Güney Asya’da Hindistan ve Pakistan arasındaki sular bir kez daha ısındı. 22 Nisan 2025’te Cammu Keşmir’in Pahalgam bölgesinde düzenlenen ve 26 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısı, iki ülke arasındaki gerilimi doruk noktasına çıkardı. Hindistan, saldırının arkasında Pakistan destekli Direniş Cephesi’nin olduğunu iddia ederken, Pakistan bu suçlamaları reddetti. Saldırı sonrası Hint hükümeti, İndus Sular Anlaşması’nı askıya alarak bölgedeki dengeyi altüst etti.
Su krizi savaş ihtimalini artırıyor
Hindistan’ın İndus Sular Anlaşması’ndan çekilmesi, Pakistan için hayati bir tehdit anlamına geliyor. Çünkü ülkenin içme ve tarım suyunun yaklaşık yüzde 80’i İndus Nehri’nden sağlanıyor. Bu adım, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri kopma noktasına getirirken, uzmanlar bölgede sıcak çatışma riskinin her zamankinden daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor. Pakistan, Hindistan’ın kararını “savaş nedeni” olarak nitelendirirken, uluslararası toplum gelişmeleri endişeyle takip ediyor.
Tarihsel kökleri derin bir kriz
Keşmir sorunu, 1947’de İngiltere’den bağımsızlıkla başlayan ve bugüne kadar çözülemeyen bir mesele olarak iki ülkenin kaderini şekillendiriyor. O dönemde Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu Keşmir, Hindistan’a bağlanınca bölgede isyanlar ve 1947-48 savaşı patlak verdi. Sonrasında Keşmir, Hindistan ve Pakistan arasında fiili olarak ikiye bölündü. Ancak aradan geçen onlarca yıla rağmen, bölgedeki çatışmalar ve huzursuzluk sona ermedi.
Sınırda savaş hazırlıkları ve askeri hareketlilik
Son gelişmelerin ardından, iki ülkenin sınır hattında askeri hareketlilik gözlemleniyor. Özellikle Keşmir çevresinde konuşlanan Hint ve Pakistan orduları, teyakkuz durumuna geçti. Sınır köylerinde yaşayan siviller, olası bir çatışma ihtimaline karşı tahliye planlarını gündeme aldı. Bölgedeki askeri yığınak, analistler tarafından “savaşın eşiğinde bir tablo” olarak yorumlanıyor.
Nükleer gölgenin altında bir bölge
Hem Hindistan hem de Pakistan’ın nükleer silahlara sahip olması, Keşmir’deki krizi küresel bir tehdit haline getiriyor. Uzmanlar, iki ülke arasında çıkacak bir savaşın sadece Güney Asya’yı değil, tüm dünyayı etkileyebileceği uyarısında bulunuyor. 1999’daki Kargil Savaşı’ndan bu yana bölgede nükleer gerilim hiç bu kadar tırmanmamıştı.
Su paylaşımı çatışmanın merkezinde
1960 yılında imzalanan İndus Sular Anlaşması, bugüne kadar iki ülke arasında su paylaşımı konusunda dengeyi sağlıyordu. Ancak Hindistan’ın anlaşmayı askıya alması, Pakistan’ın suya erişimini ciddi şekilde tehdit ediyor. Bu durum, sadece diplomatik bir kriz değil, aynı zamanda milyonlarca insanın yaşamını doğrudan etkileyen bir insani sorun olarak öne çıkıyor.
Diplomasi yerini karşılıklı suçlamalara bıraktı
Saldırı sonrası iki ülke arasında diplomatik kanallar neredeyse tamamen kapandı. Hindistan, Pakistan’ı “teröre destek vermekle” suçlarken, Pakistan ise Hindistan’ın suyu bir silah olarak kullandığını savunuyor. BM ve uluslararası kuruluşlar, tarafları itidale çağırsa da, şu ana kadar gerilimi düşürecek somut bir adım atılamadı.
Geçmişten bugüne krizlerin gölgesi
Hindistan-Pakistan gerilimi, sadece son olaylarla sınırlı değil. 1947-48 savaşı, 1965 ve 1971’de yaşanan çatışmalar, 1999’daki Kargil Savaşı ve son yıllardaki terör saldırıları, iki ülkenin barışa bir türlü ulaşamamasının başlıca nedenleri arasında. Her kriz, Keşmir’in statüsü ve bölgedeki dini-etnik farklılıklar üzerinden yeniden alevleniyor.
Halklar arasında artan korku ve endişe
Keşmir’de yaşayan siviller, her yeni gerilimde olduğu gibi bu kez de korku ve belirsizlik içinde. Sınır köylerinde yaşayan binlerce kişi, olası bir askeri harekata karşı hazırlık yapıyor. Özellikle su krizinin tarımı ve günlük yaşamı tehdit etmesi, halkın endişesini daha da artırıyor.
Uluslararası toplumun gözü Güney Asya’da
ABD, Çin, Rusya ve Avrupa Birliği başta olmak üzere pek çok ülke ve uluslararası kuruluş, Hindistan-Pakistan gerilimini yakından izliyor. Nükleer bir çatışmanın önlenmesi için diplomasi çağrıları artarken, bölgedeki gelişmeler dünya gündeminin ilk sıralarında yer almaya devam ediyor.
Çözüm arayışları ve gelecek senaryoları
Uzmanlar, Keşmir’deki krizin çözümü için diyalog ve karşılıklı güvenin yeniden tesis edilmesi gerektiğini vurguluyor. Ancak mevcut tablo, kısa vadede barış umutlarını zayıflatıyor. Su paylaşımı ve terör suçlamaları üzerinden tırmanan bu yeni kriz, Güney Asya’da barut fıçısı etkisi yaratıyor. Herkesin gözü, iki ülkenin atacağı adımlarda ve uluslararası toplumun devreye girip girmeyeceğinde.