Yaz mevsiminin en uzun gününü yaşadığımız 21 Haziran'da, İzmir güne sadece artan sıcaklıklarla değil, aynı zamanda geleceğe yönelik derin bir endişeyle uyandı. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin (İZSU) yayımladığı baraj doluluk oranları, kentin su kaynaklarının ne denli kritik bir seviyeye gerilediğini ve "susuz bir yaz" tehlikesinin kapıya dayandığını acı bir şekilde ortaya koydu. Geçtiğimiz kış ve ilkbahar aylarında beklenen yağışların yetersiz kalması, artan buharlaşma ve bilinçsiz su tüketimi, İzmir'in hayat kaynağı olan barajlardaki su seviyelerini, son yılların en düşük noktalarından birine çekti. Bu tablo, sadece bir istatistiksel veri olmanın ötesinde, milyonlarca İzmirli için bir "kırmızı alarm" niteliği taşıyor ve kuraklık gerçeğiyle yüzleşmenin artık kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
İzmir'in can damarı tahtalı'da sular çekiliyor
İzmir'in içme suyu ihtiyacının büyük bir bölümünü tek başına karşılayan ve kentin "can damarı" olarak kabul edilen Tahtalı Barajı'ndaki durum, krizin boyutunu en net şekilde gözler önüne seriyor. İZSU verilerine göre, 20 Haziran 2025 itibarıyla Tahtalı Barajı'ndaki aktif doluluk oranı, sadece yüzde 12,97 olarak ölçüldü. Bu oran, geçtiğimiz yılın aynı döneminde kaydedilen yüzde 27,60'lık doluluk oranının yarısından bile daha az. Bu dramatik düşüş, barajdaki suyun ne kadar hızlı bir şekilde tükendiğini ve yerine yenisinin konulamadığını gösteriyor.
Rakamların ötesinde, barajdaki kullanılabilir su hacminin 37,2 milyon metreküpe gerilemiş olması, tehlikenin boyutunu daha da somutlaştırıyor. Geçen yıl aynı tarihte bu rakam 79,2 milyon metreküptü. Yani, bir yıl içinde, İzmir'in en önemli su kaynağından, yaklaşık 42 milyon metreküplük, devasa bir su kütlesi buharlaştı veya tüketildi. Bu durum, baraj gölünün çeperlerinde geniş alanların kuruduğu, suyun metrelerce çekildiği ve adeta bir "hayalet göl" manzarası yarattığı anlamına geliyor. Yazın en sıcak aylarının henüz başlamadığı düşünüldüğünde, Tahtalı Barajı'ndaki bu kritik seviye, kentin su arz güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Gördes ve alaçatı'da durum daha da vahim
Eğer Tahtalı Barajı'ndaki durum endişe vericiyse, Gördes Barajı ve turizmin kalbi Çeşme'yi besleyen Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı'ndaki tablo, adeta bir felaket senaryosunu andırıyor.
-
Gördes Barajı Kuruma Noktasında: Manisa'da bulunmasına rağmen İzmir'in su ihtiyacına önemli bir destek sağlayan Gördes Barajı, yüzde 2,46'lık aktif doluluk oranıyla adeta kuruma noktasına gelmiş durumda. Geçen yıl yüzde 11,17 olan bu oranın, tek haneli rakamların bile altına düşmesi, barajın artık işlevini yerine getiremez bir hale geldiğini gösteriyor. Bu barajdan İzmir'e su transferi, artık imkansıza yakın bir duruma gelmiş olabilir.
-
Çeşme'de Tehlike Çanları: Türkiye'nin en gözde tatil beldelerinden Çeşme'yi besleyen Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı'ndaki durum da iç açıcı değil. Geçen yıl yüzde 32,56 olan doluluk oranı, bu yıl yüzde 9,96'ya gerileyerek, alarm seviyesinin de altına düştü. Bu rakamlar, Çeşme Belediyesi'nin geçtiğimiz günlerde ilan ettiği ve evlerin önünü yıkamaktan araba yıkamaya kadar birçok faaliyeti yasaklayan sert su tasarrufu tedbirlerinin ardındaki acı gerçeği ortaya koyuyor. Yaz aylarında nüfusu milyonları bulan Çeşme'nin, bu düşük su rezerviyle sezonu nasıl atlatacağı, en büyük merak konularından biri.
Diğer barajlar da alarm veriyor: genel tablo karamsar
İzmir'in su şebekesini besleyen diğer barajlardaki durum da, genel karamsar tabloyu destekliyor. Hiçbir barajda, geçen yıla kıyasla bir artış yaşanmazken, tamamında ciddi düşüşler gözleniyor.
-
Balçova Barajı: Geçen yıl yüzde 65,89 ile oldukça iyi bir durumda olan Balçova Barajı, bu yıl yüzde 42,56'ya geriledi.
-
Ürkmez Barajı: Seferihisar ve çevresine su sağlayan Ürkmez Barajı'nda da durum farklı değil. Geçen yıl yüzde 40,81 olan doluluk oranı, bu yıl neredeyse yarı yarıya azalarak yüzde 21,33'e düştü.
-
Güzelhisar Barajı: Tablodaki "en iyi" durumda görünen baraj olan Güzelhisar Barajı bile, geçen yıla kıyasla kan kaybetmiş durumda. Geçen yıl yüzde 80,75 olan doluluk, bu yıl yüzde 61,88'e geriledi.
Bu veriler, sorunun tek bir barajla sınırlı olmadığını, tüm su havzalarını etkileyen genel bir kuraklık ve su kıtlığı sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu net bir şekilde gösteriyor.
Peki, bu rakamlar ne anlama geliyor? uzmanlar ne diyor?
Barajlardaki bu dramatik düşüş, birkaç temel nedenin bir araya gelmesiyle açıklanabilir. İklim değişikliğinin bir sonucu olarak, bölgedeki yağış rejiminin değişmesi, kış aylarında kar yağışının azalması ve yağmurların baraj havzalarını yeterince besleyememesi, sorunun ana kaynağını oluşturuyor. Artan ortalama sıcaklıklar, barajlardaki buharlaşma oranını da artırarak, mevcut suyun daha hızlı bir şekilde kaybolmasına neden oluyor.
Bunun yanı sıra, kentin sürekli artan nüfusu, sanayi tesislerinin su kullanımı ve tarımsal sulama gibi faktörler de su talebini sürekli olarak artırıyor. Ancak en önemli faktörlerden biri de, bireysel su tüketim alışkanlıklarımız. Bulaşık ve çamaşır makinelerini tam doldurmadan çalıştırmak, gereksiz yere uzun duşlar almak, diş fırçalarken veya tıraş olurken musluğu açık bırakmak gibi küçük görünen alışkanlıklar, milyonlarca hane tarafından tekrarlandığında, devasa bir su israfına yol açıyor.
Uzmanlar, yazın en sıcak ayları olan Temmuz ve Ağustos'un henüz başlamadığına dikkat çekerek, asıl tehlikenin önümüzdeki iki ayda yaşanabileceği konusunda uyarıyor. Artacak sıcaklıklarla birlikte hem buharlaşma hızlanacak hem de su tüketimi zirve yapacak. Eğer acil ve etkili önlemler alınmazsa, İzmir'in belirli bölgelerinde planlı su kesintilerinin yaşanması kaçınılmaz hale gelebilir.
Vatandaşa düşen görevler ve İZSU'nun yol haritası
Bu kritik eşikte, hem yerel yönetimlere hem de her bir vatandaşa önemli görevler düşüyor. İZSU'nun ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, kapsamlı bir "kuraklık eylem planı"nı derhal devreye sokması bekleniyor. Bu plan, sadece halkı tasarrufa teşvik eden kampanyalardan ibaret olmamalı. Aynı zamanda, su şebekesindeki kayıp-kaçak oranlarının düşürülmesi, arıtılmış suların sanayide veya yeşil alan sulamasında yeniden kullanılması gibi teknik altyapı çalışmalarını da içermelidir.
Ancak en büyük sorumluluk, suyu tüketen biz vatandaşlara düşüyor. Bu yaz, her bir damla suyun ne kadar değerli olduğunu anlamak ve tüketim alışkanlıklarımızı kökten değiştirmek zorundayız.
-
Duş sürelerini kısaltmak.
-
Muslukları gereksiz yere açık bırakmamak.
-
Sızıntı yapan musluk ve sifonları derhal tamir ettirmek.
-
Bahçe sulamalarını, buharlaşmanın en az olduğu sabah erken veya akşam geç saatlerde yapmak.
-
Hortumla araba veya balkon yıkamak gibi alışkanlıklardan tamamen vazgeçmek.
Bu tür basit ama etkili önlemler, İzmir'in bu zorlu yazı en az hasarla atlatmasına yardımcı olabilir. Unutmayalım ki, barajlardaki su seviyesi, sadece bir rakam değil, aynı zamanda kentimizin ve geleceğimizin de bir göstergesidir. Bu yaz, suyun kıymetini bilmek, her zamankinden daha hayati bir önem taşıyor.