9 Eylül Gazetesi'nden Utku Çelik'in haberine göre: İzmir Barosu, çocuk işçiliğine karşı mücadele kapsamında, "MESEM'ler kapatılsın!" başlıklı basın açıklaması gerçekleştirdi. İzmir Barosu önünde düzenlenen basın açıklamasının açılış konuşmasını İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz yaptı. Açıklamada çocuk işçiliğinin Türkiye'de korkunç boyutlara ulaştığı ve MESEM'lerin (Mesleki Eğitim Merkezleri) bu sorunu daha da derinleştirdiği vurgulandı.

'ÇOK ERKEN YAŞLARDA İŞ GÜCÜ OLUYORLAR!'

Basın metnini İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Av. Zöhre Dalkıran okudu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

İZELMAN'a devredilmişti: Otogarın akıbeti ne olacak? İZELMAN'a devredilmişti: Otogarın akıbeti ne olacak?

"15 yaşındaki bir çocuğun yüksekten düşmesi ve 16 yaşındaki bir çocuğun akıma kapılması ile birlikte 2023-2024 eğitim ve öğretim döneminde MESEM kapsamında çalıştırılırken ölen çocuk sayısı 10’a çıktı.  Birer sayı olarak ifade ettiklerimizin her biri yaşam hakkı ellerinden alınmış çocuklar ve gençler. Henüz yaşayacak çok şeyi olan, devlet politikaları neticesinde geleceksizleştirilen, güvencesiz bırakılan ve son olarak da yaşam hakkı ellerinden alınan çocuklar ve gençler…

Bu hafta yeni bir eğitim ve öğretim dönemi başladı. Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) uygulaması, çocukların yaşam hakkı başta olmak üzere pek çok hakkını ihlal etmeye devam ediyor.
 
Haftanın dört günü iş yerinde bir günü okulda verildiği söylenen “mesleki eğitim”, tamamen içi boşaltılmış müfredat ve güvencesiz koşullarda çocukların çalıştırılması ile karşımıza çıkıyor. 

Yeri okul olan çocuklar geleceksiz kılınırken bir yandan da kontrolsüz olarak yetişkinlerle aynı ortamda uzun süre bulunmak zorunda bırakılıyor. Bu durum onları istismara karşı korunmasız kılıyor. 

Aynı zamanda haftanın sadece bir günü okula giden öğrencilerin, okulla ve rehber öğretmenlerle olan bağlarının zayıflığı ise korunmasız kılınan çocukların yardım isteyeceği yerlerin ellerinden alınması anlamına geliyor.

MESEM uygulaması kapsamında adeta “işçi” olarak çalıştırılan çocukların çalıştırılmaları iş, kendileri işçi olarak hukuki koruma altında bulunmadığı için bir işçinin sahip olduğu haklara dahi sahip olamıyorlar.  Bu da kanunda açıkça çalıştırılması yasak olan kimi yaş grubundaki çocukların da -hatta kimi zaman ağır koşullarda- çalıştırılmalarına neden oluyor.

4+4+4 olarak ifade edilen eğitim sisteminin bir sonucu olarak çok erken yaşta çocukların okula başlaması nedeniyle erken yaşta lise çağına erişmeleri söz konusu oluyor. Bu nedenle de hukuken yasak olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı eliyle çok erken bir yaşta ucuz işgücüne dâhil oluyorlar.

Mevzuata göre, çocukların ve gençlerin staj görmekte oldukları işletmelerde sağlıklarının ve güvenliklerinin denetiminin sorumluluğu Milli Eğitim Bakanlığında. Fakat MEB, bu denetimi halihazırda yoğun ders programları bulunan öğretmenler aracılığı ile yapıyor. Bu da denetimlerin oldukça seyrek yapılmasına ve kâğıt üzerinde kalmasına neden oluyor. Çünkü sorumluluğun gereği gibi yerine getirilmesi için gereken istihdam ve çalışma planı oluşturulmuş değil.

Bu durum, aynı zamanda çocukların ve gençlerin eğitimlerinin çok ötesinde,  normalde yasak olan ağır çalışma koşullarında çalışmalarına ve bu nedenle yaşam haklarının dahi tehlikede bulunmasına neden oluyor. Çoğu kez de çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyuyor, potansiyellerini eksiltiyor, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar veriyor. 
Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 32. maddesi, Sözleşmeci Devletlere çocukların ekonomik sömürüsüne karşı çocukların korunması için önlem alma yükümlülüğü yüklemektedir. Madde şu şekildedir: “Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesiiçin zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.” Fakat tam da maddede sayılan koşullarda çocukların ekonomik olarak sömürülmesi durumuna karşı önlem almak bir yana, siyasi iktidar bu koşullarda çocukların çalıştırılmasını çalışma politikasının bir parçası haline getirerek MESEM’ler aracılığıyla çocuk emeğinin sömürüsü kurumsal hale getirmiştir. 

MESEM uygulamasına tüm bu nedenlerle derhal son verilmelidir. Fakat uygulama devam ettiği süre boyunca da çocuğun üstün yararı gereğince:

okulda geçirilen sürenin artması
okul müfredatının zenginleştirilmesi
denetim mekanizmasının işlevsel kılınması
staj amacı taşımayan çalıştırma halleri için işletmelere yaptırım uygulanması
sadece çocukların güvenliklerini ve sağlıklarını tam olarak korumaya yetkin şirketlerin uygulama kapsamına alınması ve bu koşulların denetime elverişli olacak şekilde açıkça düzenlenmesi gerekmektedir.”

Açıklamada ayrıca, uygulama devam ettiği süre boyunca da çocuğun üstün yararı gereğince yapılması gerekenler şu şekilde sıralandı:

1-Çocuk işçiliğinin tamamen yasaklanması.
2-Çocuk işçi çalıştıranlara caydırıcı cezalar uygulanması.
3-Eğitimin her çocuk için ulaşılabilir ve ücretsiz hale getirilmesi.
4-Yoksul ailelere maddi destek sağlanması.
5-Çocuk işçiliğiyle mücadelede toplumsal farkındalığın artırılması.

İzmir Barosu, yaptığı açıklamanın sonunda çocuk işçiliğiyle mücadelenin tüm toplumun ortak sorumluluğu olduğunu belirterek yetkilileri, sivil toplum kuruluşlarını ve tüm vatandaşları bu mücadeleye destek vermeye çağırdı.

Kaynak: HABER MERKEZİ