Röportaj/ SİNAN KESKİN
Kadınların çocukluktan itibaren toplumsal ve kültürel olarak alımladığı uyarıların kendi bedeni üzerinde yarattığı yabancılaşmayı kırmak için bedenini parçalayarak ürettiği imgeleri, doğadaki form ve karşılıkları ile birleştiriyor Günseli Baki. Fotoğrafın kendisini de kişinin kendini parçalara ayırdığı birer ayna olarak gören fotoğrafçı, verili kodları kırmak ve dönüştürmek için hatırlamamızı sağlamaya çalışıyor. Sergiye aynı zamanda 10 fotoğrafçının oto portreleri ve metinleri de eşlik ediyor. Fotoğrafçıların oto-portre ve metinleri, kadınların yaşadıkları sorunların aynılığına dikkat çekme amacını taşırken, kadın bedeninin seyirlik, gözetlenen ve bu yüzden de denetlenen bir nesne haline gelmesinin kültürel boyutuna gönderme yapıyor, sistemin dayattığı her türlü rekabete karşı kadınların her koşulda birlik olmasının önemini vurguluyor.
K2 Güncel Sanat Merkezi'nde 2 Eylül'de açılacak olan 'Git Üstüne Bir Şey Giy!' sergisi öncesinde Günseli Baki ile serginin hazırlık sürecini, objektifi ile anlatmak istediklerini, İstanbul Sözleşmesini ve hedeflerini konuştuk.
Geçtiğimiz yıl açmayı planladığını sergiyi talihsiz bir olay nedeniyle ertelemek durumunda kaldınız. Ama araya uzun bir süre girdi. Bu bir tercih miydi yoksa zorunluluk muydu? Yaşanan yangında zarar gören eserler oldu mu?
K2 Güncel Sanat Merkezi'nde geçtiğimiz yıl Eylül ayında açmayı planlamıştık. Ancak sanat merkezinin içinde bulunduğu Büyük Kardıçalı Han’da çıkan yangın sebebiyle iptal etmek zorunda kaldık. Sergiyi henüz yerleştirmemiştik. Sergi mekanlarının programını 1 yıl önceden yapmanız gerekiyor, K2’nin de programı dolu olduğu için 7 ay önceden yer ayırtmıştık. Tabi yangın yüzünden iptal olunca İzmir’de kısa sürede bu sergiyi açabileceğimiz K2 dışında bir güncel sanat mekanı bulamadık. İstanbul’da da çoğu mekan 2021’e kadar doluydu. İstanbul’da en erken bulabildiğim tarih Nisan ayıydı. Galeri Mod ile anlaştık ancak ne yazıkki bu defa da pandemi sebebiyle ertelemek zorunda kaldık. Pandemi koşullarında İstanbul’da sergi açmanın zorluğu sebebiyle yeniden K2’de açmaya karar verdik sergiyi. Nihayet 2 Eylül’de açıyoruz.
“Hatırlama”
Git Üstüne Bir Şey Giy, fikri nasıl doğdu? Hazırlık aşaması nasıl geçti? Sanatçı ve eser seçiminde kriterler neler oldu?
Eril bakışın haz nesnesi olarak kadının kendi bedenine hapsedilmesi çocukluk yıllarından başlıyor. Kadınlar çocukluk yıllarından itibaren bedenleri üzerinden uyarılar alarak yetiştiriliyor, bunlar kadınların bedenlerine yabancılaşmasını da beraberinde getiriyor. Kadınların içselleştirdiği bir çok davranışın temelinde de bu yaşlardan itibaren aldığı uyarılar yatıyor. Ne giymemiz gerektiği, nasıl oturmamız gerektiği konusunda sürekli uyarılıyoruz. Kadınlık inşasının çocukluk döneminde bu uyarılarla başladığını söyleyebiliriz. Çalışma tüm bunlardan yola çıkarak şu soruları soruyor; acaba kadınların hafızalarında yer eden o ilk kayıt neydi? Bedenine yabancılaşmasına sebep olan bu uyarının hafızasındaki karşılığı aynı zamanda bunu dönüştürmesine de yardımcı olabilir miydi? Kadınların bu “hatırlama” anlarının toplamı bir araya geldiğinde neler söylerdi? Elbette ilk olarak bu soruyu kendime sordum. Çocukluğumda bu uyarılarla ilgili hangisini hatırlıyordum. İlk aklımıza gelen, şüphesiz bizi en çok inciten oluyor, hatırladığımız o “uyarı” anının şaşkınlığı ve utanç duygusunu da içimizde hissediyoruz.
4 yıl önce sevgili Şehlem Kaçar’ın Terapötik Fotoğraf ve Otoportreler atölyesi sırasında başlayan bu çalışmayı, atölyeye katılan diğer sanatçı arkadaşlarımla paylaştım ve onlara da aynı soruları sorduğumda odadaki herkes çocukluk yıllarında bedenleri hakkında yapılan uyarıları hatırlamaya ve içini dökmeye başlamıştı. İçimizden dökülenler bütün odayı doldurmuş, bu uyarıların günlük hayatımızdaki davranışlarımızı nasıl etkilediğini, bunları nasıl içselleştirdiğimizi saatlerce konuşmuştuk ve elbette o gün yaşadığımız kendiliğinden oluşan bu "içini dökme hali" de çalışmanın “HATIRLAMA” bölümünü oluşturdu. Çalışmaya katılan 10 sanatçı arkadaşım, kendi metinlerini yazdılar ve metinlere karşılık gelen imgeleri ürettiler. Bu bölümde aynı zamanda, sergiye gelen izleyicilerin kendilerini görebilecekleri, onları da “Hatırlama”ya teşvik eden bir ayna ve bir defter bulunuyor. “Hatırlama Defteri”. Tüm bu seslerin bir araya gelmeleri, kadınların yaşadıklarının aynılığına dikkat çekerken, aynı zamanda bize yalnız olmadığımızı da söylüyor. Bunları ortaya çıkarmanın sağaltıcı, dönüştürücü bir etkisi de var. Kendi bedenimizle bütünleşmek için bir adım.
Sergide başka hangi bölümler bulunuyor?
Sergi bütünleşme, yüzleşme, reddetme, hatırlama olmak üzere 4 bölümden oluşuyor. Fotoğrafların yanı sıra; “Hiçkimsenin hikayesi ya da herkesin hikayesi” adlı metin kolajı yerleştirmesi yer alıyor. Diğer sanatçı arkadaşlarımın metinlerinden oluşturduğum yeni bir metin. Hepsinde de hatırlama ve dönüştürmeye yönelik bir anlatım var. Bunları bir araya getirerek güçlendirici ve bütünleştirici etkisini göstermeye çalıştım. Reddetme bölümünde de bir video çalışma bulunuyor.
Serginin bütününde vermek istediğiniz mesaj nedir?
Aslında biraz önce de bahsettiğim gibi kadınlığın inşa sürecinde bedenlerimiz üzerinden yapılan ikazları hatırlamak, feminist bir perspektiften bakarak farkındalık geliştirmenin dönüştürücü etkisi olduğunu düşünüyorum, bedenlerimizdeki yabancılaşmayı kırmanın da bir yolu. Bu sergi bir başlangıç, “Hatırlama Defteri” sergiyle birlikte herkese açılacak. Tüm bu hafıza kayıtlarını bir kitaba dönüştürmeyi planlıyorum. Çünkü kesinlikle yalnız değiliz, hepimiz benzer şeyleri yaşadık. Sesler çoğaldıkça farkındalığımızın artacağını umuyorum.
Tam bir akıl tutulması
İstanbul Sözleşmesi'nin tartışıldığı bir süreçte açıyorsunuz sergiyi. Yaşanan tartışmalar için neler söylemek istersiniz?
İstanbul Sözleşmesi devletin kadınların uğradıkları şiddete karşı net bir siyasi irade koyması açısından çok önemli. Bütün alanlarda kadınların eşit temsiliyetini isteyen ve şiddeti önleme gücüne, yaptırımına sahip bu sözleşme uygulanmadığı gibi şimdi de imzanın çekilmesinin tartışılması tam bir akıl tutulması! Şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği var ve her gün onlarca kadın bu yüzden şiddet görüyor, öldürülüyor… Bunu tartışmaya açmaları bile ne kadar feci bir durumda olduğumuzu göstermiyor mu? Bu tartışmaların olduğu bir dönemde toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, kendi bedenlerimiz üzerinden yakından bakmanın anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Son dönemde kadınların verdiği mücadele sizin objektifinize yansıdı mı?
Ne yazık ki İzmir’deki eylemlere katılamadım ama bir çok arkadaşım fotoğraflarıyla mücadeleyi görünür kılmaya çalıştılar. Ama şunu söyleyebilirim; kadınların her türlü temsil edilme biçimi bedenleri üzerindendir ve erkekler tarafından temsil edilirler, bu yüzden feminist sanat pratiklerinde beden bir mücade alanıdır. Bu sergiye de “objektiflere yansıyan mücadele” olarak bakmak mümkün elbette.
Biraz da sizden söz edelim. Günseli Baki'nin ve Sarı Denizaltı'nın hedefleri nedir? Bundan sonraki ilk projeniz ne olacak?
Bu sergiyle birlikte herkese açılacak olan “Hatırlama Defteri” üzerinde çalışacağım ve eğer kaynak bulabilirsem kitaba dönüştürme hayalim var. Kaynak bulamazsam, mutlaka herkese ulaştırmanın başka bir yolu bulunur diye düşünüyorum. Bunun dışında dert edindiğim konular üzerinde düşünmeye, üretmeye devam edeceğim. Pandemi süreci eskiden düşündüğümüz, dert ettiğimiz kavramları da değiştirdi. Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi olarak ise Kültür İçin Alan tarafından desteklenen bir projemiz var; Bir Mahallenin Hafızası: Kale. Şu an çok yoğun bir şekilde 10 fotoğrafçı ve görsel sanatçıyla birlikte bu proje üzerinde çalışıyoruz. 31 Ekim’de Bergama’da, 14 Kasım’da K2 Güncel Sanat Merkezi’nde sergisi açılacak. Daha sonra Yücel Tunca ile birlikte üzerinde çalıştığımız “Fabrika” isimli bir projemiz var, kendi kişisel sergilerimizden sonra ilk olarak tüm enerjimizi bu projeye harcamayı çok istiyoruz. Ama pandemi sürecinde her şey belirsiz ve daha zor ne yazık ki.
Sergide yer alan sanatçılar
Dilara Kızıldağ, Gülnaz Bingöl, Hale Güzin Kızılaslan, Meryem Güldürdak, Nesrin Ermiş, Nurgül Öz, Serra Akcan, Sinem Parlak, Sezgi Abalı, Şehlem Kaçar.
Günseli Baki kimdir?
Günseli Baki 1976 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden 1998 yılında mezun oldu. Accademia Italiana’da tasarım eğitimi aldı. Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi’nin Belgesel Fotoğraf ve Master Class programlarını bitiren fotoğrafçının, İlk kişisel belgesel fotoğraf çalışması “EV” çeşitli şehirlerde sergilendi ve farklı mecralarda yayınlandı. Hafıza ve mekan arasındaki ilişkiyi sorguladığı çalışmalarının yanı sıra kadın kimliğinin mevcut kültürel bağlamda oluşturulma biçimlerine, toplumsal cinsiyet konularına odaklanıyor; feminist sanat alanında fotoğraf temelli çalışmalar yapıyor.
Sergi Metni'nden
Bikinimin üzerine giydiğim t-shirtle sahile inerken, bir akrabamız beni kenara çekerek uyardığında on iki yaşındaydım. Neden altıma şort giymemiştim? Eril bakışın haz nesnesi olarak kadının kendi bedenine hapsedilmeye başlaması çocukluk yıllarından başlar. Eğilirken acaba göğüs çatalı görünür mü kaygısıyla elini göğsüne götürmesi, gömleğinin üçüncü düğmesini iliklemek zorunda hissetmesi gibi farkında olmadan yaptığı bir çok davranışın temelinde çocuk yaşlarından itibaren içselleştirmeye başladığı uyarılar yatar. Cinselliğinden, hazlarından, sıvılarından utanması gerektiği öğretilir... Eril bakış kadın bedenini nesneleştirir, anlamını sabitleştirir. Kadın kendi bedeniyle bütünleşemediği için kendini sürekli seyrettiği bir aynayla yaşar. “Git Üstüne Bir Şey Giy!” kadının bütünleşemediği kendi bedeninin her parçasına sahip çıkarak, kadın bedenini özgürleştirmek üzerine bir ses, paylaşarak çoğalan sesler bütünü.