İzmir'in Bornova ilçesindeki Yeşilova Höyüğü'nde kazı çalışmaları sırasında 8 bin yıl öncesine ait sayı taşı ve taş balta bulundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bornova Belediyesi ve Ege Üniversitesi'nin desteğiyle Yeşilova ve Yassıtepe höyüklerindeki yürütülen kazılarda çok ilginç buluntulara rastlandı.
Bölgede deniz olduğu sonucu orta çıkarken, kazılarda üst üste 9 köyün gün yüzüne çıkarıldı. Bu arada tarihi 8 bin 500 yıl öncesine kadar uzanan kentte, binlerce yıl öncesine ait çipura, öldürücü tür olan zehirli vatoz, deniz kestanesi, istiridye ve midye gibi birçok kalıntı bulundu. Bu kalıntılardan ilk İzmirlilerin de bugünün kent sakinleri gibi başta midye olmak üzere deniz ürünlerini tükettiği belirlendi. Tarihe ışık tutan İzmir'in ilk insanlarının yaşadığı yerlerden Yassıtepe Höyüğü'nde yeni sezon kazılarında 8 bin yıl öncesine ait sayı taşı ve balta bulundu. İşte, Eskiden İzmir’in bu ilçesinde deniz vardı !
ÇOK ÖZEL BİR ESER BULUNDU
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Doç. Dr. Zafer Derin ve ekibi kazılarda son olarak taş balta buldu. Dönemin insanları bunu ahşaba veya boynuza geçirerek kullanıyordu. Bunun yanında çok da özel bir eser bulundu. Bu da bir sayı taşıydı. 8 bin yıl önceki insan bunu hesap yapmak ya da oyun oynamak için kullanıyordu. Bu taş özel olarak baklaya benzer şekilde yapılıyordu.
İZMİR’İN EN ESKİ YERLEŞİMİ
Yeşilova Höyüğü İzmir'in en eski yerleşim birimidir. Bornova ilçesinin Karacaoğlan mahallesinde, Manda çayı kıyısında bulunan bir höyüktür. Yer olarak Işıkkent Eğitim Kampüsü'nün doğusuna, Bornova Anadolu Lisesi'nin güneybatısına düşmektedir. Yerleşim olduğu dönemlerde İzmir Körfezi iki kilometre daha içerideydi, bölge bugünkünden daha sulaktı ve daha zengin bir flora ile faunaya sahipti. Bornova Ovası'nın orta kesimindeki Yeşilova Höyüğü, Yassıtepe Höyüğü ve İpeklikuyu Höyüğü, günümüz İzmir'inde ilk düzenli yerleşimlerin olduğu noktalardır. Diğer yandan alan olarak bakıldığında Batı Anadolu'daki en büyük yerleşimdir. Günümüzde, Bornova Ovası yüzeyinin 4-5 metre altında kalmış durumdadır.
Höyüğe yerleşen ilk topluluk, en az bin yıl boyunca seller ve yangınlara karşın yerleşimi terk etmemiş, köylerini sekiz kez yeniden inşa etmişlerdir. Nüfus artışı, 400 metre kuzeyde Yassıtepe Höyüğü'ne bir köy kurmayı gerektirmiştir. Bu bölgede avcılığın yanı sıra yabanıl buğday yetiştirip sığır otlatmışlardır.
Nisan 2009 tarihinden itibaren Bornova Belediyesi'nin düzenlemeleri ile grup halinde öğrencilere, günümüzden 8.500 yıl önce günlük yaşamı, evleri, kullanılan eşyaları yerinde göstermek için etkinlikler yapıla gelmektedir.
KAZILAR NASIL BAŞLADI
Höyük ilk olarak 2003 yılında belediyenin Buca'daki bir parka bölgeden toprak alması sonucu bulunmuştur. Resim öğretmeni olan Alibeke Özkan, Buca'daki parka gelen topraklar içerisinde arkeolojik kalıntılar bulup, bunları İzmir Arkeoloji Müzesi'ne teslim etmiştir. Toprağın nereden alındığı tespit edilmesi sonucunda Yeşilova höyüğünün yeri bulunmuştur.
Kazılar, 2005 yılında İzmir Arkeoloji Müzesi tarafından başlatılmıştır. Bir yıl ara verildikten sonra 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü ortak girişimiyle Prof. Dr. Zafer Derin başkanlığında yeniden başlamıştır.
Bu kazılar sonucunda 338 adet envanterlik ve etütlük eser bulunmuş ve müzeye teslim edilmiştir.
HÖYÜĞÜN GÖRÜNÜMÜ
Höyükteki çalışmalar belirtilen kuruşların yanı sıra İzmir Büyük Şehir Belediyesi ve Ege Üniversitesi Rektörlüğü'nün katılımıyla, sadece bir kazı olarak değil, "geleceğe yönelik planlı bir kamusal alan olması yönünde" geliştirilmektedir. Dolayısıyla faaliyetler, "kazı, eğitim, altyapı ve çevre düzenlemeleri ve yayın" faaliyetleri olarak sürdürülmüştür.
Kazılarda höyükte üç kültür katları saptanmıştır. Bu tabakalar yüzeyden itibaren I. kat Roma, Demir Çağı ve Tunç Çağı yerleşimleri, II. kat (1. ve 2. tabakalar) Kalkolitik Çağ ve III. kat (1. - 8. tabakalar) Neolitik Çağ olarak görülmektedir.[5] III. kat, günümüzden 8 bin yıl öncesine tarihlenen Neolitik Çağ yerleşmesidir. En yoğun yerleşmeyi temsil eden bu tabakanın üstündeki günümüzden 6 bin yıl öncesine tarihlenen Kalkolitik Çağ yerleşmesi görülür. Manda Çayı'nın bu dönemde neden olduğu sık sel baskınları nedeniyle yerleşmenin terk edildiği, daha yüksekteki Bornova Höyüğü ve Yassıtepe Höyüğü gibi diğer yerleşimlere çekildiği ileri sürülmektedir. Üst katlarda Pithos mezarın bulunması, bölgenin Erken Tunç Çağı'nda mezarlık olarak kullanıldığını göstermektedir. Höyüğün yayılma alanı, 2010 yılı kazılarında Neolitik Çağ'dan Roma Dönemi'ne kadar 100 dönüm olarak görülmektedir.
ÖNEMLİ BULUNTULAR
Neolitik Çağ'ı temsil eden III. kat bugünkü ova yüzeyinin 3-4 metre altında bulunmaktadır. En alt tabakalar olan 7. ve 8. tabakalarda dörtgen ve oval planlı, saz ve ağaç dallarından yapılma kulübelerde oturulduğu anlaşılmaktadır. Kulübelerin civarında ovak ve kül kalıntıları bulunmaktadır. Daha üstteki 5. ve 6. tabakalarda mimari olarak sadece taban kalıntılarına ulaşılabilmiştir. Yine çadır ve kulübe türünde barınaklar kullanıldığı anlaşılmaktadır. Neolitik katın en üst üç tabakası zengin bir süreç" olarak tanımlanmaktadır. Bu tabakalarda ortaya çıkan değişim nüfus artışına bağlı olarak daha büyük aile gruplarının yaşadığı konutlar, diğer deyişle büyük boyutlu mimarinin ortaya çıkışıdır. Konut olarak tanımlanan bu kalıcı barınakların topluluğun geliştirdiği geçim ekonomisiyle doğrudan ilişkili olduğu belirtilmektedir. Özellikle 1. tabaka, höyüğün en uzun soluklu yerleşimi olarak görülmektedir. Neolitiğin son dönemi olarak kabul edilen ve MÖ 6000 - 5700 yıllarına tarihlenen bu dönemde 0,70 - 0,80 cm. derinlikte taş temeller üzerinde 5 x 6 ve 6 x 8 metre boyutlarında konutların yapıldığı saptanmıştır.
NELER ÇIKARILDI
Çakmak taşından yapılmış kesici, delici, kazıyıcı aletler, ok uçları ve bıçaklar bulunmuştur. Çakmak taşından başkaca obsidiyen kullandıkları belirlenmiş, bu taşın da Melos Adası’ndan ve Kapadokya’dan getirttikleri tahmin edilmektedir.Kazılarda bulunan birçok mühürden birinin günümüzden 8.200 yıl öncesine ait olduğu belirlenmiş ve güneşi simgeleyen bir mühür de çıkarılmıştır.
Kazılarda çıkan kil parçalarının üzerinde çocuk ve kadın parmak izleri bulunmuş ve bu kil parçaları günümüzden 8.500 yıl öncesine tarihlenmiştir. Bu kil topaklarının, çanak çömlek yapmak üzere yoğrulduğu düşünülmektedir. Öte yandan yerleşim sakinlerinin hayvan yağlarını, kilden kaplarda fitil kullanarak yaktıklarını, bundan aydınlatmada yararlandıkları ortaya çıkarılmıştır.
Çevrede bol bulunan serpantini ham madde olarak kullanılan bir balta atölyesi buluntular arasındadır. El işi örnekleri sergileyen çok sayıda, irili ufaklı balta ele geçmiştir. Ayrıca başka bölgelerden getirilen taşların da balta üretiminde kullanıldığı görülmüştür. Höyük'ün antik yerleşimcilerinin, kırma çatılı evlerde yaşadığı anlaşılmıştır. Bu evlerin hemen hepsinde öğütme taşı ve çanak çömlek bulunmuştur.
TARIM ÜRÜNLERİ VE DENİZ ÜRÜNLERİ
Tarım ürünlerinin takas edildiği, karşılığında taş ve deniz ürünleri alındığı tespit edilmiştir. Dokuma tezgahı ağırlıklarını ürettikleri bir evin içinde taş üzerinde bir çetele bulunmuştur. Kazılarda ele geçen sığır ve küçük baş hayvan kemikleri, bölgede avlanan ya da yetiştirilen çok sayıda hayvan olduğunu göstermektedir. Ayrıca deri işlemekte kullanıldığı anlaşılan taş ve kemikten yapılma aletlerin varlığı, bir deri işleme geleneğinin yaygın bir biçimde sürdürüldüğüne işaret eder. Pişmiş toprak dokuma tezgâhı ağırlıklarıyla birlikte ele alındığında yerleşmede, hayvancılığa dayalı dericilik ve dokuma endüstrisinin geliştiği ileri sürülmektedir. Ayrıca alanın birçok yerinde kum midyesi başlıcası olmak üzere çeşitli türde midyeler ile çipura kemikleri ile balık ağı ağırlıkları bulunmuştur. Bu ağırlıkların çeşitli taşların iki tarafını kırarak yaptıkları tespit edilmiştir.
Höyücek kazılarında Neolitik tabakalarda bulunana benzer pişmiş topraktan yapılma bir ana tanrıça idolü ile Anadolu parsı kabartmalı çanak çömlekler bulunmuştur.
Höyük'te Neolitik yerleşimin MÖ 5.700 yılı dolaylarında yaşanan bir yangından ve ardından gelen şiddetli bir sel baskınından sonra höyüğü terk ettiği anlaşılmaktadır. Sadece Yeşilova Höyüğü değil çevredeki tüm yerleşimler terk edilmiş görünmektedir. Bölge izleyen 300 yıl süresince iskan edilmemiştir.