ÖMER CEYLAN- İzmir Atletizm Spor Kulübü Başkanı ve masterlerde Dünya Şampiyonu Aycan Kurtcan, bu acı tabloyu "tesis yok, vizyon yok, finansman yok" sözleriyle özetleyerek, kentin kendi yetiştirdiği değerleri nasıl kaybettiğini ve belediyelerin yanlış spor politikalarıyla bu çöküşü nasıl hızlandırdığını anlattı.
Geçtiğimiz günlerde İzmir Atatürk Atletizm Pisti'nde düzenlenen Atletizm Süper Lig 1. Kademe yarışları, kentin atletizm altyapısının ne denli zengin olduğunu, ancak bu zenginliği elinde tutamadığını acı bir şekilde kanıtladı. Sahada İzmir'i temsil eden tek takım Gaziemir Belediyesi Spor Kulübü Kadın Atletizm Takımı olurken, bu takımda yarışan İzmirli atlet sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Asıl acı olan ise, pistin tozunu attıran, madalyaları toplayan ve kürsüye çıkan ENKA, Fenerbahçe ve Galatasaray gibi dev kulüplerin kadrolarında parlayan isimlerin, İzmir'in kendi evlatları olmasıydı. Bu duruma isyan eden isimlerin başında, İzmir Atletizm Spor Kulübü Başkanı ve kendisi de bir dünya şampiyonu olan Aycan Kurtcan geliyor. Kurtcan, "Gerçekten de çok acı bir durumdu" diyerek başladığı sözlerinde, yaşanan çelişkiyi gözler önüne serdi:
"İsmail Nezir, Deniz Kaan Kartal, Elif Ilgaz, Gözde Cömert gibi pırıl pırıl gençlerimiz, başka şehirlerin takımları için ter döküyor. İsmail Nezir mesela; Galatasaray formasıyla 400m ve 400m engelli yarışlarını kazandı. U20 Dünya Şampiyonu bir atlet, ama İzmir yerine İstanbul kulübünü temsil ediyor. Bu, İzmir için büyük bir kayıp, büyük bir utançtır."
Peki, İzmir gibi Türkiye'nin üçüncü büyük şehri, kendi yetiştirdiği bu değerli sporcuları neden elinde tutamıyor? Aycan Kurtcan'a göre sorunun kökeni, çok katmanlı ve derin. Bu, sadece bir finansman sorunundan ibaret değil; aynı zamanda bir vizyon, strateji ve altyapı eksikliğinin de acı bir sonucu.Kurtcan’la, geçtiğimiz hafta İzmir’de düzenlenen Süper Lig 1. Kademe yarışları vesilesiyle bir araya geldik. Yarışlar İzmir’de düzenlendi ama İzmirli atletler nerede diye sormamak mümkün değildi. Yanıtlar çarpıcıydı: İzmir’in çocukları başka kulüplerde yarışıyor, çünkü İzmir artık atletlerine ne malzeme ne umut sunabiliyor.
İşte Aycan Kurtcan ile sohbetimiz…
Spora nasıl başladınız? Sizi atletizme taşıyan süreç nasıl şekillendi?
Her ne kadar İzmir’de doğmuş olsam da babamın memuriyeti nedeniyle 5 yaşımda İzmir’den ayrıldık. Sporla tanışmam Ankara’da oldu. 9 yaşımda jimnastikle başladım. 13 yaşımda, Ankara’da antrenörüm Orhan Altan ile tanıştım. Beni ona yönlendiren kişi milli halterci Ziya Suvar’dı. Böylece atletizme adım atmış oldum.
İlk Türkiye şampiyonluğumu 1982 yılında, yine İzmir’de yaşadım. Türkiye Salon Şampiyonası’nda yıldızlar kategorisinde uzun atlamada 4.47m atlayarak birinci oldum. Ardından 1983’te, yine İzmir’de yüksek atlamada 1.62m ile Türkiye rekoru kırdım. İzmir’e bu şekilde güçlü bir dönüş yapmak beni çok mutlu etmişti.
1983’ten 1992’ye kadar milli formayla uluslararası yarışmalara katıldım. 1992’de Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra profesyonel sporu bırakıp avukatlık kariyerime başladım. Ama atletizm benim için bir hayat biçimi olarak kaldı. Master atlet olarak yıllar sonra piste döndüm ve Balkan, Avrupa, Dünya düzeyinde rekorlar kırmaya devam ettim.
“Finansman yok, vizyon yok, tesis yok”
Süper Lig yarışları İzmir’deydi ama İzmirli atletler sahada yoktu. Bu nasıl bir çelişki?
Gerçekten de çok acı bir durumdu. Süper Lig 1. Kademe yarışları İzmir Atatürk Atletizm Pisti’nde düzenlendi ama sahada İzmir’den neredeyse kimse yoktu. Sadece Gaziemir Belediyesi Spor Kulübü Kadın Atletizm Takımı İzmir’i temsil etti. Ama o takımda yarışan atletlerin kaçı İzmirliydi derseniz, cevap oldukça az.
Öte yandan, ENKA, Fenerbahçe ve Galatasaray gibi kulüplerin kadrolarında İzmirli çok sayıda sporcu vardı. İsmail Nezir, Deniz Kaan Kartal, Elif Ilgaz, Gözde Cömert gibi isimler başka şehirlerin takımları için ter döküyor. İsmail Nezir mesela; Galatasaray formasıyla 400m ve 400m engelli yarışlarını kazandı. U20 Dünya Şampiyonu bir atlet, ama İzmir yerine İstanbul kulübünü temsil ediyor. Bu büyük bir kayıp.
İzmir gibi büyük bir şehirde neden atletler kalamıyor?
Bu çok temel bir sorun. İzmir’in her yaş grubunda çok zengin bir atlet altyapısı var ama bu potansiyeli taşıyacak yapı yok. Ne tesis yeterli ne antrenör istikrarı sağlanabiliyor. En önemlisi ise finansman eksikliği. Atletizm Türkiye’de amatör bir branş ve amatör branşlar en çok desteğe ihtiyaç duyan alanlardır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin geçmişte çok güçlü takımları vardı. Ben de o kadroda yer almıştım. O zamanlar Türkiye şampiyonluğu yaşadık. Ama o ekipten sonra geçen 30 yılda İzmir’den hiçbir kulüp ne kadınlarda ne erkeklerde Süper Lig şampiyonu olabildi. Bu sadece bütçe sorunu değil, aynı zamanda strateji eksikliğinin bir sonucu.
“Benim gibi onlarca sporcu İzmir’den çıkabilir ama çıkamıyor”
Belediye kulüpleri çözüm mü, yoksa yeni bir sorun mu?
Ne yazık ki Türkiye'de belediyelerin kulüp kurması çözüm olmaktan çok uzak. Çünkü bu kulüpler yerel gençleri yetiştirmek yerine başka şehirlerden sporcu transfer ediyor. Yani İzmir’de yaşayan gençlerin hakkı, başka şehirlerden gelen sporculara veriliyor.
Avrupa’da hiçbir belediyenin yarışmacı takımı yoktur. Belediyeler, sporun yayılması ve halk sağlığı için vardır. Tesis açar, altyapıyı destekler. Ama bizde belediyeler transfer peşinde. Oysa o bütçelerle yüzlerce çocuk spora kazandırılabilir. Bu sistem yanlış.
Atletizme geri dönmem master atlet olarak oldu. 35 yaş grubunda yüksek atlamada Balkan rekoruyla başladım. Ardından 26 Balkan rekoru, 9 Avrupa madalyası, 4 Dünya madalyası geldi. 2018’de Madrid’de Avrupa şampiyonu oldum. 2022’de Tampere’de Dünya şampiyonu oldum; bu, Türk kadın master atletizmi için bir ilkti.
Bu başarılar elbette gurur verici ama İzmir’de aynı potansiyele sahip yüzlerce çocuk olduğunu biliyorum. Onlara ulaşabilecek bir sistem yok. Spor yapmak isteyen gençlerin önüne çıkan engeller, hayallerini boğuyor. Bu sistem değişmezse daha çok yeteneğimizi kaybedeceğiz.
“İzmir’in spora bir vizyonla yaklaşması gerekiyor”
İzmir için hâlâ umut var mı?
Ben hep umudumu korudum ama gerçekleri de göz ardı edemem. İzmir’in çocukları başka şehirlerin başarısına katkı sağlıyor. Bu kabul edilemez. İzmir’in spor kültürünü yeniden inşa etmesi gerekiyor.
Sadece sponsor değil, bilinçli yöneticilere, yerel vizyona ihtiyaç var. Antrenörlerin desteklenmesi, tesislerin modernize edilmesi, sporun her yaştan insana yayılması şart. Aksi halde bu şehir, sadece yetiştirip başka şehirlere kaptıran bir üretim merkezi olmaya devam edecek