Türkiye'nin en modern ve en büyük tarım işletmelerinin bulunduğu İzmir'in Torbalı ilçesinde, teknolojiyle ve bilimsel verilerle yönetilen dev bir çiftlik, içinde barındırdığı sıcacık bir gelenekle duyanların içini ısıtıyor. Emekli olduktan sonra kendilerini tamamen büyükbaş hayvancılığa adayan veteriner hekim Nermin Salı Kızılöz (58) ve Yavuz Kızılöz (59) çifti, 300 başlık Avrupa Birliği onaylı modern çiftliklerinde, dünyaya gelen hiçbir buzağıyı sadece bir numara olarak görmüyor. Ahırdaki her yeni can, onlar için yeni bir aile üyesi, yeni bir dost anlamına geliyor ve her birine özenle, sevdikleri eşlerinin, dostlarının, akrabalarının ve hatta misafirlerinin isimleri veriliyor. Krizi fırsata çevirerek kurdukları bu başarılı işletmede, rakamların ve verimliliğin soğuk dünyasına karşı sevginin ve vefanın sıcaklığını yeşerten Kızılöz çiftinin başlattığı "isim hakkı olarak baklava getirme" geleneği ise, modern zamanlarda unutulmaya yüz tutmuş insani değerlerin en güzel örneklerinden birini oluşturuyor.

V E T E R I N E R C I F T C I F T L I K T E K I B U Z A G I L A R I N A 837292 248154

Krizle başlayıp zirveye ulaşan bir başarı öyküsü

Nermin ve Yavuz Kızılöz çiftinin bu ilham verici hikayesi, aslında bir kriz anında doğmuş. Yıllarca Tarım Bakanlığı'nda veteriner hekim olarak hizmet verdikten sonra emekli olan çift, 2013 yılında damızlık hayvan ithalatı ve çiftlik yönetim danışmanlığı yapmak üzere kendi şirketlerini kurarak yeni bir yola çıkmış. Türkiye'nin farklı illerinde geçici karantina çiftlikleri kurarak üreticilere hayvan temin eden çiftin hayatı, 2017 yılında Torbalı'da kurdukları karantina çiftliğinde tamamen değişmiş. O yıl yaşanan bir ekonomik kriz nedeniyle, üreticilere satmak üzere getirdikleri gebe düveler ellerinde kalmış. İşte bu zorunluluk, onların en büyük hayalini gerçeğe dönüştüren ilk adım olmuş.

Başkan Tugay'dan iklim krizi çıkışı: “Türkiye kuraklıkla boğuşurken hâlâ ‘yok’ diyorlar”
Başkan Tugay'dan iklim krizi çıkışı: “Türkiye kuraklıkla boğuşurken hâlâ ‘yok’ diyorlar”
İçeriği Görüntüle

V E T E R I N E R C I F T C I F T L I K T E K I B U Z A G I L A R I N A 837291 248154

Nermin Salı Kızılöz, o günleri şöyle anlatıyor: "Çiftlikteki hayvanlar, üreticilere satılmak üzere getirilmişti ama 2017'nin bir krizinde hayvanlar satılamadı ve bizde kaldı. Elimizde kalan bu canlarla ne yapacağımızı düşündük ve kendi damızlık Simental çiftliğimizi kurmaya, süt sağımı yapmaya karar verdik. Süte eşim, buzağı bakımına ben girdim. İlk 6 ay boyunca her şeyleriyle kendimiz ilgilendik. Şimdi dönüp bakınca 'iyi ki o hayvanlar bizde kalmış' diyoruz. Biz sıfırdan başlayan iki devlet memuruyduk. Beş tane hayvanım olacağını rüyamda görsem inanmazdım, şimdi 300 başlık, kendi içinde büyüyen, genetiğini koruyan dev bir çiftlik sahibiyiz."

V E T E R I N E R C I F T C I F T L I K T E K I B U Z A G I L A R I N A 837290 248154

Sadece bir numara değil, her biri bir 'insan': ahırdaki vefa defteri

Kızılöz çiftinin çiftliğini diğerlerinden ayıran en temel özellik, hayvanlara yaklaşımları. Burada her bir hayvan, Tarım Bakanlığı'nın zorunlu kıldığı küpe numarasının çok ötesinde, bir kimliğe, bir isme ve bir hikayeye sahip. Bu geleneğin kökleri, Nermin Hanım'ın bakanlıktaki görev yıllarına dayanıyor. "Bakanlıkta çalışırken küpe takma işi bendeydi," diyen Nermin Kızılöz, "Her küpe taktığım çiftlikte mutlaka bir 'Nermin' ismini görürdüm. Hayvanlara genellikle kadınlar bakardı ve küpe takmaya bir kadın veteriner hekim gelince, o vefayı göstermek için mutlaka benim ismimi bir buzağıya koyarlardı. Biz de o güzel geleneği kendi çiftliğimizde yaşatmaya karar verdik," diyor.

Bu gelenekle birlikte, çiftliğin ahırı adeta yaşayan bir vefa defterine dönüşmüş. Dünyaya yeni gelen her buzağı için, çiftin önceden hazırladığı bir isim listesi bulunuyor. Bu listede eşlerinin, dostlarının, çocuklarının, onlara destek olan arkadaşlarının isimleri yer alıyor. Doğum sırasına göre bu isimler buzağılara veriliyor, fotoğrafları çekilerek ismin sahibine gönderiliyor ve böylece manevi bir bağ kuruluyor. Nermin Hanım, "Bayramda doğan buzağıya 'Şeker' ismini koyuyoruz, onunla birlikte bayramını kutluyoruz. Ramazan ayında doğduysa ismi 'Ramazan' oluyor. 'Şaban', 'Recep' gibi buzağılarımız da var. Bizim için onlar sadece birer numara değil, her birinin bir ismi, bir karakteri var," diyerek bu özel bağı ifade ediyor.

Hem çizmeli hem kalemli: Bakanlık koridorlarından simental çiftliğine uzanan meslek aşkı

Kızılöz çiftinin bu başarısının ardında, sadece hayvan sevgisi değil, aynı zamanda derin bir mesleki bilgi ve tecrübe de yatıyor. Yavuz Kızılöz, eşiyle birlikte sektörün her kademesinde görev yaptıklarını belirterek, bu tecrübenin çiftliklerini nasıl şekillendirdiğini anlatıyor: "Dağlarda aşı yaptık, ahırlarda hayvan tedavi ettik. Bakanlıkta mevzuatlar ve kanun yönetmelikleri üzerinde çalıştık. Dolayısıyla sektörün her alanında hem ayağı çizmeli hem de eli kalem tutan insanlar olarak bulunduk. Bu işi yapacaksak kaliteli yapmamız gerektiğine inandık. Bu nedenle genetiğe önem veren, hastalıktan ari, Avrupa Birliği onaylı bir çiftlik oluşturduk. Bu, bizim mesleğimize olan saygımızın bir gereği."

2017'de kurulduğundan bu yana çiftliğe dışarıdan tek bir hayvan bile alınmamış. Bütün sürü, ilk başta ellerinde kalan o gebe düvelerin yavruları ve torunlarıyla, tamamen kendi içinde büyümüş. Bu "kapalı sürü" sistemi, hastalık riskini en aza indirirken, Simental ırkının üstün genetik özelliklerinin de korunmasını sağlıyor. Yavuz Kızılöz, bu başarıda eşiyle aralarındaki mükemmel iş birliğinin altını çiziyor: "Eşimle memuriyette de, çiftliğimizde de her zaman beraberiz. Çok iyi bir iş paylaşımımız var. Birbirimize her alanda destek olmasaydık, iki devlet memurunun sıfırdan böyle bir işletmeyi ayağa kaldırması mümkün değildi."

'İsim hakkı' bir tepsi baklava: Buzağınızın adını koyun, tatlısını getirin

Çiftlikteki isim verme geleneği, zamanla kendi içinde tatlı bir ritüele dönüşmüş. Çiftliği ziyarete gelen misafirler, doğan yeni buzağılara kendi çocuklarının, eşlerinin veya anne-babalarının isimlerini koyma fırsatı buluyor. Bu jestin karşılığında ise yazılı olmayan bir kural var: "isim hakkı" olarak bir sonraki ziyarette bir tepsi baklava getirmek. Nermin Kızılöz, bu tatlı geleneği gülerek anlatıyor: "Doğan buzağılara dostlarımızın istediği isimleri koyup onlara fotoğraflarını gönderiyoruz. Onlar da 'isim hakkı' olarak bir dahaki gelişlerinde baklavalarını getiriyorlar, hep beraber burada, hayvanlarımızın arasında yiyoruz. Bu, aramızdaki dostluğu ve sevgiyi pekiştiren çok güzel bir anıya dönüşüyor." Bu basit ama anlamlı gelenek, Kızılöz çiftliğinin sadece bir üretim tesisi değil, aynı zamanda bir sosyal buluşma ve sevgi paylaşım merkezi olduğunu da gösteriyor.

Gelenek çiftlik çalışanlarına da miras kaldı: 'Sevdiklerimi buzağılarda yaşatıyorum'

Nermin ve Yavuz Kızılöz çiftinin başlattığı bu güzel gelenek, çiftlikte çalışan personele de sirayet etmiş durumda. Çiftliğin buzağı bakım ve besleme bölümünden sorumlu veteriner teknikeri Şenay Acar (39), staj için geldiği bu çiftlikte 3 yıldır severek çalıştığını ve bu geleneği kendisinin de benimsediğini söylüyor. Şenay Acar, "Ben de buzağılara sevdiklerimin isimlerini veriyorum. Bu, hem benim için hem de onlar için çok güzel bir anı oluyor. Sevdiklerimi burada, yanımda yaşatmak gibi hissediyorum. Mesela kız kardeşim Esma'nın ismini taşıyan bir buzağımız var. Onu her sevdiğimde, kardeşimi de sevmiş gibi oluyorum. Biz burada sevdiğimiz, saydığımız, önemsediğimiz insanların isimlerini buzağılara vererek, onlara olan sevgimizi de bir nevi ölümsüzleştiriyoruz," diyerek, bu çiftlikte hayvancılık yapmanın sadece bir iş değil, aynı zamanda bir gönül bağı olduğunu ifade ediyor.

Kaynak: DHA