ÖZEL/ Didar DEMİRCİ
Merkez üssü Kahramanmaraş olan 7.7 olan depremin 10 ilde felaketle sonuçlanması, büyük bir deprem olacağı söylenen şehirlerde korkuya neden oldu. İzmir özelinde sorularımızı yanıtlayan Deprem Uzmanı Atilla Uluğ, devlet desteği ile planlı bir şekilde önlem alınması gerektiğini ve yapılarda güvenliğin sağlanması gerektiğini ifade etti. 10 ilde acıya neden olan 7.7 büyüklüğündeki benzer bir depremin İzmir’de olması durumunda felaketin yaşanacağını söyleyen Uluğ, “Çünkü İzmir’deki binaların yüzde 30’u sağlam. Geri kalan hepsi yarım yamalak binalar. Sahil kesimindeki o gökdelen gibi görülen Kordonboyu’ndaki binaların bile zemin problemi var. Allah korusun öyle büyük bir depremde ne olacağı belli değil. O bakımdan benzer bir deprem İzmir’de felakete neden olur” sözlerini kaydetti.
İZMİR’İN GÖKDELEN RİSKİ
İzmir’in özellikle Bornova ve Bayraklı ilçelerinde inşa edilen ve inşası devam eden gökdelenlerin herhangi bir depremde yıkılmayacağının bir garantisi olup olmadığına ilişkin değerlendirmelerini paylaşan Uluğ, “Bir garantisi olacağını sanmıyorum. Ben o binalar yapılmadan evvel Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanıydım yani konuyu bilen biriyim. Orada gökdelenlerin altındaki ana kaya derinliği 300 metre derinliğinde yapılmış sondajlar var. 300-350 metrede dolayısıyla siz kumun üzerine çivi çakmış gibi oluyorsunuz. Bunlar ne kadar stabil olur bilmiyoruz. Çok övünüyorlar; altına şu kadar beton attık diye ama doğa betonu da dinlemiyor. Bunun gibi o gökdelenler de belki sıvılaşma nedeniyle dibe doğru batabilir. Büyükçe bir deprem yaşanırsa Allah korusun. Direk devrilmez ama dibe doğru birkaç kat inebilir” açıklamasını yaptı. Öte yandan Uluğ, Şehir Hastanesi’ni de ele aldı. Uluğ, Şehir Hastanesi’nin bulunduğu zeminin kıyı kesimlere göre biraz daha sağlam olduğunu söyleyerek, yine de büyük bir depremde yıkılmayacağının garantisini veremeyeceklerini belirtti.
KIYILAR DİBE BATIYOR
İzmir’de alüvyon zemine sahip bölgelerin yani Bornova Ovası ve Karşıyaka’nın bir kısmının sıvılaşma nedeniyle risk altında olduğunu aktaran Uluğ, dağlık alanlardaki yerleşim yerlerinin genelde sağlam olduğunu ifade etti. Karşıyaka Mavişehir taraflarının risk altında olduğunu hatırlatan Uluğ, “Binalar çok sağlam gibi duruyor ama her sene o binalar birkaç milim ya da santim dibe doğru çöküyor. Binaların bahçesini yıkıyorlar, yıkadıkları su tekrar kendilerine doğru geri geliyor. Çünkü zemin çökük vaziyette. Beni orada bir apartman yönetici aramıştı, ‘ne yapabiliriz’ diye. Ben de onlara, ‘sizin apartmanınız yapıldığı yıllarda kırmızı kod diye bir zemin kodu verir belediye… şimdi bir daha ölçtürün, bakın kaç metre aşağıya batmışsınız onu siz görürsünüz’ demiştim. Benim bu söylediğimin teyidi de biliyorsunuz Belediye set çekti deniz kıyısına suyu sürekli pompalarla dışarı atıyorlar. Bir kaldırsalar, pompa dursa oralara deniz yeniden basar” şeklinde konuştu.
BELİRLİ ARALIKLARLA TEKRARLAR
İzmir’de meydana gelen küçük depremlerin olası büyük bir depremin habercisi olup olmadığına ilişkin açıklama yapan Uluğ, “Bu şekilde bir şey demek çok zor. Ben depremleri önceden haber verme, belirleme projelerinde çalıştım. Sistematik bir çalışmayla bazı şeyleri belirleyebilirsiniz. Ama biz depremlerin tekrarlama süreçlerini biliyoruz. Burada büyük deprem 120 sene evvel olmuş. 120 sene yaklaştığı zaman tekrar büyük bir deprem beklenebilir. Belirli bir zaman periyodundan sonra aynı büyüklükte tekrar olur kuralı vardır. Öyle bir alet koyalım da deprem geldiğinde bize sistem haber versin gibi bir şey dünyada yok. O nedenle biz bu şeylere güvenmeyip, binalarımızı sağlam yerlere sağlam şekilde yapmamız gerekiyor. Tüm kural odur yani. İzmir’de daha büyük bir deprem yaşanmadı. Daha henüz büyük deprem yok ortalıkta. Bekliyoruz. İnsanlar tedbir almaya çalışması lazım. Devletin de bu konularda katkı koyması lazım. İnsanlar tek başına büyük sağlam bir bina yapması kolay bir hadise değil” diye konuştu.
AHBAP ÇAVUŞ İLİŞKİSİ
Türkiye’deki yapı denetim uygulaması hakkında da değerlendirmede bulunan Uluğ, “Yapı Denetim Kanunu ilk çıktığında ben çok sevinmiştim. Ama ondan sonra rant ekonomisi öyle bir istismar edildi ki yasa yani siz kendinizi kontrol edecek kimseyi siz belirliyorsunuz. Parasını siz veriyorsunuz. Ne anladım ben o işten. Sizin binanızı bağımsız bir kurumun denetlemesi lazım. Ama Türkiye’de öyle değil. Türkiye’deki yapı denetim şirketlerinin pek çoğu ahbap çavuş ilişkileriyle olur. Şantiyeye gitmezler yani” eleştirisini yaptı. Öte yandan Türkiye’de yapılan her binanın nereye yapılırsa yapılsın en az 7.5 büyüklüğündeki bir depreme dayanacak şekilde yapılması gerektiğinin altını çizerek, “7.5 büyüklüğünde bir depremde bina ağır hasar görse de içinden insanın canlı çıkması lazım. Ama Türkiye’de görüyoruz, 6 büyüklüğündeki depremlerde binalar çöküyor” dedi.