9 Eylül Gazetesi'nden Utku Çelik'in haberine göre, İzmir Barosu, 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü nedeniyle düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'deki insan hakları durumuna ilişkin sert eleştirilerde bulundu. İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, yaptığı açılış konuşmasında, ülkenin "kayyumlar ülkesi" haline geldiğini belirterek, belediyelere atanan kayyımların seçme ve seçilme hakkını ihlal ettiğini vurguladı. Yılmaz, "Yüzden fazla belediyeye kayyum atandı. Bu durum, sadece seçme ve seçilme hakkını değil, toplumsal barışı da tehdit ediyor." dedi. Avukatlara yönelik baskılara da değinen Yılmaz, son dönemde hak ihlallerinin arttığına dikkat çekti.

Telefona kaç taksit yapılıyor? Yeni düzenleme neleri değiştiriyor? Telefona kaç taksit yapılıyor? Yeni düzenleme neleri değiştiriyor?

Sefa Yılmaz-8

İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz

"100'den fazla belediyeye kayyum atandı"

İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz açılış konuşmasında, “Son dönemde neredeyse kayyumlar ülkesi haline gelen bir ülkede yaşıyoruz. Yüzden fazla belediyeye son dönem içerisinde kayyumlar atandı. Bu sadece seçme ve seçilme hakkından değil, aynı zamanda toplumsal barışı da neredeyse ortadan kaldıran bir yönetim biçimi.” dedi. İsrail’in Filistin’de gerçekleştirmeye devam ettiği soykırım ve mültecilerin yardım çığlıklarına gözlerini kapatan bir dünya ile karşı karşıya olduklarını belirtti.

Erdem Oktar

İzmir Barosu İnsan Hakları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Oktar

"İsrail Filistin'de soykırım yapıyor"

İzmir Barosu İnsan Hakları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Oktar tarafından okunan basın metninde, “İsrail’in Filistin’de gerçekleştirmeye devam ettiği soykırım ve Ortadoğu’dan Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışan mültecilerin yardım çığlıklarına gözlerini kapatan bir dünya ile karşı karşıyayız. Ne yazık ki, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde temel hak ve özgürlükleri koruma taahhüdünde bulunan ülkeler, bu ihlalleri yalnızca görmezden gelmekle kalmamakta; aynı zamanda doğrudan veya dolaylı olarak bu ihlalleri gerçekleştirmektedir.” ifadeleri yer aldı.

"Mülteci karşıtlığı insan haklarını tehdit ediyor"

İnsan hakları mücadelesinin yükselen otoriter rejimler, faşist ideolojilerin yaygınlaşması ve mülteci karşıtlığının artması ile önem kazandığını belirten Oktar "Savaş, çatışma ve ekonomik adaletsizlik nedeniyle milyonlarca insan evlerini terk etmek zorunda kalmış, vardıkları yerlerde onurlu bir yaşam yerine insanlık dışı uygulamalarla karşılaşmıştır. Mültecilerin sınır dışı edilmesi, insanlık dışı koşullarda tutulması ve kırılgan hale getirilmiş gruplara yönelik nefret söylemleri, insan haklarının temel ilkelerini hiçe saymaktadır. Özellikle İsrail’in Filistin ve Lübnan’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, sivillerin yaşam hakkını hedef alarak bu ihlallerin vahametini ortaya koymaktadır." şeklinde konuştu

“Sistematik hale geldi”

İnsan hakları ihlallerinin sistematikleştiğini söyleyen Oktar "Türkiye’de ise insan hakları ihlalleri sistematik bir hale gelmiştir. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin simgesi olan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü sonrasında, hak savunucularına yönelik baskılar artmış; pek çok aktivist gözaltına alınmıştır. Barışçıl toplantı ve gösterilere katılan kişiler, yalnızca seslerini duyurmak isterken ağır idari yaptırımlarla karşılaşmış ve hukuki süreçlerle yıldırılmaya çalışılmıştır. İnsan hayatının değersizliği, Alsancak’ta 2 insanın yağmur suyuna temas eden elektriğin çarpması sonucu ölümünü ile de kendini göstermiştir." ifadelerini kulladı.

LGBTI+ bireylere yönelik nefret ve ayrımcılık artıyor

2024 yılında LGBTI+ bireylerin hedef gösterilmeye devam edildiği belirtilerek, “LGBTI+’lar terörize edilmeye ve nefret söylemi ve ayrımcılığa maruz bırakılmaya devam edilmiştir. Barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak isteyen yurttaşlar, polis müdahaleleriyle engellenmiş; anayasal haklarını savunan kişiler hukuki yaptırımlarla tehdit edilmiştir. Trans+’ların hormon tedavisine erişimi kısıtlanarak, sağlık hakkına açık bir müdahale edilmiştir. Yetkililerin LGBTI+ karşıtı söylemleri ise nefret söyleminin derinleşmesine neden olmuş ve toplumda artan nefret cinayetlerinin zeminini hazırlamıştır.” dedi.

"Seçilmişler yerine kayyumlar atanıyor"

Demokratik seçimlerle belirlenmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanmasının 2024 yılında da devam ettiğini belirten Oktar, “Yerel yönetimlerin seçilmiş temsilcileri üzerindeki baskılar, yalnızca seçme ve seçilme hakkını değil, toplumsal temsilin meşruiyetini de tehdit etmektedir. Bunun yanı sıra, Gezi davası süreci ve sonrasında Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına rağmen hak savunucularının özgürlüklerinden mahrum bırakılması, Türkiye’nin demokrasi tarihinde bir utanç kaynağı olarak durmaya devam etmektedir. Milletvekili seçilmiş olmasına rağmen hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan Can Atalay’ın durumu, adalet sistemindeki sorunların ve siyasi müdahalelerin boyutunu bir kez daha ortaya koymaktadır." dedi.

"Mücadeleyi büyütecekler hukukçulardır"

Oktar, “Ne var ki ülkenin insan hakları karnesi her ne kadar zayıflarla dolu olsa da devam eden sayısız hak ihlalinin önüne geçmek için verdiğimiz mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü bu alanda umudunu yitirmemesi gereken ve mücadeleyi büyütecek kişiler öncelikle hukukçulardır. Avukatlık mesleği bizlere salt dilekçe yazıp duruşmalara girmek şeklinde bir teknik vazife yüklememekte, başta Avukatlık Kanunu’ndan kaynaklanmak üzere avukatlar ve meslek örgütleri barolar ülkedeki hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokrasiyi koruyup geliştirmek göreviyle bizzat görevlendirilmişlerdir." diye konuştu.

"Sesi kısılanın sesi, nefesi kesilenin nefesi olacağız"

İzmir Barosu olarak, “herkes için onurlu bir yaşamı savunmaya; dil, din, ırk, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, mezhep, siyasi görüş, etkin köken ve benzeri hiçbir ayrım gözetmeksizin hakların korunması ve geliştirilmesi için dünyada ve Türkiye’deki tüm hak ihlallerine karşı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz. Sesi kısılan yurttaşın sesi, nefesi kesilen toplumun nefesi olmak için mücadelemizi sürdüreceğiz. Ülkemizde ve dünyada hukukun üstün olduğu, kimsenin işkenceye, kötü muameleye, ayrımcılığa maruz kalmadığı, yasaların çağa ve insana uygun, ilerici bir şekilde tüm insanlara eşit şekilde uygulanabildiği bir toplumsal düzen için mücadeleye devam edeceğiz.” ifadesiyle açıklamayı noktaladı.

Kaynak: HABER MERKEZİ