Yağmur KARADAĞ/Gazeteci Sinan Doğan, “İzmir Sermayesinin Yükselişi ve Çözülüşü” kitabıyla İzmir sermayesinin altın çağlarına, Yaşar Grubu ile İzmir sermayesinin büyük ölçüde paralel seyir izleyen büyüme serüvenine, sermayenin çözülüş dönemlerine tarihsel bir perspektifle ışık tuttu.
Gazeteci Sinan Doğan
“İZMİR EKONOMİ TARİHİNİN HEP İÇİNDEYDİM”
1996 yılından bu yana ekonomi gazeteciliği yaparak, İzmir ekonomi tarihi içerisinde yer aldığını ifade eden Gazeteci Sinan Doğan, “İzmir ekonomisindeki gelişmelerin hep içerisindeydik. Haber de yapıyorduk fakat aynı zamanda da çeşitli araştırmalar gerçekleştiriyorduk. Elbette Sanayi Odası, Ticaret Odası ve Borsa da bu tarihin içerisindeydi, onların da yazdığı kitaplar bulunuyor. Deniz Ticaret Odası’nda çalıştığım dönemde bu kitap fikri aklıma geldi. Hatta birkaç arkadaşımla ‘İzmir Ekonomi Ansiklopedisi’ yapsak diye düşündük ama olmadı. Ardından bu kitabı pandemi döneminde yazmaya başladım. 2024’ün ortalarında tamamladım” dedi.
AKADEMİK ÇALIŞMA YAPANLAR İÇİN DE KAYNAK
Kitabı yazma amacının; İzmir'in ekonomi tarihini, İzmir sermayesini sadece akademik dünyaya bırakmak yerine gazetecilerin de bu alanda dışarıya aktarabilecekleri birikimlerinin bulunduğunu göstermek olduğunu dile getiren Gazeteci Doğan, “Kitap sayesinde yeni fikirlerin doğması arzusundayım. E-kitap olarak yayınladım ki birçok insan kolayca ulaşsın, okusun. Aynı zamanda gazeteci arkadaşlara da bir motivasyon kaynağı olabileceğini düşündüm. Çünkü bence birilerinin ortaya bir kıvılcım atması gerekiyordu. Kitapta İzmir ekonomi tarihini, sermayesini akademik açıdan ele aldım. Bu açıdan, İzmir ekonomisi üzerine araştırma yapan, akademik çalışmalar hazırlayanların da bu kitabı okumaları benim için önemli” diye konuştu.
Selçuk Yaşar
KİTABIN KAHRAMANI SELÇUK YAŞAR
Kitap içerisinde Yaşar Grubu’nun ve Kurucusu Selçuk Yaşar’ın İzmir ekonomisi için önemini anlamaya çalıştığını ifade eden Doğan, “Şimdi ki İzmir'in sermaye tarihi Selçuk Yaşar'ın ve Yaşar Holding'in başarılarıyla ya da başarısızlıklarıyla ölçülüyor. 1950-1960’lı yıllarda Yaşar Grubu yükselince, büyüyünce İzmir de büyüyor. Bu bir ekonomi tarihiyse ya da tarihsel bir romansa bunun bir kahramanı olacaksa bence Selçuk Yaşar olmalıydı. Çünkü İzmir'de birçok sermaye grubu olsa bilse İzmir'in en iddialısı, İstanbul'a kafa tutacak ölçüde iddialısı Yaşar grubuydu” dedi.
İZMİR SERMAYESİ İDDİASINI KAYBETTİ
‘İzmir’e neden yatırım yapılmıyor?, Neden İstanbul ve Antalya’da inşaat grupları büyüyor ama İzmir neden kendi kabuğuna çekilmiş durumda?’ sorularına kitapta yanıt aradığını da söyleyen Doğan, “İzmir sermayesi iddiasını kaybetti. Çünkü İzmir sermayesi dediğimiz kavram 1800'lü yılların ortalarında özellikle Levanten sermayesinin İzmir'e akışıyla, İzmir'i bir liman ve serbest şehir hale getirmesiyle mümkün olmuştu. Levantenlerin etkisi azaldıkça, Rumların savaştan sonra Yunanistan'a gönderilmesinin ardından onların geleneğini takip eden Türk-Müslüman bir sermaye grubu ortaya çıktı. Bu grup çeşitli duraklamalara rağmen özellikle 1950'li yıllardan sonra devletin de verdiği imkanlarla hızla büyüdüler. Teşviklerden, Marshall yardımlarından faydalandılar. İzmir de özellikle 1980’li yıllardan sonra korumacı devlet teşviklerine dayalı politikalardan vazgeçildikçe, liberal politikalar hakim oldukça uyum sağlayamadı. Çünkü İzmir, korunaklı bir alanda rekabet ediyordu ama ulusal ve uluslararası alanlar açılınca, İzmir bu duruma ayak uyduramadı” dedi.
YANLIŞ TERCİHİN BEDELİNİ ÖDEDİ
Bu süreç içerisinde İzmir’in bir de yanlış bir tercih yaptığını vurgulayan Doğan, “İzmir'deki sermayenin büyük çoğunluğu 12 Eylül Askeri Darbesinden sonra liberal iktidara değil de askerlerin kazanacağını öngörerek onları tercih etti. Dolayısıyla bunun bedelini Turgut Özal, İzmir sermayesi çok ciddi şekilde ödedi. İzmir’in önü kesildi. İzmir hem ekonomik sisteme ayak uyduramadı hem de siyasi iktidarlarda bir çekişme içine girdi. Dolayısıyla İzmir 1990'larda artık iddiasını yitirmişti. Ancak bir parantez de açmak lazım. İzmir, 1990'lı yıllarda ve 2000'li yıllarda yine de çeşitli canlanmalar yaşadı. Gruplar küçülmüştü ama çok ortaklı bir şirket modeliyle yeni bir şans denemesi yapıyorlardı. Yaşar Holding eski gücünü yitirdi, büyük holdingler kalmadı. Böylece İzmir'de bir güç odağı olalım dediler. Ama yine de işe yaramadı. Artık yeni bir milenyumda, 2000'li yıllarda İzmir sermayesi ciddi ciddi iddiasını kaybetti” İfadelerini kullandı.
DEVLETİN TAYİN EDİCİ POLİTİKALARI
İzmir’in şu an hem küresel sermaye hem de İzmir dışından gelen sermaye grupları tarafından ‘ele geçirildiğini’ dile getiren Doğan, “Günümüzde artık ‘İzmir sermayesi’ kavramdan bahsedemiyoruz. Hep İzmir sermayesinin korkaklığından, hatalarından ya da işleri büyütememelerinden bahsediliyor. Bunların da rolü olmakla birlikte İzmir ekonomisinin bugünkü gelinen noktada bu durumda olmasının sebebi devletin tayin edici politikalarıdır. Dolayısıyla İzmir sermayesinin ürkekliği ya da hataları daha ikinci planda. Örneğin ithalat serbest bırakılınca İzmir’deki sanayici de etkileniyor. Dolayısıyla Türkiye'den bağımsız bir şekilde İzmir'in gelişmesinden bahsetmek mümkün değil” dedi.
TARIMIN TASFİYESİ İZMİR’İN GÜCÜNÜ AZALTTI
Levantenlerin İzmir’e gelmelerindeki en temel nedenin bereketli topraklar olduğunu söyleyen Doğan, “İzmir'in zenginliğinde tarım da çok önemli. Özellikle 80'li yıllarda, 70'li yıllarda tarım desteklendi ama geliştirilmedi. 80'li yıllarda ihracata dayalı ekonomi politikalarda, ihracatçının para kazanması, dışarıya ürün satarak büyümesi için tarım ürünlerinin fiyatlarını baskılaması gerekiyordu. Bu yapıldı, sonra tarım kesimi çökertildi. Türkiye'de tarım maalesef hem gözden çıkarıldı hem de küresel sermayeye teslim edildi. Tarımın tasfiyesi de İzmir’in gücünü azalttı” diye konuştu.
“İZMİR’İN KALKINMASI TÜRKİYE’NİN KALKINMA MODELİNE BAĞLI”
İzmir’in kalkınmasının Türkiye’nin kalkınma modeline bağlı olduğuna da dikkat çeken Doğan, ulusal ölçekte planlamalar yapılması gerektiğini, iktidarın politikalarını bu doğrultuda ortaya koyarsa kalkınmanın mümkün olabileceğini dile getirdi.