Geniş kitlelere ulaşan ve hızla büyüyen gıda zincirlerinin, bazen göründüğünden çok daha karmaşık yapılara ev sahipliği yapabildiği, Maydonoz Döner soruşturmasıyla bir kez daha ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın titizlikle yürüttüğü ve 281 sayfalık kapsamlı bir iddianameyle sonuçlandırdığı soruşturma, sevilen bir döner markasının, FETÖ'nün güncel yapılanması için nasıl bir paravan olarak kullanıldığına dair çarpıcı tespitler içeriyor.

İddianameye göre, örgüt, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından deşifre olan klasik yöntemlerini terk ederek, ayakta kalmak ve finansal kaynak yaratmak için yeni ve daha gizli metotlar geliştirdi. Bu metotların en önemlilerinden biri, yasal ve popüler ticari işletmelerin arkasına gizlenmekti. İddianamede, merkezi İstanbul'da bulunan Somca Gıda Dağıtım ve Pazarlama A.Ş.'nin sahibi olduğu Maydonoz Döner markasının, bu yeni stratejinin bir uygulama alanı olarak seçildiği belirtiliyor.

Sistemin işleyişi ise, şirketin franchise (bayilik) modeli üzerine kuruluydu. İddianameye göre, Türkiye genelindeki ve yurt dışındaki bazı Maydonoz Döner şubelerinin resmi ortakları veya onların aile yakınları, özellikle FETÖ ile bağlantılı veya iltisaklı kişiler arasından seçiliyordu. Ancak asıl gizli yapı, bu resmi ortaklıkların arkasında işliyordu. Franchise hakkını alan şirketlerin yasal ortaklarının haricinde, arka planda, daha önce FETÖ soruşturmaları geçirmiş, adli işlem kaydı bulunan veya örgütle bağlantısı tespit edilmiş kişilerin, belirli bedeller karşılığında şirkete "gayriresmi ortak" yapıldığı tespit edildi. Bu yöntemle örgüt, hem legal bir ticari faaliyetin gelirlerinden pay alıyor hem de kendi mensuplarını sisteme dahil ederek onlara ekonomik bir can simidi sunuyordu.

MASAK raporuyla deşifre olan finansal ağ

Soruşturmanın en kritik ayağını, Mali Suçları Araştırma Kurulu'nun (MASAK) hazırladığı detaylı raporlar oluşturdu. MASAK, zincirin Türkiye genelindeki 74 şubesinin para hareketlerini ve ortaklık yapılarını mercek altına aldı. Bu incelemeler sonucunda, iddiaları destekleyen somut finansal kanıtlara ulaşıldı.

MASAK raporlarına göre, incelenen 74 şubenin 29'unda, ciddi usulsüzlükler ve şüpheli bağlantılar tespit edildi. Bu şubelerde, şirketin resmi ortaklık bilgileri veya Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarında görünmeyen, ancak arka planda işletmenin gelirlerinden pay alan "gizli ortaklar" olduğu belirlendi. Bu gizli ortakların büyük bir bölümünün, daha önce FETÖ soruşturması geçirmiş veya örgütle bağlantılı olduğu anlaşılan kişiler olması, savcılığın "sistematik bir örgütlenme" tezini güçlendirdi.

Soruşturma, bu yapının sadece bir gelir paylaşımından ibaret olmadığını, aynı zamanda örgütün "insan kaynakları" havuzunu korumaya yönelik bir strateji olduğunu da ortaya koydu. Şirket hesaplarından ve firma yetkililerinin şahsi hesaplarından, FETÖ iltisakı nedeniyle Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamudan ihraç edilmiş asker, öğretmen, polis ve diğer kamu görevlilerine, "bağış", "kâr payı", "hisse bedeli" veya "elden alınan borç" gibi açıklamalarla düzenli para transferleri yapıldığı tespit edildi. Bu ödemelerin, örgüt içindeki çözülmeleri engellemek, örgüte olan aidiyet bağlarını güçlü tutmak ve maddi sıkıntı çeken örgüt üyelerine destek olmak amacıyla yapıldığı değerlendiriliyor.

İstenen cezalar: Terör üyeliği ve finansman suçlaması

Hazırlanan 281 sayfalık iddianame, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi ve kabul edilmesi halinde, 46'sı tutuklu 70 şüpheli, hakim karşısına çıkacak. Savcılık, şüpheliler hakkında oldukça ağır cezalar talep ediyor.

Her bir şüpheli için iki ayrı suçlama yöneltiliyor:

Aydın Nazilli’de makilik alanda yangın paniği: 10 dönüm kül oldu, bir kişi gözaltında
Aydın Nazilli’de makilik alanda yangın paniği: 10 dönüm kül oldu, bir kişi gözaltında
İçeriği Görüntüle
  1. Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma: Türk Ceza Kanunu'nun 314/2 maddesi uyarınca, şüphelilerin, FETÖ'nün hiyerarşik yapısı içinde bilerek ve isteyerek yer aldıkları iddia ediliyor.

  2. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'a Muhalefet: Şüphelilerin, ticari faaliyetler üzerinden örgüte finansal kaynak sağladıkları ve bu yolla terörün finansmanına doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulundukları öne sürülüyor.

Bu iki suçlama kapsamında savcılık, her bir şüpheli için, 14 yıl 2'şer aydan 28 yıl 4'er aya kadar hapis cezası istedi. Yargılama sonucunda şüphelilerin bu cezalara çarptırılması durumunda, bu dava, FETÖ'nün ticari ağlarına yönelik en büyük darbe operasyonlarından biri olarak kayıtlara geçecek. İddianamede ayrıca, soruşturma kapsamında incelenen diğer 8 şüpheli hakkında ise yeterli delil bulunamadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği bilgisi de yer aldı.

Operasyonun fitilini 'kayyım' ataması ateşledi

Maydonoz Döner zincirine yönelik bu büyük operasyonun ilk adımı, bu yılın başlarında atılmıştı. İstanbul Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın talebi üzerine, "Maydonoz Döner" markasıyla faaliyet gösteren 21 şirkete, terörün finansmanı şüpheleri nedeniyle 21 Şubat'ta Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nu (TMSF) kayyım olarak atamıştı.

TMSF'nin şirketlerin yönetimine el koymasının ardından, mali kayıtlar, banka hesapları ve ticari defterler üzerinde yapılan detaylı incelemeler, soruşturmanın derinleşmesini sağladı. Kayyım heyetinin tespit ettiği ilk bulgular, MASAK raporlarıyla birleştirilerek, savcılığın operasyon için düğmeye basmasına zemin hazırladı. Bu süreç, devletin, terör örgütlerinin finansal kaynaklarını kurutma ve ticari faaliyetlerini engelleme konusundaki kararlılığını bir kez daha gösterdi.

Şimdi gözler, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nin iddianameyi kabul edip etmeyeceğine ve yargılama sürecinin ne zaman başlayacağına çevrilmiş durumda. Bu dava, sadece 70 şüphelinin kaderini değil, aynı zamanda Türkiye'de "terörün finansmanıyla mücadele" konusunda gelecekte atılacak adımlar için de bir emsal teşkil etme potansiyeli taşıyor.

Kaynak: AA