Tunç Soyer, Buca Kırıklar Cezaevi'nden sosyal medya aracılığıyla yayımladığı "Cezaevi Günlüğü" notlarında, demir parmaklıkların arkasında geçirdiği zamanı ve duygularını şiirsel bir dille aktardı. 14 Temmuz tarihli paylaşımda, hücresinin penceresinden gökyüzüne bakarken aklından geçenleri, özgürlüğe duyduğu özlemi ve hayal ettiği bir zeytin bahçesini anlattı.
Soyer, "Demirler ve tel örgüler, hayalimdeki zeytin ağaçlarını engelleyemedi," diyerek yaşadığı tecritin fiziksel sınırlamalarına rağmen zihinsel özgürlüğünü koruduğunu vurguladı.
“İzmir’i, Ege’nin kadife sularını çok özledim”
Cezaevinden paylaştığı metinde İzmir özlemini sıkça dile getiren Soyer, “Evet, şu an kapıyı açıp Ege’nin kadife sularına dalmak mümkün değil ama bir manzaraya beş saniye bakabilmenin ne muazzam bir zenginlik olduğunu burada idrak ediyor insan,” ifadeleriyle hayattan kopmanın getirdiği farkındalığı dile getirdi.
Cezaevinde geçirdiği her günün, sıradan sayılan şeylerin değerini daha çok anlama vesilesi olduğunu belirten Soyer, "Dışarı çıkınca hayatın bir anını bile ıskalamayacağım" sözleriyle özgürlük hayalini umut dolu bir biçimde ifade etti.
“Ormanda geyik değilim”
Günlüğünde Fidel Castro’ya atıfta bulunan Soyer, sınıf mücadelesini bilmeyen bireyleri "ormanda geyik" olarak tanımlayan ünlü sözden yola çıkarak kendisine dönük bir mesaj verdi: "Çok şükür, ormanda kaybolmadım, ormanda geyik değilim."
Bu satırlarla, hayata ve siyasete dair duruşunu net bir şekilde ortaya koyan Soyer, “Hayatımı anlamlandıran değer ve erdemlere sımsıkı bağlıyım” diyerek siyasi çizgisinden ödün vermediğini belirtti.
“Hayatı tutkuyla seviyor, mücadele azmimi diri tutuyorum”
İfade özgürlüğünün sınırlandığı, yargı sürecinin tartışmalı hale geldiği bir dönemde cezaevinden gelen bu yazı, yalnızca bireysel bir özlem değil, aynı zamanda bir direniş manifestosu niteliği taşıdı. Soyer, satırlarında mücadeleden vazgeçmediğini vurgulayarak, “Emekleriyle geçinen tüm insanların onurlu, aydınlık bir dünyada yaşaması için öğrenmeye, kafa yormaya devam ediyorum” dedi.
İnsanlara, doğaya ve memleketine duyduğu bağlılığı “İzmir’i aşkla seviyorum” diyerek pekiştirdi.
Nazım’la selamladı: “Beynimiz bal yoğuran bir kovan”
Tunç Soyer, cezaevi günlüğünün son bölümünde Nazım Hikmet'in beynin yaşamla ilişkisini anlatan bir şiirine yer vererek düşünsel özgürlüğün altını çizdi. Şiirin "beynimiz bal yoğuran bir kovan" dizeleriyle, içinde bulunduğu koşullara rağmen üretmeye, düşünmeye ve direnmeye devam ettiğini ima etti.
Nazım’ın dizeleriyle günlüğünü bitiren Soyer, “Ona balı dolduran arıdır hayat” satırlarıyla hayatın sunduğu her deneyimin kıymetini vurguladı.