Elçin YENİ/Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler mezunu Yiğit Göktuğ Torun, yüksek lisansına Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde, göç konulu tez süreciyle devam ediyor. Yüksek lisansın bir yılını Türkiye’de, bir yılını burs ile Berlin’de tamamlayan Torun, bu sırada yaşanan 6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş merkezli depremlerde, Antakya’da yaşayan ailesini ve birçok akrabasını kaybetti. Depremin üstünden bir yıl geçmesine rağmen sorunların devam ettiğini, annesi ve babasının naaşının bulunamamasını en büyük sorun olarak dile getiren Torun, yas süreci ve depremde genç olmak üzerine şunları söyledi; “6 Şubat ile beraber bilmediğimiz şeyleri bir gecede öğrendik ve büyüdük. Ölüm belgesi nasıl alınır bilmiyordum, öğrendim. Ailem Antakya’da yaşıyordu. Sevdiklerim, kuzenlerim, okul arkadaşlarım hepsi oradaydı. Çoğunu ne yazık ki kaybettim.”
BÜROKRASİ İLE YÜZLEŞTİ
Genç, deprem ve devlet ilişkisine dair devam eden Torun, “Bir genç olarak şunu söyleyebilirim, biz devletle ilişkimizi bilmiyoruz. Devletle ilişki sadece politik söylem, siyaset takip etmek değil. Bürokrasisi var, devlet işleri var, durumunu bildirmen gereken kurumlar var. Devlet kurumlarıyla deprem sonrasında tanıştım. Ölüm belgesini çıkarabilmek için en az 50 avukata, 50 kuruma gitmem gerekti. Bürokrasinin bana yardımcı olması gerekiyordu. Ölüm belgesini çıkarabilmek bu kadar uzun sürmemeliydi. Bunu sadece ben değil, depremde annesini veya babasını kaybeden tanıdıklarım da yaşadı. Ölüm belgesini çıkarabilmek için dava açtık ve üç ay sürdü. Kayıplarıma üzüleceğim ama önüme hep bir engel çıktı. O sırada yüksek lisans bursumla Berlin’e gideceğim ama ölüm belgesini çıkaramadığım için bankadaki paramızı çekemedim. Devlet evin tapusunu soruyor. Kiracısı mısın, ev sahibi misin? Tapuda ismin yoksa yardım başka yapılıyor ama benim evim enkazdı. Bu işlerle genellikle ailede baba ilgilenir. 6 Şubat gençleri bunlarla çok erken yüzleşti” dedi.
ÖĞRENCİ SAYISI DÜŞTÜ
Antakya’da okula giden öğrencilerin sayısında ciddi bir düşüş olduğunu belirten Yiğit Göktuğ Torun, deprem öncesi 40 kişi olan sınıflarda şimdi 15-20 öğrenci kaldığını söyledi. Deprem bölgesinde öğrencilerin okula gitme oranının çok düşük seviyelerde kaldığını ileri süren Torun, “Sınavlara girme oranlarına da bakılabilir. Bu toplumun altına koyulan bir dinamit. Şartlardan dolayı geçen yıl devam edemediler fakat bu yıl için Milli Eğitim Bakanlığı ‘deprem müfredatı” çıkarabilir ve bu bölgede devamlılığı esas kılabilirdi. Çocuğu okula göndermezsen eğitimsiz bir kitle barındıracaksın. 5-10 yıl sonra eğitimsiz kitle çocuk yapacak ya da işlere girecek. Bu kitle elbette Hatay’da durmaz, Ankara’ya İstanbul’a gider. Bu noktadan baktığında eğitim düzeyini düşürmek gelecek gençleri açısından büyük bir tehdit. Öğretmen ne yapabilir ki? Onlar da konteynerde kalıyor. Eğitimsiz kitle ile istediğin kadar mücadele et olmaz. Okul, toplumla ve çevrenle tanıştığın ilk yer. Ulusal müfredatla da ülkeni ilk kez aslında okulda tanıyorsun. Bu gençlerle bağı gelecekte koparırsın” diye konuştu.
Yiğit Göktuğ Torun
ANTAKYA’DA GENÇ OLMAK
Depremden önceki Antakya’nın sokaklarının dolu, eğlenceli ve güvenilir olduğundan bahsederken gülümseyen Torun, doğup büyüdüğü şehrin ona kattıkları ile yola devam ettiğini ve yeniden Antakya’yı ayağa kaldıracaklarına inancının tam olduğunu söyledi. Torun, sözlerini şöyle sürdürdü; “Deprem sonrası hepimizin hayatı değişti ama biz gençlerin bu süreci daha farklı atlattığını görüyorum. Hayat devam ediyor, yapmam gerekenleri yapıyorum. Eğleniyorum da ama bizler yaşlılardaki gibi dört duvar arasında yas tutmuyoruz. Gençken daha çok isyan ediyorsun sanırım. Çünkü deprem ülkemizde hızlı unutuldu. Bu aslında genç/devlet ve toplum/devlet ilişkisini de etkiliyor. Ben sadece Antakyalı değilim. İstanbullu ve Ankaralıyım da. Türkiye’nin dertlerini dert edinirken, Antakya’nın sorunları ile uğraşırken bazı kesimlerde bu kadar hızlı unutulması gençleri umutsuzluğa da sürüklüyor. Bir genç olarak çabalayınca, bir sözüm var deyince daha mutlu oluyorum.”
“GERİ DÖNMEYİ SEVDİM”
Göç hissini ilk kez aslında İstanbul’da hissettiğini hatırlatan Torun, “Boğaziçi Üniversitesi beni büyülemişti. Ayrıcalıklı ve farklı kültürlerin, düşüncelerin bir arada olduğu elit bir okuldan mezunum. Şu an İstanbul, üniversite öğrencisi olmak için çok pahalı. Barınma problemi, deprem riski var. Vapurdan boğazı izlemekle olmuyor. Fakat Berlin’deyken garip hissetmiştim. Berlin, çok Türk hissettiren bir şehir çünkü çok fazla Türk var. Heterojen bir toplumu görmek güzeldi. Avrupa dertlerini duymak, iş konuşmamak, hobilerimizden bahsetmek gerçekten bir lüks. Bir süre orayı deneyimledikten sonra dönmek istedim. Geri dönmeyi sevdim. Türkiye dertleri ile dertlenmeyi seviyorum. Seçim gecesi sokakta olmayı seviyorum. Nerede mutlu olduğunuzu bilmeliyiz” ifadesini kullandı.