Günlerdir süren heyecanlı bekleyişin ardından 77. Cannes Film Festivali, önceki akşam düzenlenen kapanış töreniyle sona erdi. ABD'li sinemacı Sean Baker'ın Cannes'da hem eleştirmenler hem de izleyiciler tarafından beğenilen filmi "Anora" jürinin de kalbini fethetti ve Altın Palmiye'yi kazandı.

Açılış ve Festival Süreci

14 Mayıs akşamı düzenlenen açılış töreniyle başlayan ve 12 gün süren festival, ne yalan söylemeli, Altın Palmiye seçkisi açısından çok da parlak geçmedi. Coppola, Cronenberg, Lanthimos, Sorrentino gibi isimlerin ardı ardına hayal kırıklığı yarattığı festivalde, kırmızı halıda ünlü yıldızların varlığı biraz teselli oldu. Ancak çoğu kişi, yarışmadaki filmlerin zayıflığından yakınıyordu. Bu nedenle "Anora"nın ikinci hafta yarattığı coşku, herkes için bir nefes alma vesilesi oldu. Mikey Madison’ın yıldızlaştığı film, seks işçisi bir kadının hikayesini anlatan riskli bir yapım olarak görülse de Sean Baker, yine harika bir film ortaya çıkardı.

Sean Baker'ın Duygusal Konuşması

Francis Ford Coppola'dan Onursal Altın Palmiye'yi alan George Lucas, Altın Palmiye'yi Sean Baker'a takdim etti. Baker, büyük ustaya saygısını belirttikten sonra jüriye dönerek, “Sizin tarafınızdan ödüllendirilmek büyük bir onur. Hayatımdaki üç kadın olmasa bu ödülü alamazdım. Biri tabii ki Mikey Madison, bana inandığın için teşekkür ederim. Bir diğeri annem Jean Baker, sinemayı sevdirdiğin için teşekkürler. Ve tabii ki eşim, ilham perim, seni seviyorum. Bu ödülü seks işçilerine adıyorum” dedi.

Rasoulof'a Özel Ödül

Festivalde ses getiren bir diğer film ise “The Seed of the Sacred Fig” oldu. Jüri tarafından Özel Jüri Ödülü ile taçlandırılan film, son gün izleyiciyle buluştu. Jüri üyesi Nadine Labaki, ödül öncesi yaptığı etkili konuşmada, “Bu bölünmüş dünyada, uykusunda bombalanarak öldürülen çocuklar varken normal kalabilmek normal değildir” diyerek büyük alkış aldı. Mohammad Rasoulof, Cannes'a nasıl kaçtığını anlattığı konuşmasında, “Kalbim burada olmayan ekip arkadaşlarımla. Filmimi gösterebildiğim ve bu ödülü aldığım için mutluyum ama halkımın yaşadığı zulüm yüzünden de kederliyim” dedi.

Hint Filmine Büyük Ödül

Büyük Ödül, Hint yapımı anti-Bollywood filmi **“All We Imagine As Light”**a gitti. Payal Kapadia’nın yönettiği film, üç kadının yolculuğunu konu alıyor. Kapadia, ödülünü alırken, “Bir başka Hint filmini festival davet etmek için bu kadar beklemeyin” diyerek sitem etti. Film, kadınların arkadaşlığını ve dayanışmasını anlatıyor.

En İyi Yönetmen Ödülü

En İyi Yönetmen Ödülü, Portekizli sinemacı Miguel Gomes’e verildi. Gomes, ödül konuşmasında, “Burada biraz kendimi yalnız hissediyorum” diyerek tüm ekibini sahneye çağırdı ve Portekiz sinemasına borçlu olduğunu ekledi.

Kadınlar Damga Vurdu

Ödüllerin dağılımına baktığımızda, kadın temalı filmlerin ve kadın yönetmenlerin öne çıktığını görüyoruz. Altın Palmiye'yi kazanan film, genç bir seks işçisinin hikayesini anlatırken, Hint filmi de bir kadın yönetmenin imzasını taşıyordu. En İyi Senaryo Ödülü'nü alan Coralie Fargeat’ın “The Substance” filmi, iki kadının hikayesini konu alıyordu. Rasoulof’un filminde ve diğer ödül alan filmlerde de kadın karakterler ön plandaydı. Kısacası bu yıl Cannes’da kadınlar kazandı desek yanlış olmaz.

Editör: Kazim Bozkurt