Çernobil Nükleer Felaketi’nin üzerinden 39 yıl geçti, İzmir Yaşam Alanları, felaketin yıl dönümünde yaptığı basın açıklamasında, Türkiye'de nükleer karşıtı mücadelenin hâlâ aynı noktada olduğunu ifade etti. Yaşam savunucuları bir kez daha nükleere karşı ses yükselterek, nükleer santral projelerini, uluslararası sermayenin baskısıyla bir “siyasal tercih” olarak topluma dayattığı vurgulandı.
Uyarılarda bulunan İzmir Yaşam Alanları’nın açıklaması şöyle: Doğrudan ya da dolaylı olarak 200 bin kişinin öldüğü 26 Nisan 1986 Çernobil Nükleer Santral felaketinin 39. yılında ülkemizde değişen bir şey yok. AKP, kendi iktidarını sürdürmek adına küresel sermayenin nükleer santrale ilişkin yeni pazar arayışlarına kayıtsız şartsız teslim olmakta ve nükleer santrali ülkemize bir enerji ihtiyacından öte siyasal bir tercih olarak dayatmaktadır.
Yeni Projeler, Eski Israrlar
2010’da Rusya ile MERSİN Gülnar’da başlayan nükleer santral çalışmaları devam ediyor.
2013’de SİNOP İnceburun’da Japonya, Fransa ve Türkiye Konsorsiyumu ile başlayan ancak 2019’da durdurulan, 2024’de Nükleer Düzenleme Kurulu (NDK) tarafından tekrar başlatılan hazırlıklar için, 10 buçuk km²’lik alanda yaklaşık bir milyon 200 bin ağacın kesildiği İnceburun’a yapılmak istenen nükleer santral için ÇED olumlu kararı çıkartıldı. Danıştay'dan 2 kez geri dönen ÇED için keşif yapıldı. Bilirkişi kararlarını benimsemeyen iktidar yeni bir bilirkişi heyeti atadı. Nükleer santrali denetlemekle yükümlü NDK davaya müdahil oldu. Tüm bu çalışmalar olurken proje Rusya’ya pazarlanmaya çalışılıyor.
2015’de KIRKLARELİ İğneada’da 3. Nükleer Santral için adım atılacağı açıklanmıştı. Oysaki Trakya üst ölçekli planlarında "enerji üretim santralleri yapabilir" maddesine dava açılmış ve yürütmeyi durdurma kararı alınmıştı. Ama 2022'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı F. Dönmez, bölgede nükleer santralin yer tespiti çalışmaları yaptıklarını, 2024'te ise yeni Bakan A. Bayraktar, Trakya'da yapımı planlanan nükleer santralle ilgili olarak Çin ile görüşüldüğünü duyurmuştu. Konuya ilişkin bu ay içinde de Çin Ankara Büyükelçisi “Trakya’daki nükleer santral projesi konusunda müzakereleri hızlandırdık” açıklamasında bulundu.
“Kamusal, Adil ve Doğa Dostu Enerji Politikaları Şart”
Kısaca, tüm bu yaşananlar ülkemizin nükleer kıskacında olduğunun kanıtlarıdır. Yaşadığımız yüzyılda bilimsel - teknik gelişmelerin ışığında, tüm politikaların temel insan hakları ve kamu yararı ile birlikte ele alınması beklenirken, AKP iktidarında ülkemizin enerji politikaları ve nükleer santral meselesi anti-demokratik bir şekilde topluma dayatılmaktadır.
Çernobil kazasının yıldönümünde bir kez daha vurguluyoruz;
Nükleer Enerji Santrali kurma tercihi, AKP’nin halkın görüş ve önerilerini almadan verdiği kararlar olarak bu alanda faaliyet gösteren uluslararası çıkar çevrelerinin çabalarıyla ve kamu yararının tam tersine ülkemiz gündemine sokulmuştur. Gündeme her gelişinde “yoksa karanlıkta kalırız”, “ucuzdur”, “güvenlidir”, “artan enerji ihtiyacı nedeniyle mecburuz”, “dünya nükleer kullanıyor” vb. gerekçeler öne sürülüyor. Ama tüm gerçekler ortada ve kandıramıyorlar.
1986 Çernobil sonrasında, Fukuşima’da 2011’de yaşanan nükleer felaketin ardından dünyada nükleer sektörü duraklama devrine girmiş, güvenlik maliyetleri yeniden tırmanışa geçmiştir. Dünyada ülkeler var olan reaktörlerini kapatma planlarını açıklarken, biz vazgeçtiklerimizi tekrar devreye sokmaya yönelik adımlar atmaktayız.
İzmir Yaşam Alanları Olarak Diyoruz ki:
Enerji kullanımının bir hak olduğu gerçeğinden hareketle, toplumun sağlıklı ve adil bir yaşam sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu enerjinin üretim ve sunumu kamusal bir hizmeti gerekli kılmaktadır.
Elektrik enerjisi, yenilenebilir kaynakları ön planda tutan, arz güvenliği sağlanmış, ulaşılabilir ve ekonomik olmalıdır.
Toplumla barışık, kültür ve tabiat varlıklarını koruyan, doğal yaşamı tahrip etmeyen ve çevreyle uyumlu enerji politikaları tercih edilmelidir.
Enerji alanında özelleştirme, piyasalaştırma ve güvencesiz çalışma koşullarını yaratan taşeronlaşma uygulamalarından acilen vazgeçilmelidir.
Dışa bağımlılığı daha da artırıcı etkisi olan, atık sorunu çözümlenememiş, bünyesinde birçok risk taşıyan ve gelişmiş ülkelerin bile terk etmeye başladığı nükleer enerji santrali hayalinden kesinlikle uzak durulmalıdır.
Sonuçta;
Enerji kullanımının doğal bir ihtiyaç ve toplumun ortak gereksinimi olduğu gerçeğini bilen bir anlayışla; elektrik enerjisinde üretimden tüketime kadar geçen süreçte merkezi bir planlama anlayışını benimseyen, kamusal yararı ön planda tutan, yenilenebilir ülke kaynaklarından yararlanmayı hedef alan ve ulusal çıkarları gözeten, kültür ve tabiat varlıklarını koruyan, doğal yaşamı tahrip etmeyen, toplumla barışık bir enerji politikasından yanayız. Taraf ve muhatap olarak diyoruz ki: Ülkemizde nükleer santral kurma girişiminden hızla vazgeçilmelidir.”