İzmir'in yeşil dokusuna vurulan darbenin boyutları, Prof. Dr. Doğan Yaşar'ın açıkladığı verilerle tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Ege'nin incisi kentte, son bir aylık sürede meydana gelen orman yangınlarında tam 26 bin 260 hektarlık alan alevlerin kurbanı oldu. Bu rakam, İzmir'deki orman yangınları tarihinde görülen en yüksek değer olarak kayıtlara geçti.
TÜBA uzmanının verdiği bilgilere göre, bu felaket sadece İzmir'le sınırlı kalmadı. Ege Bölgesi'nde başta İzmir, Manisa ve Aydın olmak üzere çok sayıda noktada orman yangını çıktı. Birçok bölgede yeşil alanlar tamamen küle dönerken, bir zamanlar masmavi gökyüzüne uzanan ormanlar, artık gri bir manzaraya büründü.
Bu korkunç rakamları daha iyi anlamak için geçmiş yıllarla karşılaştırmak gerekiyor. İzmir'de geçen yıl toplam yangın kaybı 6-7 bin hektar civarındayken, bu yıl henüz yangın sezonu bitmediği halde bu rakam 26 bin hektarı aştı. Bu, geçen yıla göre yaklaşık dört kat daha fazla zarar anlamına geliyor. Türkiye genelinde yılda ortalama 9 bin hektar orman yanarken, İzmir tek başına bu ortalamanın üç katını geçmiş durumda.
Kuraklık alarmı: Toprakta nem kalmadı, ormanlar çıra gibi tutuştu
Prof. Dr. Doğan Yaşar, bu yıl yaşanan felaketli tabloyu, iklim koşullarındaki dramatik değişikliklerle açıklıyor. Uzmanın değerlendirmeleri, 2020 sonrası ciddi bir kurak dönemin başladığını ve bu durumun öngörülmüş olduğunu ortaya koyuyor. "Mayıs ve haziran ayları yağmur yağmazsa, o yıl orman yangını çok olur, çok da alan kaybederiz" diyen Yaşar, bu yılki durumun ne kadar kritik olduğunu rakamlarla destekliyor.
Geçen yıl metrekare başına 0,4 litre su düşerken, bu yıl hiç yağmur yağmadı. Bu durum, toprağın tamamen susuz kalmasına neden oldu. Toprakta nem kalmayınca, sıcak havayla birlikte ormanlar adeta çıra etkisi göstermeye başladı. Rüzgar faktörünün de devreye girmesiyle, yangınlar kontrol edilemez hale geldi ve çok geniş alanlar zarar gördü.
Türkiye genelindeki orman kayıplarına bakıldığında ise 2008 yılında 29 bin hektar alan kaybedildiği görülüyor. 2021 yılında bu rakam 139 bin hektara çıkarak rekor kırdı. 2022'de 12 bin hektar, 2023'te 15 bin hektar, geçen yıl ise 27 bin hektar alan kaybedildi. Bu yılki İzmir verisi ise tek başına, geçen yılın Türkiye geneli kaybına yaklaşıyor.
Nüfus patlaması ormana baskı artırıyor: Gecekondudan imara açılan alanlar
Orman yangınlarının artmasında sadece iklim faktörü etkili değil. Prof. Dr. Doğan Yaşar, nüfus artışının ormanlara olan baskıyı dramatik şekilde artırdığını vurguluyor. 1960'larda dünya nüfusu 3 milyarken, bugün 8,2 milyara ulaştı. Türkiye nüfusu 27 milyondan 85 milyona, İzmir nüfusu ise 1 milyondan 4,5 milyona çıktı.
Artan nüfusla birlikte barınma ihtiyacı doğdu ve bu ihtiyaç önce kıyılarda gecekondulaşma şeklinde kendini gösterdi. Ardından bu alanlar imara açıldı. Bir de "2B sorunu" denen durum var. Bozuk orman alanları imara açılıyor ve buralarda yapılaşma gerçekleşiyor.
2019'da Orman Şurası'nda, bu alanlarda inşaat yapılacaksa yangına karşı önlem alınması gerektiği karara bağlandı. Ancak Prof. Dr. Yaşar, asıl sorunun bu kurallara uyulmaması olduğunu belirtiyor. Orman kenarlarında veya içinde yapılan yapılaşmalar, yangın riskini dramatik şekilde artırıyor ve aynı zamanda söndürme çalışmalarını da zorlaştırıyor.
Radikal çözüm önerisi: Ormanlara giriş tamamen yasaklansın
Prof. Dr. Doğan Yaşar, orman yangınlarını önlemek için radikal bir çözüm öneriyor: Ormanlara giriş yasağının yıl boyunca sürmesi. Şu anda ormanlara girişin belli dönemlerde yasaklandığını hatırlatan uzman, bu yasağın 12 ay sürmesi gerektiğini dile getiriyor.
"Vatandaşın ormanda işi yok. Ormanda yeri olmayan tek canlı insandır. Sadece orman köylüsü girmeli" diyen Yaşar, Rusya örneğini vererek vatandaşların ormana giremediği ülkelerin olduğunu belirtiyor. Bu yaklaşımın temelinde, ormanların suyu süzmesi, doğayı dengelemesi ve ekosistemin temel taşı olması yatıyor. "Orman yoksa yaşam da yoktur" diyen uzman, orman kenarlarında kontrollü mesire alanları oluşturulabileceğini, dünyada da uygulamanın bu şekilde olduğunu ifade ediyor.
Bu öneri, doğa severlerin ormanlarda vakit geçirme alışkanlıklarını tamamen değiştirecek nitelikte. Ancak Prof. Dr. Yaşar, orman yangınının her ülkede olduğunu ama önemli olanın bunu bilinçli davranarak önlemek olduğunu vurguluyor.
İnsan faktörü: Yangınların yüzde 90'ı bizden kaynaklanıyor
Orman yangınlarının nedenlerine dair verdiği bilgiler, insanın bu felaketteki rolünü gözler önüne seriyor. Prof. Dr. Doğan Yaşar'ın açıkladığına göre, Türkiye'de orman yangınlarının yüzde 90'ı insan kaynaklı, yüzde 4'ü ise kasıtlı.
İnsan kaynaklı yangınların başında, kurallara uymamanın getirdiği sorunlar geliyor. Örneğin kaynak yapılırken yangın tüpü bulundurmak zorunlu ama bu kurala uyulmuyor. Fabrika atıkları usulüne uygun şekilde bertaraf edilmiyor, yakılarak kurtulunmak isteniyor. Piknik ateşlerinin tam söndürülmemesi, sigara izmaritlerinin gelişigüzel atılması, elektrik hatlarındaki arızalar da yangın nedenlerinin başında geliyor.
Kasıtlı yangınlar ise ayrı bir problem teşkil ediyor. Arazi spekülatörleri, orman alanlarını imara açtırmak için kasıtlı yangın çıkarabiliyor. Bazı durumlarda ise intikam alma, maddi çıkar sağlama gibi nedenlerle ormanlar ateşe verilmesi söz konusu olabiliyor.
Bu veriler, orman yangınlarıyla mücadelede sadece söndürme kapasitesini artırmanın yeterli olmadığını, asıl sorunun önleme noktasında olduğunu gösteriyor. Eğitim, denetim ve cezai yaptırımların artırılması, bu konudaki çözümün temel ayaklarını oluşturuyor.