YENİ YILDAN KORKUYORUM

Abone Ol

Yılbaşı sonrasında otoriter ve diktatoryal rejimler çeşitli nedenlerle daha da sertleşerek bir yıl öncesini aratırlarmış. Olay basit bir “takvim laneti” değil; siyasal, idari, psikolojik ve ekonomik nedenlerle diktatörün azıtmasıymış.

Her diktatör eski yılı kapatıp yeni yıla girince; hesaplaşma, temizlik, kadro tasfiyesi ve muhalefeti farklı yöntemlerle sindirmeyi amaçlayan duygu ve eylemlere sarılırmış.

Yani modern anlatımıyla, diktatör geçmiş yıldan kalan her uygulamasını “reset” eder, yeni ve ek “baskı” yöntemleriyle yeni yıla başlarmış. Bu konuda tetiği çeken olay genellikle ocak-şubat aylarında belirginleşen ekonomik sıkıntılarmış.

Halka refah veremediğini gören diktatör korku vermeye başlar, gönlünü kazanamadığı halkını baş eğmeye zorlarmış…

HİTLER, Mart 1933’te çıkardığı Yetki Yasası ile 1934 Ocak ayında meclisi devre dışı bırakarak sendikaları kapattı ve muhalifleri toplama kamplarına gönderdi. Üstelik, trajikomik bir şekilde bu sertleşme, diktatör tarafından “Yeni Almanya Yılı” olarak sunuldu.

STALİN: 1936-1938 yılbaşlarına “Hesap Kesme Mevsimi” gözüyle bakmış ve hemen ardından; parti içi tasfiyeler yaptı, askeri kadroları temizledi ve muhalefeti sindirecek baskı yöntemlerini uygulamaya koydu.

Diktatörlerin veya bu özenti içinde olanların bulunduğu her toplumda “korku” kaçınılmazdır. Gözü halkın davranışları üzerinde olan diktatör, sertleşmesinin düzey ve yöntemini, gördüğü veya hissettiği tepkilere göre ayarlar.

Demokratik ülkelerde halk, bir sonraki yılın umuduyla yılbaşlarını geçirir. Oysa diktatörlüklerde yılbaşı, rejimin yeni baskılara hazırlandığı, halkın ise umudunun daha da söndüğü zamandır. Çünkü herkes şunu bilir; yılbaşının ardındaki ocak-mart arasında ekonomi daha da kötüleşecek ve diktatörün dili daha da sertleşecektir.

Evet korkuyorum! Hem ülkem adına hem de ülkemin susturulmuş ve baskılanmış insanı adına…

Elbette Türkiye tam bir diktatörlük değil ve olsa olsa Prediktatoryal Rejim* içinde bulunan bir ülke. Çünkü kurumlar hala kendini yenileyebilecek durumda.

Yalnız, fazla gecikmeden; yargı ve idari denetimlerdeki haksızlıkların giderilmesi, halkın boğazına çöken ekonomiye soluk aldırılması, sokağın sesini kısan ağır atmosferin hafifletilmesi ve medya ile dijital platformların tam olarak teslim olmasının önlenmesi gerekir.

*Prediktatoryal Rejim: Henüz tam diktatörlük olmayan ama giderek diktatörlüğe evrilen demokrasi dışı rejimdir. Kanserleşme öncesinin Prekanseröz dediğimiz evresi gibi kabul edilebilir.