EKONOMİ

Hakan Kara’dan asgari ücret için kritik uyarı: Yüzde 30 üstü programı bozar, 25 altı sokağı gerer

Milyonlarca çalışanın gözü kulağı 2026 yılı asgari ücret zammına çevrilmişken, Merkez Bankası eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara'dan kritik bir değerlendirme geldi. Kara, zam oranının yüzde 30'u aşması durumunda Orta Vadeli Program'ın (OVP) daha yıl başlamadan çöpe gideceğini belirtirken, yüzde 25'in altındaki bir artışın ise ciddi sosyal problemlere kapı aralayacağı uyarısında bulundu.

Abone Ol

Türkiye ekonomisinin en sıcak gündem maddesi olan asgari ücret maratonu öncesinde, uzmanlardan gelen uyarılar da dozunu artırıyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eski başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, CNBC-e yayınında yaptığı açıklamalarla hem ekonomi yönetimini hem de işçi kesimini bekleyen zorlu denklemi gözler önüne serdi. Kara, 2026 yılı için belirlenecek rakamın sadece çalışanların cebini değil, ülkenin makroekonomik dengelerini de doğrudan etkileyecek bir bıçak sırtı karar olacağını vurguladı.

Kritik eşik yüzde 30 bandı

Kara’nın analizine göre, asgari ücretteki artış oranı ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele stratejisi açısından hayati önem taşıyor. Eğer zam oranı yüzde 30'un üzerine çıkarsa, hükümetin büyük umutlarla açıkladığı Orta Vadeli Program (OVP) hedeflerinin daha yılın ilk gününden geçerliliğini yitirebileceğini belirten Kara, bu durumun enflasyonla mücadelede ciddi bir sapmaya neden olabileceğini ifade etti.

Merkez Bankası'nın bu süreçte temkinli olması gerektiğini savunan Kara, yüksek bir ücret artışının talep enflasyonunu tetikleyebileceği ve maliyet baskılarını artırabileceği riskine dikkat çekti. Bu senaryoda, enflasyonun düşürülmesi hedefi sekteye uğrayabilir ve ekonomik istikrar yeniden zedelenebilir.

Sosyal barış için alt sınır uyarısı

Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. Hakan Kara, sadece enflasyon odaklı bir yaklaşımın da tehlikeli olabileceği konusunda uyardı. Eğer asgari ücret artışı yüzde 25'in altında tutulursa, bu kez de ciddi bir sosyal problem riskiyle karşı karşıya kalınabileceğini belirtti.

Hayat pahalılığının ve gıda enflasyonunun vatandaşın belini büktüğü bir ortamda, düşük bir zam oranının toplumsal huzursuzluğu tetikleyebileceğini ima eden Kara, alım gücündeki erimenin yaratacağı sosyal maliyetin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı. Bu açıklama, ekonomi yönetiminin "enflasyonist baskı" ile "sosyal barış" arasında ne kadar hassas bir denge kurmak zorunda olduğunun en net özeti oldu.

Gıda fiyatlarında makas açılıyor

Kasım ayı enflasyon verilerinin beklentilerin üzerinde gelmesini "sürpriz" olarak nitelendiren Kara, gıda fiyatlarındaki artışın asgari ücret pazarlıklarında belirleyici olacağına değindi. Özellikle Türk-İş ve TÜİK verileri arasındaki makasın açıldığına dikkat çeken Kara, bu yılki pazarlıklarda hükümetin TÜİK verilerini referans almaya daha yakın durabileceğini öngördü.

"Her yıl asgari ücret belirlenirken gıda sepetlerine bakılıyor. Bu sene Türk-İş'ten ziyade TÜİK'e yakın bir artış yapılabilir" diyen Kara, ekonomi yönetiminin karar alırken sadece çalışanın refahını değil, aynı zamanda ihracatçının rekabet gücünü ve genel enflasyon görünümünü de masaya yatırdığını hatırlattı. Bu durum, asgari ücret masasında işçi tarafının elini zorlaştıracak bir faktör olarak öne çıkıyor.