Türkiye ekonomisindeki yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı, toplumsal sınıfların tanımlarını da kökten değiştirdi. Yıllardır "orta direk" olarak adlandırılan ve toplumun omurgasını oluşturan kesim, eriyen alım gücüyle birlikte tarihe karışırken, ünlü ekonomist Üzeyir Doğan’ın yaptığı yeni tanım gündeme bomba gibi düştü. Doğan’a göre, bugünün Türkiye’sinde "orta gelirli" sayılabilmek için haneye girmesi gereken aylık tutar tam 400-500 bin TL bandına yükseldi. Bu rakam, 2025'te 22 bin 104 TL olan asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlarca vatandaşın hayal bile edemeyeceği bir seviyeyi işaret ediyor.
Doğan’ın bu analizi, sadece bir matematik hesabı olmanın ötesinde, ülkedeki refah makasının ne denli açıldığını ve sınıfsal uçurumun derinliğini bir tokat gibi yüzlere çarptı.
Özel okuldan tatile: Orta sınıfın lüks kalan standartları
Üzeyir Doğan, bu "dudak uçuklatan" rakamı telaffuz ederken, orta sınıf bir yaşamın asgari standartlarını tek tek sıraladı. Doğan’ın listesinde; iki çocuğun özel okul taksiti, insanca yaşanabilecek bir evin kirası, kapıdaki iki otomobilin yakıt ve bakım masrafları, yılda iki kez çıkılacak mütevazı bir tatil, ailenin özel sağlık sigortası ve haftada sadece bir kez dışarıda yemek yeme lüksü yer alıyor.
Doğan, "Bugün orta gelir demek, aylık 400-500 bin TL’dir. 2 çocuğun özel okul masrafı, evin kirası, 2 arabanın masrafı, senede 2 tatilin maliyeti, özel sağlık sigortası, haftada 1 dışarı çık.
Bunun bütçesi 400-500 bin TL’dir” diyerek, aslında toplumun büyük bir kesiminin farkında olmadan yoksulluk sınırının altına itildiğini vurguladı. Eskiden memur maaşıyla veya esnaflıkla yakalanabilen bu yaşam tarzı, artık sadece çok üst düzey yöneticilerin veya servet sahiplerinin erişebileceği bir "zenginlik" göstergesi haline geldi.
Asgari ücretli bu hesabın neresinde?
Ekonomistin bu çıkışı, madalyonun diğer yüzündeki acı tabloyu daha da belirginleştirdi. Türkiye’de milyonlarca çalışan, 22 bin 104 TL seviyesindeki yeni asgari ücretle veya 30 bin TL bandındaki emekli/memur maaşlarıyla ayı çıkarmaya çalışıyor. Doğan’ın "orta gelir" dediği rakamın yirmide birine bile denk gelmeyen bu ücretlerle yaşayanlar için özel okul, tatil veya dışarıda yemek yemek artık bir hayalden öteye geçemiyor.
Vatandaşlar, market raflarındaki etiketlerle boğuşurken, Doğan’ın analizi sosyal medyada da büyük yankı uyandırdı. Kimi kullanıcılar "Biz o zaman yaşayan ölüleriz" yorumunu yaparken, kimileri de "Orta direk yıkıldı, artık sadece zenginler ve yoksullar var" diyerek duruma tepki gösterdi. Bu hesaplama, Türkiye’de "geçinmek" ile "yaşamak" arasındaki farkın ne kadar açıldığını gözler önüne seriyor.
Rakamlar yalan söylemez: Refah artık bir ayrıcalık
Üzeyir Doğan’ın tespiti, aslında Türkiye’deki enflasyonist ortamın yarattığı tahribatın bir özeti niteliğinde. Gıda, barınma ve eğitim gibi temel ihtiyaçların maliyetlerindeki fahiş artışlar, maaş zamlarını anlamsız kılarken, toplumun geniş kesimlerini hızla yoksullaştırıyor. Eskiden "lüks" sayılmayan standartların bugün "ulaşılamaz" hedeflere dönüşmesi, ekonomik krizin sosyolojik boyutunu da ortaya koyuyor.
Bu tablo karşısında asgari ücretlinin ne yapacağı sorusu ise havada asılı kalmaya devam ediyor. Orta sınıfın 500 bin TL ile tanımlandığı bir ülkede, 22 bin TL ile hayatta kalmaya çalışmak, ekonomik bir mucize gerçekleştirmekle eşdeğer görülüyor.