13 Mayıs 2018’de İzmir’in Narlıdere ilçesindeki Bulut Orman Evleri inşaat alanında bulunan Dorukhan Büyükışık’ın ölümü, başlangıçta intihar olarak kaydedilmişti. Ancak, Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık’ın oğlunun ölümünü yakından araştırmaya devam etmesiyle, olayın aslında bir cinayet olduğu ortaya çıktı. İntihar olarak kayda geçen dosya, baba Ethem Büyükışık’ın ısrarlı adalet arayışının ardından yeniden gündeme geldi.
T24'ten Tolga Şardan'ın köşe yazısına göre, Emniyet Genel Müdürlüğü, kendi personeline yönelik iddialar hakkında soruşturmayı tamamladı, müfettiş soruşturma raporunu hazırlayıp İzmir Adliyesi’ne gönderdi. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, Emniyet’ten ulaşan rapor sonrasında sekiz polis hakkında “görevi kötüye kullanmak” iddiasıyla iddianame hazırlayıp dava açtı; savcılık iddianamesi mahkemece kabul edildi. Savcı, iddianamede yer alan sanıklar hakkında “üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilmesi” talebinde bulundu.
İşte Şardan'ın köşe yazısı:
“İntihar etti” denilen tek evladı Dorukhan Büyükışık’ın aslında hunharca katledildiğini ortaya çıkaran Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık’ın adalet arayışının en yakın tanığı Büyüteç okurları.
Büyüteç’te birçok kez gündeme getirdiğim üzere; Dorukhan Büyükışık’ın cansız bedeni, İzmir Narlıdere’de 13 Mayıs 2018 günü evinin yakınlarındaki Bulut Orman Evleri adlı projeye ait inşaat alanında bulundu.
İnşaatın sahibi iktidara yakınlığıyla bilinen Tanyer Ailesi olunca soruşturma “intihar” olarak kayıtlara alındı ve kapatıldı.
“Kapatıldı” dedim zira, oğlu Dorukhan’ın intihar etmesini gerektiren süreç yaşanmadığını yakından bilen baba Ethem Büyükışık, ısrarla olayın üzerine gitti. Baba Büyükışık, çabalarının karşılığına, oğlunu kaybetmesinin üzerinden tam altı yıl sonra ulaşabildi.
Dosyanın intihar kaydıyla kapatılmasının üzerine giden Büyükışık, ortaya çıkardığı yeni delil ve belgelerle Dorukhan Büyükışık’ın intihar etmediğini, tam tersine inşaat firmasının çalışanlarınca öldürüldüğünü, olayın da siyasi uzantılar ve bağlantılar kullanılarak firma sahibi aile tarafından üzerinin örtüldüğünü kanıtladı.
Büyükışık’ın girişimleri sonrasında cinayete adı karıştığı tespit edilen kişilerle ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nca adli soruşturma halen devam ediyor.
Yanı sıra, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), olaya adı karışan İzmir Adliyesi’ndeki yargı mensuplarına yönelik soruşturma yürütüyor. Bu soruşturma da her nedense bir türlü sonuçlanamadı henüz.
Ayrıca Büyükışık, yaşananlarda kusurlu bulunan polislerle ilgili de İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü nezdinde resmi girişimde bulundu. Emniyet Genel Müdürlüğü, HSK’nın aksine kendi personeline yönelik iddialar hakkında soruşturmayı tamamladı.
Dorukhan Büyükışık’ın yaşamını yitirdiği gece ve sonrasında yapılan işlemlerde ihmali bulunan personelini kapsayan müfettiş soruşturma raporunu hazırlayıp İzmir Adliyesi’ne gönderdi.
Küçük bir ekleme yapayım; polislerin ihmalinin ortaya çıkarılmasında, dönemin Emniyet Genel Müdürü Erol Ayyıldız’ın hakkını teslim etmek gerekir, kanımca. Görevi sırasında Büyüteç’te sık sık eleştirdiğim Ayyıldız; Büyükışık’a, adaletin -en azından emniyet teşkilatı açısından- sağlanmasında destek veren kamu görevlilerinden oldu.
Devam ediyorum; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, Emniyet’ten ulaşan rapor sonrasında sekiz polis hakkında “görevi kötüye kullanmak” iddiasıyla iddianame hazırlayıp dava açtı.
2024’ün son günlerinde savcılık iddianamesi, mahkemece kabul edildi.
Savcı, iddianamede yer alan sanıklar hakkında TCK’nın 257/2 maddesindeki hüküm gereğince “üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilmesi” talebinde bulundu.
İddianamede, olayın gerçekleştiği dönemde ve bölgeden sorumlu Şehit Ayhan Tanrıverdi Polis Merkezi’nde Grup Amiri görevindeki Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu, İzmir Emniyeti Olay Yeri ve İnceleme Şubesi’nde (OYİ) Büro Amiri görevindeki Komiser Atakan Kaçar, Narlıdere İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde devriye personeli Polis Memuru Fikret Sarıaslan ve Polis Memuru Halil Arslandağ, İzmir Emniyeti OYİ Şubesi’nde OYİ Grup Amiri Komiser Deniz Asıcı ve Polis Memuru Duygu Öztürk Özkan ile Polis Memuru Musa Erikçi, sanık olarak yer aldı.
İddianamede, olay döneminde Şehit Ayhan Tanrıverdi Polis Merkezi Amiri görevinde bulunan ve halen Emniyet Müdürü rütbesindeki İsmail Köksal da sanık oldu.
Bu arada 22 Kasım 2024’teki Büyüteç’te söz konusu polislerle ilgili idari yönden yapılanları şöyle aktardım.
Suçlanan polis müdürü anlatıyor
ddianamede yer alan sanık sekiz polis de görevlerini ihmal etmediklerini öne sürdüler. Olayın polis birimlerine ulaşması, Dorukhan Büyükışık’ın cansız bedeni başta olmak üzere olay yerinde yapılan adli işlemler, sonrasında yaşananlar sanık polislerin iddianamedeki savunmalarında aktarıldı.
İddianamedeki en yüksek rütbeli emniyet personeli olması nedeniyle yer verdiğim İsmail Köksal’ın açıklamaları şöyle:
“(…) Olay tarihinde Şehit Ayhan Tanrıverdi Polis Merkezi Amiri olarak görev yaptım. Şüpheli ölüm olayını nöbetçi memurun haber vermesiyle saat 09.00 sıralarında öğrenerek olay yerine gittim. Olay yerine vardığımda Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliğin’de görevli Polis Memuru Fikret Sarıaslan ve bir polis memuru ile ölen şahsı sabah bulan inşaat çalışanı vardı. İnşaat halindeki binanın önünde 10-15 metre açıkta inşaat demirleri üzerinde sırt üstü yatar vaziyette yatan 20-25 yaslarında bir erkek şahıs bulunuyordu.
Şahsın ölmüş olduğunun önceden söylendi. Hemen görevlilere çevre emniyeti alarak şeritle kapatmaları talimatını verdim. Cesedin hemen yanında bulunan Ford ibareli kontak anahtarını görünce çevreden park etmiş araçlardan uyumlu olan araç plakalarının sahiplerini arayarak şikayetçi Ethem Büyükışık’a ulaştık.
Ölen şahsın babası olduğunu olay yerine gelince anladık. Maktul oğlunun zaman zaman arabayı alıp kullandığını söyledi. Kendisine metanetli olması gerektiğini, oğlunun inşaat alanında sabah inşaat çalışanları tarafından cansız bedeninin bulunduğunu söyledim. Olayı araştırdık. Güvenlik şeridinin dışından isteği üzerine oğlunu görmesini sağladım.
İnşaatın çatı katında bir cep telefonu olduğunu görevlilerden öğrendim. Kimsenin telefona dokunmaması talimatını verdim. Bilahare çalışmalar bitimi çatıya çıkıp telefonu gördüm. Olay yerinde bulunan tanık olabilecek çalışanların tespit edilerek konuya dair ifadelerinin alınması talimatını verdim. Olay yerini gösteren kameraların bulunduğu konteynırda kamera izlemesi yaptık. Polis Memuru Fikret’in, maktulün olay yerine aracıyla gelişini gösteren görüntüyü gördük. Ancak sabaha kadarki kamera kaydında çıkısını görmedik. Olay yerine gelen Cumhuriyet savcısına ön bilgi verdim.
Cumhuriyet savcısı, olay yerini ve çevresini gören kamera kaydı varsa tespit etmelerini ve dosyaya koymamızı söyledi. Polis Memuru Fikret Sarıaslan ve ismini hatırlamadığım yanındaki görevliye kayıt odasındaki bütün kamera kayıtlarını izlemeleri talimatını verdim. Cumhuriyet savcısı talimat vermediği için kayıt cihazlarının kopyalarını aldırmadım. Talimatıma göre olay yerini gören olay ile ilgili kamera görüntüleri alınıp dosyaya eklendi. Adli Tıp Uzmanı Dr. Gökhan Batuk’u ölü muayenesi sırasında ve devamında şahsın yüksekten düşme neticesi öldüğüne dair herhangi bir yanlış telkin ve yönlendirmede bulunmadım. (…)”
Kapatılan dosyada ortaya çıkan eksikler
Sanıkların savunmalarına karşın, soruşturmayı yürüten savcı ise iddianamede şu görüşlere yer verdi:
“(…) * Olay yeri inceleme ekiplerinin çekmiş oldukları fotoğrafların dizin sırasında bozulma olduğu iddiası yönünden bilirkişi raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere sırada bozulma olmadığı,
* Olay yeri inceleme ekiplerinin çekmiş oldukları birtakım fotoğrafların silindiği yönündeki iddia yönünden bahse konu araç içini gösteren kamera görüntülerin mevcut olduğu, ancak bunların fotoğrafı çekenin bir kısım yansıması nedeniyle dosya içerisine konulmadığı,
* Cumhuriyet savcısının talimatına rağmen ilgili kamera görüntülerinin sağlıklı şekilde incelenmediği, bunların bir örneğinin muhafaza altına alınmadığı,
* Özellikle bilgi sahiplerinin beyanlarına ve dosya içerisinde yer alan fotoğraflara göre aktif olan kameraların tamamının da incelenmediği,
* Bilgi sahibi Murat Köse’nin ifadesinde bazı kamera görüntülerinin incelenmesi için şifrelerinin dahi istenmediğini belirttiği, ayrıca ölene ait tek görüntünün olduğu belirtilen kamera kaydının da alınmayıp olaydan çok sonra inşaat şirketi saha mühendisi Yiğit Aykurt tarafından kolluğa sunulduğu,
* Olay yerinde özellikle dome kameranın, telefonun bulunduğu çatıyı gösterecek pozisyonda olduğunun değerlendirildiği,
* Olay yeri inceleme ekibinde görevli şüphelilerin ise; ölen Dorukhan Büyükışık’a ait aracın iç ve dış incelemesi esnasında parmak izi ve biyolojik svap çalısması yapmadıkları ve ölen Dorukhan Büyükışık’ın yakınında bulunan iki adet sigara izmariti ve sigara paketini biyolojik inceleme yapılmak üzere muhafaza altına almadıkları,
* Parmak izi tespitine dair çekimleri tekniğine uygun yakınlıkta ve açılardan yapmadıkları, bu kapsamda ölüm olayın aydınlatılması konusunda kolluk görevlilerinin gösterdikleri ihmaller sonucu ilgili dosyanın kamuoyunda şüpheye yol açtığı ve toplumdaki adalet duygusunun zayıflamasına neden olduğu, olaya gerekli hassasiyetin bu anlamda gösterilmediği, (…)”
Sanıklara yönelik suçlamalar
Savcılığın, sanıklara yönelik suçlamaları da iddianamede şöyle yer aldı:
“(…) * Emniyet Müdürü İsmail Köksal: Cumhuriyet savcısı tarafından talimatlar verilmesine rağmen olay yerindeki güvenlik kamera kayıtlarının tamamının izlenerek ve kayıt alınarak tutanak düzenletmediği ve ölen şahsın olay yerine geldiğini gösteren kamera görüntülerinin olduğunu bildiği halde görüntü kayıtlarını aldırmayarak tahkikat dosyasına eklenmesini sağlamadığı,
* Komiser Hüseyin Vurucu: Olayla ilgili Cumhuriyet savcısının olay yerindeki emri ve talimatları doğrultusunda, tahkikatın Şehit Ayhan Tanrıverdi Polis Merkezi Amirliği’ne verildiği halde, kendisinin de Grup Amiri olması nedeniyle talimatlar doğrultusunda yapılacak çalışmalardan, olay yerindeki güvenlik kamera kayıtlarının tamamının izlenmesi ve kayıt alınarak tutanak düzenlenmesini sağlamadığı ve ölen sahsın olay yerine geldiğini gösteren kamera görüntüleri olduğunu ifadesinde beyan ettiği halde görüntü kayıtlarının alınarak tahkikat dosyasına eklenmesini sağlamadığı,
* Polis Memuru Halil Arslandağ: Ölen şahsın olay yerine geldiğini gösteren kamera görüntülerinin olduğunu ekip amir vekili olarak bildiği halde görüntü kayıtları ile ilgili tutanak tanzim etmediği ve ettirmediği,
* Polis Memuru Fikret Sarıaslan: Olay yerindeki ölen şahsın olay yerine geldiğini gösteren kamera görüntülerini izlediği ancak görüntü kayıtları ile ilgili tutanak tanzim etmediği,
* Komiser Atakan Kaçar ve Komiser Deniz Asıcı: Bilirkişi raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere ölen Dorukhan Büyükışık’a ait aracın iç ve dış incelemesi esnasında parmak izi ve biyolojik svap çalısması yapmadıkları ve ölen Dorukhan Büyükışık’ın yakınında bulunan iki adet sigara izmariti ve sigara paketini biyolojik inceleme yapılmak üzere muhafaza altına almadıkları,
* Emekli Polis Memuru Musa Erikçi ve Polis Memuru Duygu Öztürk Özkan: Merkez Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği’nin 17 Kasım 2021 tarihli yazı ekinde gönderilen Jandarma Parmak İzi İnceleme Şube Müdürlüğü ile Görüntü İnceleme Kısım Amirliği tarafından düzenlenen Uzmanlık Raporlarında yer alan; ... üzerinde iz görülebilen DSC 7959 numaralı fotoğraf üzerinde iyileştirme sonucu yapılan incelemede, belirlenen biri parmak izi, ikisi avuç izi olmak üzere toplam 3 adet izin mukayeseye elverişli olmadığı” şeklindeki tespitlere göre çekimleri tekniğine uygun yakınlıkta ve açılardan yapmayarak gereken özen ve hassasiyeti göstermedikleri ve ölen Dorukhan Büyükışık’ın yakınında bulunan iki adet sigara izmariti ve sigara paketini biyolojik inceleme yapılmak üzere muhafaza altına almadıkları (…)”
Dosyanın kapatılması için kimler devrede?
Şimdi yanıtı aranması gereken soru şu olmalı: Bu polisler, iddialardaki söz konusu suçları işlerken kendi inisiyatiflerini mi kullandılar? Yoksa sıralı amirlerden talimat mı geldi?
Zaman zaman belirtirim, uzun yıllardır Emniyet’i takip ederim mesleki açıdan. Biraz bu işleri biliyorsam, “yukarıdan” talimat gelmeden bu işler yapılmaz!
Ya da “yukarının” bağlantıları o kadar bilinir ki; alt kadrolar üst yöneticilerin bu bağlantılarına göre konumlanırlar. Talimat gelmese de bireysel pozisyonlarını güçlendirmek amacıyla üst yöneticiler yerine düşünüp hareket ederler.
Yargı aşamasında bu tablo daha netleşecek. Sanıklar kendilerini nasıl savunacaklar, merak konusu.
Son söz, ortaya çıkarılanlar bununla kalmaz/kalmamalı.
Ortada “intihar” denilerek üzeri örtülen ama cinayet olduğu kanıtlanan bir vahim olay var.
Bu ünlü inşaat firmasının sahipleriyle İzmir Emniyeti’nden kimler bağlantılı, kimler tanışık, kimler hatır için çiğ tavuk yemiş? Bunların da gün ışığına çıkarılması elzemdir.
Emekli olup Emniyet’ten ayrılmakla cinayet dosyasından sıyırılmak olmaz"