasfiyesini cesur bir dille analiz ederek, resmi tarih tezlerine önemli bir alternatif sundu.

Tunçay, "Cihat ve Tehcir" gibi eserleriyle de Osmanlı'nın son dönemlerindeki en hassas konulara değinerek, bir tarihçinin asıl görevinin geçmişle yüzleşmek ve gerçekleri ortaya çıkarmak olduğunu gösterdi. Onun eserleri, sadece birer akademik çalışma olmanın ötesinde, Türkiye'nin toplumsal hafızasını şekillendiren ve siyasi tartışmalara yön veren temel başvuru kaynakları haline geldi.

Sadece bir akademisyen değil, bir kamu entelektüeli

Mete Tunçay, kendisini hiçbir zaman fildişi kulesine kapatan bir akademisyen olmadı. Akademik üretkenliğinin yanı sıra, toplumsal ve siyasi hayatta da aktif bir rol üstlendi. 1970'li yıllarda Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) bünyesinde araştırmacı olarak çalışması, onun entelektüel birikimini emek hareketinin hizmetine sunduğunun en somut göstergesidir. Bu deneyim, onun teorik bilgisini sahanın gerçekleriyle birleştirmesine olanak tanıdı.

1980'lerde ise Tarih ve Toplum dergisini çıkararak, Türkiye'de tarih disiplinine yeni bir soluk getirdi. Bu dergi, sadece profesyonel tarihçilerin değil, aynı zamanda farklı disiplinlerden gelen aydınların ve genç araştırmacıların da buluştuğu bir platform haline geldi. Tunçay, bu dergi aracılığıyla popüler tarih anlayışına karşı, analitik ve eleştirel bir tarihçiliği savundu. Aldığı burslar ve uluslararası davetlerle Berlin'den Stanford'a uzanan akademik serüveni, onu Türkiye'de yetişmiş evrensel bir aydın konumuna taşıdı.

Yeni nesillere bıraktığı miras: Bilgi üniversitesi ve ötesi

Mete Tunçay'ın Türk sosyal bilimlerine yaptığı katkı, sadece yazdığı kitaplarla sınırlı değildir. O, aynı zamanda yetiştirdiği öğrencilerle de büyük bir miras bıraktı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü'nün kurucu başkanı olarak, yeni kuşak tarihçilerin yetişmesine öncülük etti. Onun dersleri, sadece bir bilgi aktarımı değil, aynı zamanda bir düşünme ve sorgulama pratiğiydi. Öğrencilerini kalıpların dışına çıkmaya, ezberleri bozmaya ve kendi sorularını sormaya teşvik etti.

Onun akademik rehberliğinde yetişen birçok isim, bugün Türkiye'nin ve dünyanın önde gelen üniversitelerinde önemli çalışmalar yapıyor. Tunçay, bu yönüyle, sadece bir bilgi üreticisi değil, aynı zamanda bir "hoca" ve "mentor" olarak da her zaman hatırlanacak. Kurduğu bölüm, onun eleştirel ve disiplinlerarası tarih anlayışının bir yansıması olarak varlığını sürdürüyor.

Bir duayenin ardından

Mete Tunçay'ın vefatı, Türkiye'nin sadece bir büyük tarihçisini değil, aynı zamanda entelektüel dürüstlüğün ve cesaretin bir sembolünü de kaybettiği anlamına geliyor. O, hiçbir zaman belirli bir ideolojinin veya siyasi kampın "organik aydını" olmayı kabul etmedi. Her zaman kendi doğrularının peşinden gitti, bildiğini söylemekten çekinmedi ve bu yüzden zaman zaman farklı çevrelerden eleştiriler aldı.

Ancak onu farklı kılan ve saygınlığını perçinleyen de tam olarak bu bağımsız duruşuydu. Mete Tunçay, eserleriyle, yetiştirdiği öğrencilerle ve entelektüel mirasıyla, Türkiye'de sosyal bilimlerle ilgilenen herkes için bir kutup yıldızı olmaya devam edecek. Türk düşünce hayatı, bu bilge ve cesur aydınını her zaman minnetle ve saygıyla anacaktır.