9 Eylül Gazetesi'nden Mert Yasin Alpdündar'ın haberine göre; İzmir’in tarihi Kemeraltı Çarşısı, sadece alışverişin değil sanatın da merkezi olma yolunda önemli adımlarlar atıldı. Osmanlı’nın gözbebeği hat sanatından Sümerlere dayanan naht sanatına, Lidyalıların telkari ve kazaziye ustalığından çağdaş sanat hareketlerine kadar, bölge adeta bir kültür mozaiği sunulurken, Kemeraltı’nda bulunan sanatçılar bölgenin bir çekim merkezi haline gelmesini sağladı.
OSMANLI’NIN MERKEZ SANATI ‘HAT’
Kemeraltı Başdurak Camii Turistik El Sanatları Çarşısı’nda Yazıhane Hat / Art Galeri isimli dükkanda Hat Sanatını icra eden Hattat İlkay Kanar’ın çırağı Özlem Aşut, geleneksel sanatların usta çırak ilişkisi ile ilerlediğini dile getirdi. Hat sanatının Osmanlı İmparatorluğu’nda merkez sanat olduğunu vurgulayan Aşut, “Allah (c.c.) ve Muhammed (s.a.v) lafzı nasıl güzel yazılır diye düşünülmesinin ardından böyle bir sanat ortaya çıktı. Birinin hattat olmak için en az 6-7 sene bir ustanın yanında ders almanız gerekir. Ayrıca bu ders sadece hat sanatı ile ilgili değil ahlak bilgisi ile ilgili de birçok şey öğrenirsiniz. Usta olduğunuzda ise hayata dair pek çok şey öğrenmiş olursunuz” ifadelerini kullandı. Hattatların kağıt ve kalemlerini kendilerinin yaptığı bilgisini veren Aşut, “Bir hattat oturduğu zaman önce kalemini açar ve yazısını yazar. Osmanlı’nın diğer sanatları da hat sanatının etrafında gelişmiştir. Örnek vermek gerekirse; Hat sanatını yaprak gibi ince şeylere işlenince kaatı sanatı doğmuş. Ahşap gibi kalın materyallerin üzerine geçirince naht ortaya çıkmış” ifadelerini kullandı. Hat sanatının Üçüncü Selim zamanına kadar gittiğini söyleyen Aşut, “Osmanlı’da 1300’lü yıllardan başlayan bir sanat” dedi. Kemeraltı’nda sanatçıların varlığının bölgenin değerini artırdığını ama sanatçıların varlığının korunması için geçinmek zorunda olduğunu dile getiren Aşut, “Buradaki sanatçıların hiçbiri yardım istemiyor. Biz sadece tanıtımımızın yapılmasını istiyoruz. İkincisi de rehberler eşliğinde gelen turistlerin burada alışveriş yapabilecek zamanın tanınmasını istiyoruz” dedi.
LİDYALILARIN SANATINI KEMERALTI’NDA YAŞATIYOR
Kemeraltı Başdurak Camii Turistik El Sanatları Çarşısı’nda telkari ve kazaziye sanatını icra eden Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçısı Remziye Erdem (57), kazaziye ve telkâri sanatını Dokuz Eylül Üniversitesi Kuyumculuk ve Takı Tasarımı Bölümü’nden mezun olduktan sonra kursiyerlerinin merak etmesi üzerine başladığı bilgisini verdi. Telkari sanatının Mezopotamya’da ortaya çıktığını dile getiren Erdem, 16 yıldır telkâri sanatını İzmir’de icra etmeye çaba gösterdiklerini söyledi. Kazaziye sanatının ise 5 bin yıl önce Lidya Uygarlığı ile başladığını ifade eden Erdem, Cumhuriyet dönemine kadar Anadolu’nun çeşitli yerlerinde sanatın icra edildiğini ama Cumhuriyet döneminden sonra Trabzon’dan üç aile sayesinde günümüze ulaştığını dile getirdi. Sanatın Kemeraltı içerisinde varlığının korunmasının önemine değinen Erdem, “Kemeraltı’nın içerisine girdikten sonra bu kadar donanımlı sanatçıların olduğunu gördüm. Bu çok büyük bir kazanım. Burada sürekli bir etkileşim ve kültürel akış var. Bu doku içerisinde bize de ilham veriyor” diye söyledi.
SÜMERLERDEN GÜNÜMÜZE GELEN SANAT: ‘NAHT’
Kemeraltı’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçılarından Rauf Zenger (66), emekli olmasının ardından el sanatlarına yöneldiğini dile getirdi. Gittiği kursta naht sanatına yönelen Zenger, çeşitli eğitimler aldıktan sonra sanatını ilerlettiğini söyledi. Aynı zamanda maket gemi de yaptığını dile getiren Zenger, İzmir'in tarihi Kemeraltı Çarşısı'nda bulunan atölyesinde çalışmalarını sürdüren Zenger, burada naht sanatını yaşatmaya devam ettiğini dile getirdi.
Naht sanatının Sümerlere dayandığını dile getiren Zenger, “Bu sanatı Sümerlerde daha çok büyük yapılar için kullanmışlar. Ayrıca mobilyalarda da görebiliyoruz. Osmanlı döneminde ise daha küçük eşyalarda kullanılmış. Sonraki zamanlarda unutulmaya yüz tutmuş. Ardından ise birileri bunun unutulmaması için çabalamış. Biz de bu sanatı daha minimal hale dönüştürdük” ifadelerini kullandı. Kemeraltı’nda ihtisas bölgelerinin açılması ile birlikte sanatçıların bölgeye geldiğini dile getiren Zenger, “Bizim burada bütün sanatçıları bir araya getiren büyük bir han istedik. Zaman içerisinde bu olur mu bilmiyorum. Ama sanatçılarımız çoğaldı. Bakalım nereye kadar gidecek. Bu sanatlar unutulursa yerini dolduracak insan bulmayız. Onun için bunları korumak zorundayız” dedi.
SANAT HAREKETİ BAŞLATMA HEDEFİNDEYİZ
Dada Art Room İş Geliştirme ve Müşteri İlişkileri Direktörü Esra Karasu, Kemeraltı’nın demografik yapısı içerisinde kültür ve sanatı tekrar uyandırmayı hedeflediklerini ifade etti. İzmirlilerin Kemeraltı içerisinde de kültür ve sanat oluşumu hedeflediklerini vurguladı. Bünyelerinde çeşitli kültür ve sanat faaliyetlerin yanında söyleşiler ve atölyelerin de yapıldığı bilgisini verdi. Kemeraltı’nda artan sanatçı nüfusunun önemli olduğunu vurgulayan Karasu, “Biz Kemeraltı’nın sadece bir yeme-içme ve alışveriş bölgesi olarak değil İzmir’in en önemli tarihi, kültürel yapısına sahip bu alanı kültür ve sanat hareketini başlatma hedefindeyiz” dedi.
KEMERALTI İZMİR’İN KALBİ
Dada Art Room bünyesinde Minyatür Atölyesi olan Hüsna Çakır ise “Sanatçı maalesef tek başına zorlanabiliyor. Dada ile destekleşerek üst katta bir atölye açtım. Kemeraltı’nda sanat uyanıyor ama İzmir’in küçük sanat galerine ihtiyacı var” diye konuştu. Kemeraltı’nın İzmir’in kalbi olduğunu vurgulayan Çakır, “Kalbinde sanatın olması bize iyi bir kan pompalayacak” dedi.