GENEL

Gazeteci ve yazar Figen Batur hayatını kaybetti

Türk basınının önemli kalemlerinden, Hürriyet gazetesinin eski yazarı Figen Batur yaşamını yitirdi. Vefat haberini, gazeteci Ertuğrul Özkök duyurdu. Batur, gazetecilik kariyerinin yanı sıra 1980'li yıllarda Ankara'daki evini dönemin önde gelen aydınları için bir buluşma noktasına dönüştürmesiyle de tanınıyordu. Edebiyat ve sanat dünyasının önemli isimlerini bir araya getiren Batur, entelektüel çevrede merkezi bir figür olarak kabul ediliyordu.

Abone Ol

Figen Batur'un Türkiye'nin kültür hayatındaki rolü, sadece gazete yazarlığıyla sınırlı değildi. Özellikle 1980'li yıllarda, ülkenin siyasi ve sosyal olarak çalkantılı bir dönemden geçtiği bir zamanda, Ankara'daki evi dönemin en önemli aydınları, yazarları ve sanatçıları için bir sığınak ve buluşma merkezi işlevi görüyordu. O dönemde edebiyatçı Enis Batur ile evli olan Figen Batur, evini adeta bir akademiye, bir fikir ve sanat atölyesine çevirmişti.

Gazeteci Ertuğrul Özkök, bu döneme ilişkin tanıklığını aktarırken, o evin bir nevi "1980'lerin Çınaraltı'sı" olduğunu belirtmiştir. Bu tanım, mekanın entelektüel canlılığını ve önemini ortaya koymaktadır. O evin salonu, Türk edebiyatının ve düşünce dünyasının dev isimlerini ağırladı. Aralarında "Anayurt Oteli"nin yazarı Yusuf Atılgan, felsefeci Oruç Aruoba, "Gece" ve "Kılavuz" romanlarının ustası Bilge Karasu, usta romancı Selim İleri, İkinci Yeni'nin aykırı şairi Ece Ayhan, tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, edebiyat eleştirmeni Tahsin Yücel ve besteci İlhan Usmanbaş gibi çok sayıda önemli ismin bulunduğu bir aydın çevresi, düzenli olarak bu evde bir araya geliyordu. Bu toplantılar, 12 Eylül sonrası dönemin baskıcı atmosferinde, özgür düşüncenin ve sanatsal üretimin nefes aldığı nadir alanlardan biri olarak kabul ediliyordu. Figen Batur, bu çevrenin birleştirici gücü ve merkezi figürü olarak, o dönemin kültürel dokusunun oluşmasında kilit bir rol oynamıştır.

Yazılarıyla bir seyahat sanatçısı

Figen Batur, entelektüel kimliğini ve birikimini en geniş kitlelere ulaştırdığı alan, Hürriyet gazetesinde yazdığı gezi yazıları oldu. Batur, bu türde Türkiye'de yeni bir çığır açan isimlerden biri olarak kabul edilir. Onun yazıları, okuyucuyu sadece bir yerden bir yere götüren, turistik bilgiler veren metinler olmanın çok ötesindeydi. Gittiği şehirlerin, bölgelerin ve ülkelerin tarihini, kültürünü, sosyolojisini ve ruhunu derinlemesine analiz eden, bunu da son derece akıcı ve edebi bir üslupla yapan Batur, seyahat etmeyi entelektüel bir keşif faaliyetine dönüştürmüştür.

Ertuğrul Özkök, Batur'un bu yönünü tanımlarken, onun "gezme eylemini bir sanat haline getiren başeserler" ortaya koyduğunu ifade etmiştir. Batur'un yazılarında mekanlar, sadece coğrafi birer nokta olmaktan çıkar, yaşayan, nefes alan, karakteri ve ruhu olan varlıklara dönüşürdü. Bu yaklaşımı, okuyucularının dünyayı daha farklı bir gözle görmesini sağlamış ve gezi yazarlığına yeni bir standart getirmiştir. Onun kalemi, sıradan bir gözle görülemeyecek detayları yakalar, bir şehrin arka sokaklarındaki gizli kalmış hikayeleri gün yüzüne çıkarır ve okuyucusunu adeta o mekanın bir parçası yapardı. Bu nedenle Figen Batur, sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda kelimelerle dünyayı resmeden bir sanatçı olarak anılmaktadır.

Yakın dostlarının gözünden bir portre

Figen Batur'un vefatının ardından yapılan paylaşımlar, onun sadece kamusal kimliğini değil, aynı zamanda kişisel özelliklerini ve dostluk ilişkilerindeki önemini de ortaya koydu. Ertuğrul Özkök, yaptığı duyuruda Batur'u "hayatı güzel yaşamanın, güzel yaşatmanın zarif simyacısı" olarak tanımlamıştır. Bu ifade, Batur'un estetik anlayışının ve yaşam felsefesinin, etrafındaki insanları da pozitif yönde etkilediğini göstermektedir.

Özkök, Batur'un aynı zamanda "bu ülkenin büyük yazarlarının, sanatçılarının arka oda sırdaşı" olduğunu belirterek, onun güvenilir ve bilge kişiliğine de vurgu yapmıştır. Bu tanım, sanat ve edebiyat dünyasının en önemli isimlerinin, en mahrem düşüncelerini ve yaratım süreçlerini Batur ile paylaştığını, onun görüşlerine ve dostluğuna büyük değer verdiğini ortaya koymaktadır. Oğlu Sarp Batur'un annesi olan Figen Batur, yakın çevresi tarafından "büyük yaşayan" ve "yaşadığı hayatın kalitesi, estetiği, ruhu yaşından çok dolu ve uzun" bir insan olarak nitelendirilmiştir. Bu ifadeler, onun ardında sadece başarılı bir kariyer değil, aynı zamanda dokunduğu her hayatta derin izler bırakan, dolu dolu ve anlamlı bir yaşam bıraktığını göstermektedir.