Galatasaray Spor Kulübü ve Türk futbolu için milat niteliğinde bir gelişme yaşandı. Sarı-kırmızılı kulüp, uzun süredir mali yapısını ağır bir yük altında bırakan ve kamuoyunda büyük tartışmalara neden olan Bankalar Birliği konsorsiyumu ile olan borç yapılandırma anlaşmasını, vadesi dolmadan tamamen kapattığını resmi olarak ilan etti. Kulüp tarafından, Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) bilgilendirme platformu olan Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yapılan açıklamada, bu tarihi adıma ilişkin tüm detaylar paylaşıldı.
Açıklamada, "T.C. Ziraat Bankası A.Ş ve Denizbank A.Ş.'den oluşan konsorsiyum ile Şirketimiz arasında 03/2021 döneminde imzalanmış, 05/2021 döneminde ve 02/2023 döneminde yeniden yapılandırılarak vadesi 05/2030 dönemine kadar uzatılan, kamuoyunda Bankalar Birliği yapılandırması olarak bilinen kredi anlaşması kapsamında, Şirketimizin kullanmış olduğu tüm krediler ve bu kredilere ilişkin faizler tamamen kapatılmıştır" denildi. Bu ifade, sadece anapara borcunun değil, birikmiş tüm faiz yükünün de ortadan kaldırıldığı ve kulübün, bankalar konsorsiyumu ile olan tüm hukuki ve mali bağlarını kopardığı anlamına geliyor. 2021 yılında başlayan ve kulübün adeta "finansal prangası" haline gelen bu 3 yıllık süreç, atılan bu cesur adımla sona ermiş oldu.
Bankalar Birliği anlaşması neden bir 'pranga' idi?
Peki, Galatasaray'ın ve diğer büyük kulüplerin yıllardır içinde bulunduğu bu Bankalar Birliği anlaşması ne anlama geliyordu ve kulüpler için neden bu kadar büyük bir yük oluşturuyordu? Bu sistem, temel olarak, aşırı borçlanma nedeniyle iflasın eşiğine gelen büyük futbol kulüplerinin, bir kamu bankası liderliğindeki konsorsiyum tarafından kurtarılması ve borçlarının uzun bir vadeye yayılarak yeniden yapılandırılması projesiydi.
Ancak bu "kurtarma" operasyonunun, kulüpler için ağır bedelleri vardı:
-
Harcama Kısıtlamaları: Anlaşma, kulüplerin transfer harcamalarına, oyuncu maaş bütçelerine ve diğer operasyonel giderlerine ciddi kısıtlamalar getiriyordu. Kulüpler, her türlü büyük harcama için bankalar konsorsiyumundan onay almak zorundaydı. Bu durum, özellikle transfer dönemlerinde, kulüplerin rakipleri karşısında rekabet gücünü zayıflatıyordu.
-
Gelirlerin İpotek Altına Alınması: Kulüplerin, yayın gelirleri, sponsorluk anlaşmaları, bilet ve loca satışları gibi geleceğe yönelik tüm gelirleri, borç ödenene kadar bankalara ipotek ediliyordu. Yani, kulübün kazandığı her kuruş, öncelikle banka borcuna gidiyordu.
-
Yüksek Faiz Yükü: Borçlar uzun bir vadeye yayılsa da, uygulanan faiz oranları nedeniyle, toplam geri ödeme tutarı anaparanın katbekat üzerine çıkıyordu. Bu da, kulüpleri adeta bir "faiz sarmalı" içine hapsediyordu.
-
Yönetimsel Bağımsızlığın Kaybı: Kulüp yönetimleri, mali konularda bağımsız karar alma yetkisini büyük ölçüde kaybediyor ve bankaların "finansal vesayeti" altına giriyordu.
İşte Galatasaray, attığı bu son adımla, tüm bu kısıtlamalardan ve prangalardan kurtularak, kendi mali kaderini yeniden eline almış oldu.
Bu nasıl başarıldı? Riva ve Florya projelerinin rolü
Bu devasa borcun, vadesi dolmadan, hem de tüm faizleriyle birlikte nasıl kapatıldığı ise, finans çevrelerinin ve spor kamuoyunun en çok merak ettiği konu. Bu başarının arkasında, kulübün son yıllarda hayata geçirdiği ve "gayrimenkul geliştirme" olarak adlandırılan büyük projeler yatıyor.
Özellikle, Galatasaray'ın Riva'daki ve Florya Metin Oktay Tesisleri'nin bulunduğu değerli arazilerin, bir gayrimenkul yatırım ortaklığı ile yapılan anlaşma çerçevesinde konut ve ticari alan projelerine dönüştürülmesi, kulübe tarihi bir nakit akışı sağladı. Bu projelerden elde edilen milyarlarca liralık gelir, doğrudan banka borçlarının kapatılması için kullanıldı. Bu strateji, kulübün, sportif gelirlerle ödenmesi neredeyse imkansız olan bir borç yükünden, sahip olduğu gayrimenkul varlıklarını kullanarak kurtulmasını sağladı.
Bu hamle, kulüp yönetiminin, sadece sportif başarıya değil, aynı zamanda mali disiplin ve akıllı varlık yönetimine de odaklandığını gösteren, stratejik bir başarı olarak değerlendiriliyor.
Yeni dönemde Galatasaray'ı ne bekliyor? Mali bağımsızlık ve sportif hedefler
Bankalar Birliği anlaşmasından çıkılması, Galatasaray için sadece mali bir rahatlama değil, aynı zamanda yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor. Artık kulübün önünde, daha özgür ve daha cesur adımlar atabileceği bir yol haritası var.
-
Transferde Hareket Alanı: Kulüp, artık transfer harcamalarında ve oyuncu maaşlarında bankalardan onay almak zorunda kalmayacak. Bu, hem yurt içi hem de yurt dışında, yıldız oyuncu transferlerinde daha rekabetçi olabilmesini sağlayacak.
-
Gelirlerin Doğrudan Kullanımı: Kulübün ürettiği tüm gelirler, artık doğrudan kulübün kasasına girecek ve borç ödemesi yerine, altyapıya, tesislere, yeni branşlara ve sportif başarıya yönelik yatırımlara yönlendirilebilecek.
-
Geleceğe Yönelik Yatırımlar: Kulüp, borç yükünden kurtulduğu için, Kemerburgaz'da yapımı devam eden yeni modern tesisler gibi, geleceğe yönelik altyapı projelerini daha rahat finanse edebilecek.
-
Artan Kredi Notu ve Finansal İtibar: Borçlarını zamanından önce kapatan Galatasaray'ın, ulusal ve uluslararası finans piyasalarındaki kredi notu ve itibarı da artacak. Bu, gelecekte ihtiyaç duyulması halinde, daha uygun koşullarda yeni finansman kaynakları bulmasını kolaylaştıracak.
Bu tarihi adım, sadece Galatasaray için değil, aynı zamanda Türk futbolundaki diğer borçlu kulüpler için de bir "çıkış yolu" modeli oluşturma potansiyeli taşıyor. Sahip olunan varlıkların akıllıca değerlendirilmesi ve mali disiplinle birleştirilmesiyle, en büyük borç yüklerinin bile aşılabileceğini gösteren bu başarı, Türk futbolunun mali geleceği için de bir umut ışığı niteliğinde. Sarı-kırmızılı camia, şimdi bu mali bağımsızlığın, sportif alanda yeni ve daha büyük başarılara dönüşmesini bekliyor.