Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Salih Tosun'un öncülüğünde gerçekleştirilen kapsamlı bir araştırma, Türkiye'deki konut ve kira harcamalarının kiracılar üzerindeki travmatik etkilerini açığa çıkardı. Araştırma kapsamında, ülkenin dokuz farklı şehrinde yaşayan 18 kiracıyla derinlemesine görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerin sonucunda ortaya çıkan tablo, artan kira fiyatları ve sürekli tahliye endişesinin kiracılarda adeta kronikleşmiş bir stres ve yoğun kaygı durumuna yol açtığını gösteriyor.

Gelirin büyük bölümü kiraya gidiyor: Yaşam kalitesi alarm veriyor

Araştırmaya katılan kiracılar, ortak bir noktada buluşarak, gelirlerinin aslan payını kira ödemelerine ayırmak zorunda kaldıklarını dile getirdiler. Bu durumun, yaşam standartlarında ciddi bir düşüşe neden olduğunu, sosyal aktivitelerden uzaklaşmaya, temel ihtiyaçlarda kısıtlamaya gitmeye ve geleceğe dair birikim yapma umutlarının tükenmesine yol açtığını vurguladılar. Farklı yaş gruplarından, eğitim seviyelerinden ve meslek gruplarından bireylerin katıldığı araştırmada, kira maliyetlerindeki bu dramatik artışın, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir krize dönüştüğü açıkça ortaya kondu.

"Gelirimin yarısından fazlası kiraya gidiyor, psikolojim nasıl sağlam kalsın?"

Araştırmaya katılan bir kiracı, yaşadığı çaresizliği şu sözlerle ifade etti: "Gelirimizin yarısından fazlasını sadece kiraya ödüyoruz. Faturalar, gıda ve diğer zorunlu masraflar da eklendiğinde elimizde neredeyse hiçbir şey kalmıyor. Bu şartlar altında psikolojim nasıl sağlam kalsın? Sürekli bir geçim kaygısı ve gelecek endişesi içindeyim." Bu feryat, araştırmaya katılan diğer kiracıların da ortak duygularını yansıtıyor. Artan kira baskısı, kiracıları adeta bir kıskaç içine almış durumda.

Hatıran Yeter filmi konusu nedir, oyuncuları kimler? Hatıran Yeter filmi konusu nedir, oyuncuları kimler?

Konut krizinin derinleşen boyutları: Ekonomik baskı psikolojik çöküntüye dönüşüyor

Türkiye'de son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon oranları ve konut fiyatlarındaki rekor artışlar, kiracıların omuzlarındaki ekonomik yükü katlanılmaz hale getirdi. Verilere göre, 2022 yılında konut fiyatları yıllık bazda yüzde 184,6 gibi astronomik bir oranda artarken, 2023 yılında da yüzde 67,3'lük bir yükseliş kaydetti. TÜİK verileri, bu durumun hane halkı bütçeleri üzerindeki etkisini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. 2023 yılında, ortalama bir hane halkı bütçesinin yüzde 23,9'u konut ve kira harcamalarına ayrıldı. Bu oran, geçmiş yıllara kıyasla ciddi bir artışı işaret ediyor ve konut krizinin ekonomik bir sorun olmaktan öte, toplumsal bir buhrana dönüştüğünü gösteriyor.

Ruh sağlığı alarm veriyor: Kiracılık sürekli stres ve kaygı kaynağı

Araştırma sonuçları, kira ödeme baskısının ve tahliye korkusunun sadece maddi değil, aynı zamanda kiracıların ruhsal sağlığı üzerinde de derin yaralar açtığını ortaya koyuyor. Ev sahipleriyle yaşanan anlaşmazlıklar, geleceğe dair belirsizlikler ve sürekli kira artışı beklentisi, kiracılarda kronikleşmiş bir stres ve yoğun kaygı durumuna neden oluyor. Araştırmaya katılan başka bir kiracı durumu şöyle özetliyor: " Kiracı olduğum için sürekli kendimi eksik ve yetersiz hissediyorum. Bu durum sadece beni değil, sosyal hayatımı ve aile ilişkilerimi de olumsuz etkiliyor. Sanki ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyoruz."

Konut sahipliği azalırken kiracılık artıyor: Toplumsal refah tehlike altında

Türkiye'de konut sahipliği oranının giderek düşmesi ve kiracılık oranının yükselmesi, konut krizinin toplumsal boyutunu daha da derinleştiriyor. 2023 yılı itibarıyla konut sahipliği oranı yüzde 56,2'ye gerilerken, kiracılık oranı yüzde 27,8'e yükseldi. Dr. Tosun'un araştırması, bu sosyo-ekonomik dönüşümün kiracılar üzerindeki olumsuz etkilerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre, kiracılar sosyal hayattan izole oluyor, daha düşük standartlarda konutlarda yaşamak zorunda kalıyor ve gelecekleri için yatırım yapma imkanları önemli ölçüde azalıyor. Bu veriler, konut krizinin sadece ekonomik göstergeleri değil, aynı zamanda toplumsal refahı da tehdit ettiğini ve acil çözümler üretilmesi gereken kritik bir sorun olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ